Konya
11 Mayıs, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    60840.129$

Çanakkale; Millî Ruh, Şuur, Şehâdet (1)

08 Mart 2018, Perşembe 07:11

Allah’a hamd, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salât ederim.

Büyük Türk Milleti’nin tarihî varoluş mücadelesi tarihe yazdığı destanlarla doludur.

Çanakkale zaferi,… bunlardan biridir.

I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.[..] İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti konumundaki İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucundan iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.

Tarihimizde millet olma bilincimizi tazeleyen zaferler vardır. Bu zaferlerden biri de Çanakkale Zaferidir.

Çanakkale bizim derin hafızamızdır. Çanakkale bizim varoluş mücadelemizdir.

Devlet ve millet bütünleşmesini, düşmanca emelleri için engel görenlerin, akla gelebilecek en çılgın, en acımasız saldırılarla yaptıkları topyekûn saldırı, milletçe onurlu direnişlerle (15 Temmuz’da bunlardan biridir) püskürtülmüştür.

Çanakkale; kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, Türkü, Arabı, Kürdü, Boşnak ve Arnavuduyla, din kardeşi olmanın şuuruna eren ve bir gül bahçesine girercesine canlarını seve seve veren yiğitlerin destanıdır. Vatan sevgisini imandan bilen ecdadımız, din ve mukaddesat uğruna şehit olmayı en büyük paye bilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de:” Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.”(1)

 Tefsir: Allah yolunda ölmek yani şehîd olmak sıradan bir ölüm gibi değildir. Bu sebeple şehidlere "Ölüler" demek, yani onların ölüp yok olduklarını düşünmek yanlıştır; aksine onlar diridirler; fakat insanlar bunu farkedemez, onların canlı olduğunu hissedemezler. Taberî âyeti şöyle yorumluyor: "Çünkü ölü, hayatı bitmiş, duyuları yok olmuş İnsandır; bu sebeple de hiçbir şekilde hiçbir şeyden lezzet alamaz, hiçbir nimeti algılayamaz. Halbuki sizden veya diğer kullarımdan biri benim yolumda katledilmişse böyleleri benim nezdimde diridirler; onlar, bol nimetler, geniş rızıklar içinde mutlu bir hayat yaşamaktadırlar..."   Fahreddin er-Râzî'nin tefsiri de şöyledir: "Sabır gösterip namaz kılarak dinimi yaşatma konusunda benden yardım isteyin. Bu hususta düşmanlarıma karşı mallarınızla, bedenlerinizle savaşmanız gerekir de bunu yaparken canlarınız telef olursa zannetmeyin ki kendinizi zayi ettiniz! Aksine iyi bilin ki ölenleriniz benim nezdimde diridirler" 

Bazı Mu'tezile bilginleri buradaki ölüm kelimesini "yoldan sapma", diriliği de "doğru yolda olma" anlamında yorumlayarak âyeti, "Allah yolunda can verenlerin yoldan sapmış, yanlış yolda ölmüş kimseler olduğunu düşünmeyin; onlar doğru yolda ölmüşlerdir" şeklinde açıklamışlardır. Aynı şekilde âyetin şehidler hakkında "ölüler" diyerek uluorta konuşmanın doğru olmadığını, onlardan saygıyla söz edilmesi gerektiğini belirten mecazi bir anlam taşıdığı da ileri sürülmüştür. Fakat gerek Râzî gerekse -onun da işaret ettiği gibi- müfessirlerin çoğu bu âyeti, ruhun ölümsüzlüğü inancıyla açıklamışlardır. Buna göre esasen ölüm olayı, ruhun bedenden ayrılmasından ibaret olup ölen ruh değil bedendir. Ölümle, ruh bedeni terkeder, beden canlılık fonksiyonunu tamamen kaybeder ve zamanla çürür gider ; ruh ise varlığını sürdürür. Ölümden sonra iyilerin ruhları âhiretteki güzel makamlarını görerek onunla mutlu olurlar; kötülerin ruhları da cehennemdeki yerlerini görerek bundan elem duyarlar. Şehidler ise, yalnız yüksek makamlarını görmekle kalmayıp cennet nimetlerinden de faydalandırılırlar.(2)

 “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” inancıyla yiğit erlerimizin vatan için namus için milli varlığımızı sonsuza kadar yaşatmak için ölümü şerbet gibi içerek bize bu vatanı ve aziz hatıralarını bıraktıkları zaferin 103. yılı…

Önden giden arkadaşlarının düşman karşısında şehit olduğunu görüp, birkaç dakika sonra aynı şekilde kendilerinin de şehit olacaklarını bilen urbasız, ayakkabısız, silahsız 18-20 yaşında yiğit Mehmet çiklerin Allah Allah nidalarıyla gözünü kırpmadan düşmanın alev kusan silahlarına doğru koştuğu Çanakkale Savaşı’nın 103. yılındayız.

Çanakkale de 250 bin evladımızı, gencimizi şehit verdik.

Onlar hilal uğruna, din, bayrak, vatan uğruna şehit olan genç fidanlardı. Onlar gözlerini kırpmadan şehit düştüler. En temel hak olan yaşama hakkından, canlarından vazgeçtiler. Bu ağır bedelin karşılığında hürriyetlerini istiklallerini, vatanlarını milletlerini kurtardılar. Biz bugün bu topraklarda özgürce yaşıyorsak onların kanları pahasınadır.

Millî bütünlüğe sahip devletler karşılaştıkları krizleri çok daha kolay atlatabilirler. Buna karşılık millî bütünlükten yoksun devletler, bir kriz karşısında dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. 

Milli ruh, milli şuur bir ülkenin milli ve dini değerlerini çatıştırmakla değil barıştırmak ve kaynaştırmakla kazanılır. İstiklal şairimiz ;

“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez-

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” derken bu ruhu, bu şuuru ifade ediyordu. Çanakkale’yi geçilmez yapanlar da bu ruhu taşıyorlardı.

Çanakkale zaferini gerçekleştiren kahraman şehitleri, Afrinde  şehâdet mertebesine ulaşanları minnetle ve rahmetle anıyoruz…

Dipnotlar:

1-Bakara, 154.

2-Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/151-152

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.