Konya
14 Mayıs, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.25
  • EURO
    34.83
  • ALTIN
    2435.0
  • BIST
    10056.14
  • BTC
    61909.07$

Can Boğazdan Çıkmasın

24 Kasım 2021, Çarşamba 09:23

Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan anı..Rahmetli babamla Pazar alışverişine çıktığımızda sorulurdu satıcıya  “Fenni yem var mı ? Fenni gübre var mı?” Satıcının cevabının doğruluğundan kuşku duyulmazdı; “evet, var” cevabı tezgahtan uzaklaşmak için  yeterliydi. Günümüzde boğazımızdan geçeceklerin kalite ve niteliğini öğrenmek için soru çok daha fazla ama cevabının doğruluğundan emin olmak maalesef zor.

İstatistiklere göre ülkemizde ömür uzuyor ancak sağlıklı ömrün uzadığını söylemek zor. Genellikle tam iyileşmesi mümkün olmayan, sürekli, yavaş ilerleyen, çoğu zaman kalıcı sakatlık nedeni olarak kabul edilen kronik hastalıklara yakalanma yaşı da ilaç kullanım yaşı da maalesef ileri yaşlara değil daha genç yaşlara kayıyor. Hayatımıza giren kimyasallar, vücutta biriken ağır metaller, yoğun stresli hareketsiz yaşam, gündüz güneşsiz-gece aydınlıkta geçen yaşam da bunun nedenleri arasında ancak sindirim yoluyla alınan gıda kalitesi(zliği) de yaşam kalitemizi olumsuz etkileyen nedenlerden. Endüstriyel üretim koşulları nedeniyle yetersizleşen vitamin, mineral, antioksidan ve omega 3 eksiğini ilaçlarla almak zorunda kalıyoruz. Merada beslenen hayvan değil mısır silajı ve pancar küspesiyle beslenen tutsak hayvanların etleri; ürün alınana kadar 14 ilaçlama gören  ve koparıldıktan sonra 6 ay bozulmadan kalabilmesi için parafinle kaplanan örneğin elmalar ; 45 günde antibiyotik,ilaç bazen hormon desteği altında kesilen kümes hayvanları ana besin kaynaklarımız arasında. Otoimmun hastalıklar artıyor, nedeni bağışıklık sistemimizin vücutta olmaması gereken yapıdaki hücrelere reaksiyon vermesi. Merada beslenen hayvan ürünleri yerine GDO’lu mısırla besiyerinde beslenen fabrikasyon hayvan ürünleri omega 3 eksiği ve kalp damar sistemi hastalıklarındaki artışın nedenlerinden. Karmin, aspartam, glikoz fruktoz şurubu, monosodyum glutamat, transyağ gıdalarımızda yer alan katkı maddelerinden. Ülkemizde üretim yapan dünyaca ünlü firmaların Avrupa ülkelerinde kullanmadığı monosodyum glutamatı bizim ülkemizdeki ürünlerde rahatça kullandığı ortaya çıktı. Gıda katkı maddeleri tek başına besin olmayan ancak gıda üretiminden tüketime kadar her aşamada kullanılan genel tad, koku, görünüm sağlamak ya da istenmeyen özellikleri engellemek amacıyla kullanılan maddeler. Nişasta bazlı şeker (glukoz fruktoz şurubu) kan şekerini hızla artırıp hızla düşüren, şekerden ucuz ve daha tatlı olması nedeniyle bir çok üründe tercih edilen mısır nişastasının  kimyasal işlemlerden geçmesiyle elde edilen şekerin en zararlı formu. İnsülin direnci ve şeker hastalığının en önemli nedenlerinden. Obezite, karaciğer yağlanması, kalp damar hastalığı doğuran en önemli nedenlerden.Gazlı içecek, meyve suyu, reçel, tatlı üretimi, yoğurt, ketçap, mayonez, buzlu çay, hazır çorba, meyve ve sebze ürün salamurasında da kullanılır. Ülkemizde yüzde 2.5 olan nişasta bazlı şeker oranı bir çok Avrupa ülkesinde sıfır. Özellikle çocuklarımızı nişasta bazlı şekerden uzak tutmalıyız ancak çoğu zaman alırken gıdalarımızda bulunduğunun farkında bile olmuyoruz. Sebze ve meyvelerde kalan pestisid yani   zirai ilaç oranlarını bilme şansımız maalesef yok. Oysa kontrolsuz kullanım bunda da söz konusu. Pestisitler kanser, karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği, genetik bozukluklar, nörolojik hastalıkların etkeni. Renklendirici, koruyucu, stabilizatör, tadlandırıcılar gene kendi elimizle vücudumuza aldığımız tartışılır maddeler. Ete katılan nitrit ve nitratlar hemoglobine bağlanarak vücuda zarar veren maddeler arasında. Renklendiriciler alerji ve astım nedeni. Monosodyum glutamat lezzet artırıcı. Konserve, hazır çorba, donmuş gıdalarda katkı maddesi. Astım, ürtiker, rinit, psikiatrik bozukluk, konvulsiyon nedeni olabiliyor.

Nesilleri korumalıyız. Gıda ürünleri alırken ayrıntılı içerik bakmalıyız. Yaşamın ilk anlarından itibaren sağlıklı yaşam teşviki amacıyla strateji ve koordinasyon elbette devletimizin görevi. Avrupa Ülkelerinde zirai ilaçların reçeteli verildiği ; normal dozda ve gerektiği  zamanda kullanılma izni hep konuşulur ama örneğin Ziraat Mühendisi fazlalığı olan ülkemde böyle bir uygulamaya niçin geçilmez sorusu hep aklıma takılır. Zehir yemeyelim. Can boğazdan çıkmasın. Sağlıklı günler dilerim. Saygıyla

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.