Konya
12 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    61080.273$

BİLİNMEZ GELECEK

15 Mart 2024, Cuma 00:01
İnsan bilemiyor, önündeki hayatın neler getireceğini veya götüreceğini. Bu hayatın bir gidişatı var, aynı akarsu gibi akıp gidiyor. Bizler bu akarsu içerisindeki, sürüklenen taşlar gibi veya ağaç parçaları gibiyiz. Ancak bir farkla ki, onlar sadece sürükleniyor, su nereye giderse, onlarda oraya gidiyorlar. İnsan ise irade denilen bir yetiyle, akıp gidiyor. Bu irade, akarsuyu tersine çeviremesede, etrafında gördüğü şeyleri aklıyla idrak ettiği doğrultuda, kendine yön çizebilmesine yardımcı oluyor. Örneğin, akarsuda sürüklenirken önüne bir engel çıktığında, verilen akıl ve buna bağlı olarak iradesiyle o engelden kurtulma yolları bulabiliyor. Veya kendisi için daha iyi olacağını düşündüğü bir yöne kendini çevirebiliyor. Ancak asıl kavramamız gereken konu, ne zaman bu iradeyi kullanacağımız ve ne zaman akarsuya teslim olacağımız. Belki de engel olarak gördüğümüz bir durumdan kaçmak veya kurtulmak için yaptığımız manevra bizi yavaşlatacak, daha çok zarar verecek, işte bunu bilemiyoruz. Peki, geleceği bilemediğimiz halde, fayda düşündüğümüz bir seçimi, zarar olasılığı da var deyip yapmaktan vaz mı geçeceğiz? Yoksa iyi olacağına inanarak adım atacağız.
Bu dünyaya bir kere geldik ve geçen zamanın bir daha geri dönüşü olmayacak. Akarsu gibi akan bu hayatın belki de yaşama heyecanı bu bilinmezlikte gizlidir. Geleceği öğrenmek için o kadar çok uğraşıyoruz ki, bakmadığımız burç yorumu, girmediğimiz hal kalmıyor. Herkeste gelecek merakı, herkeste gelecek kaygısı. Daha yeni doğmuşken bile anneler babalar, onun derdine düşüyorlar. Daha doğumun sevincini yaşayamadan, düşünülmesi gereken yapılması gereken bir sürü şey var değil mi! Sahi biz bu hayata niçin gelmiştik? Geleceği düşünmekten, gelecek kaygısından herkes hasta oldu. Kimse bu anı nasıl daha iyi yaşayabiliriz diye sormuyor. Geleceği düşünmekten, bir sürü bilinmezlik ve bir sürü olasılıkla uğraşmaktan, bir daha geri gelmeyecek şu anımız, stres ve sıkıntıyla geçip gidiyor. Gerçekten hayat mı zor, yoksa hayatı zorlaştıran, biz insanlar mı? Yönetici olmuş bir kişi, gelecek kaygısıyla, elde ettiği tırnak içinde konforundan, güçten vazgeçmemek için, aldığı makamı bırakmama dürtüsüyle, çalışanlarına zulüm edebiliyor. Her şeyin geçici olduğunu bile bile hem de. Maalesef şunu söylemeliyim ki, insan, elinden gitmesin korkusuyla, dengeyi bozacak şekilde yaptığı şeyler yüzünden elindekini kaybediyor. Koltuğu kaybetmemek için yapılan zulümler, bir gün açığa çıkıyor ve daha perişan bir şekilde o koltuğu kaybediyor. Hâlbuki dengeyi koruyabilse, belki de hayat daha kolay olacak.
Belki de asıl yapmamız gereken, geleceği düşünmeyi bırakıp, belirsizlikler içinde yuvarlanmayı bırakıp, şu anımıza odaklanmalıyız. Ben şu anda nefes alıyorum. Yaratıcım beni sevmiş ve bu dünyaya göndermiş, daha süslü bir ifadeyle beni yaratmış. Bunu bilelim. Muhakkak ki insanlarla bir arada yaşıyoruz. İlk ilişki kurduğumuz insanlar, anneler ve babalardır. Bu ilişkiler yüzünden zorlandığımız ve bir şeyleri yapmaya mecbur kaldığımız zamanlar oluyor. En çok zorlandığımız zamanlar belki de en yakınlarımızdan gelen şeyler oluyor. Evet, hayatı zorlaştıran biz, insanlar. Bu dünya da yaşayan herkes, kendi hayatının başkahramanıdır. Yaradan, insanları yaratma sebebi olarak çiftleşmeyi ve doğumu sebep kılsa da, asıl sahip kendisidir. O, yarattıklarını kendisine kul olarak yaratmış olsa da, özgür iradeleriyle insanların Kendisini bulmasını ve yönelmesini istemektedir. Bizler buna rağmen, bu dünyada birbirimize engel oluyor ve zorluklar çıkarıyoruz.
Bir gün Sümbül Efendi talebeleri ile ders yaparken onlara diyor ki: "Her şeyi yaratan Allah, dünyayı yaratan da Allah, eğer mümkün olsaydı bu dünyayı siz yaratmış olsaydınız ne yapardınız?" Bütün öğrenciler kendilerine göre izahlar yapıyorlar. Sıra Merkez Efendi'ye geliyor; "Ben hiç bir şeyde değişiklik yapmaz, hepsini merkezinde bırakırdım"

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.