Konya
12 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.22
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2444.4
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    60995.288$

BALON

25 Haziran 2022, Cumartesi 00:00

Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, “Bizim eve bile sığmaz” dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak:

-Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı.

Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra:

-Paran var mı? diye sordu. sen onu söyle.

-Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak.

-Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim. Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken, baloncu ona doğru dönerek:

-Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm.

 Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adama dönerek: Balonum

-Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra:

-Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile durmadı. Kaldırım kenarına oturup baloncunun uzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:

“Olsun”, diye mırıldandı. “Olsun.” Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık.

Merhamet çok farklı bir duygudur. Herkeste olması gereken bir duygu. Ama maalesef insanlık olarak her geçen gün bu duygudan daha da çok uzaklaşıyoruz. Çıkar dünyasında nefes alıp veriyoruz. Hepimiz kendi küfemizi düşünüyor, onu doldurmaya çalışıyoruz. Başkasının dolduracak bir küfesinin olmadığının bile farkına varamıyoruz. Tablonun geneline bakınca durum içler acısı. Ama asıl sorun tabloda görünen değil daha kötüsü tabloya bakanın bile olmaması. Hepimiz çekirdek bir dünya kuruyoruz kendimize ve o dünyada kendi çıkarlarımız doğrultusunda yaşıyoruz. Ortak dünyadan bir haber. Ölen, kalan, hasta olan, muhtaç olan gibi gibi bir çok şeye hem kör hem sağırız. Kimsenin yarasına merhem olma derdimizde yok. Varsa yoksa çekirdek dünyamız. Bana göre hapis olduğum o küçücük duygu ve çıkar alanı. Yaşamayı da yaşatmayı da unutmuş bir haldeyiz. Umarım bir gün hepimiz çekirdek dünyamızın tepesi kocaman bir balyoz inmeden kendi isteğimizle kırar o kabuktan kurtulur ve ortak bir dünya, ortak bir yaşam için mücadele etmeye başlarız…

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.