Konya
10 Mayıs, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.23
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2460.1
  • BIST
    10343.72
  • BTC
    62893.01$

BAĞIMLILIK, DUYARSIZLIK VE TURİZM GELİRİ

22 Eylül 2021, Çarşamba 09:11

Çağımız ve yaşadığımız dönemimizin gelişmişliğini gösteren teknoloji ürünleri, insanları gelişmekten öte, değişimi doyumsuzca yaşamaya ve tüketime yöneltmesiyle, insanları değişik hallere ve davranışlara sokuyor diyebiliriz. Bu teknoloji gelişimi, toplum hayatında olduğu kadar aile içerisinde, aynı ev, hatta aynı odada bile, kişileri yalnızlaştırdı. Herkesin elinde akıllarını alan akıllı telefonlara olan bağımlılık sayesinde kendi dünyalarında, her şeye muktedircesine, kimseye ihtiyacı yokmuşçasına yaşanan hayatlar daha da çoğaldı. Değişelim, dönüşelim kendimize gelelim derken, bir kısım hasletlerimizden daha da uzaklaştık.

Bir musibet, bin nasihate bedeldir diye evlere kapanılan bu pandemi süreci, belki bu aile içi ve toplumsal uzaklaşmayı sağlar, insanlar, ilişkilerinde ve toplumsal yaşantılarında ki yanlışlarını anlar, kendilerine çeki düzen veriler diye umud edilmişti. Maalesef hiçbir şey umud edildiği gibi olmadı. Balık hafızalı olan insan topluluklarının bunu da çabuk unutacağı, bırakın aynı kalmayı daha da kötü olacağı, kaybedilen kazançların kazanılması için insanların daha da hırslanacağını anlamak çokta zor değildir. Kopuşlar daha hızlı devam etti. Yasakların sona ermesiyle insanlar kendilerini sokağa bir attı ki, ne salgın, ne ölüm, kimseyi etkilemedi. Peki insanlar birbirlerini çok mu özlemişti de bu kadar acele ettiler, kendilerini sokağa atmaya? Özlemek değildi. İnsanların birbirlerini özleyip özlemediğini bir kafenin veya çay bahçesinin yanından geçerken görürsünüz. Karşı karşıyalar ama sohbet yok, gülüşme yok, robotik olarak herkesin elinde telefon, teknoloji kölesi bir hayat şekli var. Hatta öyle ki, birlikte oturdukları üçüncü kişinin, diğer iki kişi tarafından mesajla dedikodusunun yapılmakta olduğunu bile görmeniz mümkün.

İşte bu teknolojik alet yüzünden evlere kapanmış olunsa da kimse kimseyle ilgilenmedi. Hatta ailelerin, daha bebek denecek yaştaki çocuklarına susmaları ve kendilerini yormamasını istercesine ellerine akıllı telefon vermeleri veya televizyonun karşısına koymaları. Yemeklerini yedirirken bile o oyuncaklarının ellerinde olması. Büyüklerinse yorgunlukları gözlerinden okunuyordu. Bu yorgunluk hali, insanları konuşarak, görüşerek bir arada vakit geçirmeden mahrum kıldı ve bu durum hala devam ediyor. Maalesef bu hayat tarzı, bizi biz olmaktan, kendimiz olmaktan ve gerçek hayatı yaşamaktan uzaklaştırdı.

Her ülke için bacasız fabrika olan turizme, gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin en büyük gelir kaynağı olduğu için bel bağlanır. O yüzdendir ki, bu dönemde ülke olarak turizm sektörünü canlı tutabilmek için tatillerin uzatılması ve tatil bölgelerindeki lokanta, kafeterya, bar ve gece kulüplerinin açık kalmasına izin verildi, virüsün yayılmasından korunalım derken, devletin kontrol mekanizmaları bu bölgelerde işlemeyince, o tatil dönüşü vakaların katlandığını da gördük. Sebebiyse, bir yerde turizm sektörü canlı kalsındı. Diğer yerde, moral olsun diye tatile giden kişilerin davranışlarını nasıl tanımlarsınız bilmem ama kontrolden uzak, hiçbir şey yokmuşçasına, açık veya kapalı mekânlarda kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan, maske, mesafe, hijyen kurallarına uyulmayan mesafede olmalarıydı. Devlette bu elit tabakanın canlı kalması için buna göz yumdu. Bu tatilcilerin rahat tavrı da, benim gözümde en büyük duyarsızlık, duyarsızlıktan daha ileri saygısızlık, hatta insan olamamanın ortaya koyduğu sorumsuzluktur ve kendilerine güvenin oluşturduğu bencilliktir.

Bu Pandemi sürecinde devlet, yüzbinlerce belki, milyonlarca kişinin iş ve istihdamı var diye bu eğlence ve turizm sektörlerinin taleplerini, süratli bir şekilde mevzuata yansıtılıp onların mağdur olmamasını sağlamak için ayrıcalık tanıdı. Ama bu tür imtiyaz, sadece iç sermayenin kendi içinde döngüsünü sağladı, dış getiriyle bir alakası yoktu. Yani al gülüm ver gülüm, turizm piyasası canlansın. Ama tatil bölgesi olmayan yerlerde bu tip esnaflara kapanma getirildi. Aylarca kapalı kalındı ve yüzlerce, binlerce insan işsiz kaldı. Sanki tatil bölgesi esnafı yaşasın ve onların kazanması ekonomiyi canlandıracakmış gibi davranıldı, diğer alanlarda olanlar batsın mantığı hâkimdi. 

Şimdi de eğitim sektöründe çok yoğun bir hareketlilik var. Sanki eğitim sektörünün de canlı tutulması için yüz yüze eğitime çok acele ettik gibi geliyor bana. Okullara kayıtlar yapıldı, paralar ödendi, kıyafetler alındı, servislerle anlaşma sağlandı. Ama daha birkaç gün geçmeden bazı okullarda öğrenci velileri aranıp virüs yüzünden çocukların belli bir süre okuldan alınması istendi. Haberlere göre bazı bölgeler, uzaktan eğitim kararı almış bile. Korkarım ki, kısa bir süre sonra hepsi uzaktan eğitime tekrar dönecek. Peki, yapılan masraflar ne olacak? Yapılan bu masrafların boşa gitmemesi için inşallah uzaktan eğitime dönülmez diye umudumu canlı tutmak istiyorum.

Yani sektörel ve bölgesel yanlışların, çifte standardın uygulandığı bu süreç, bireyden topluma, toplumdan devlete kadar yanlış hesaplamalar ve uygulamalarla geçirildi.Bu da, sektörel canlılığın ekonomiye katkısı düşüncesiyle, insani değerleri ve adalet ülküsünü ne şekilde şaşırttığını, adalet terazisinin nasıl ve ne tarafa tarttığını gösterdi.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.