Konya
13 Mayıs, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.27
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2445.9
  • BIST
    10218.58
  • BTC
    61170.8$

ATATÜRK “Köylü milletin gerçek ve hakiki efendisidir!.”

30 Nisan 2022, Cumartesi 00:05

ATATÜRK “Köylü milletin gerçek ve hakiki efendisidir!.” Sözünü yıllar önce söylemiş.

Ülkemizin bu günlerde yaşadığı sıkıntıları gördüğü içinmi söylemişti acaba!!!!

 

TÜİK Verilerine göre 1960 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 32’i şehirlerde yaşarken kalan yüzde 68’i köylerde yaşıyordu.

1980 yılında şehirde yaşayan nüfus yüzde 44 köylerde yaşayan nüfus oranı yüzde 56

2000 yılına geldiğimizde bu oran şehirlerde yüzde 71 köylerde yaşayan nüfus oranı yüzde 29 düşmüş.

 

2020 yılında Türkiyenin toplam şehir nüfusu 77.736.041 oranı yüzde 93, toplam köy nüfusu 5.878.321 oranı yüzde 7 inmiş.

 

Türkiye’de kente göçü çekici kılan eğitim, iş ve sağlık alanındaki olanaklara, ulaşım ve haberleşme alanındaki gelişmelere bağlı olarak açıklamak mümkün.

 

Büyükşehir belediyesi kurulmuş illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür. Ayrıca bu yasa ile bu köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katılmıştır.

Türkiye’deki çok sayıda köyün Büyükşehir’e bağlı ilçelere mahalle olarak bağlanması Türkiye’nin il ve ilçelerde yaşayan nüfus ile belde ve köylerde yaşayan nüfusu arasında büyük farklılaşmanın en önemli sebebidir.

 

Türkiye’de kentleşmeye yönelik uygulanan plansız politikalar birçok sorunun yaşanmasına neden olmuştur. Bu sorunların başında çarpık kentleşme ve gecekondu sorunu, işsizlik ve suç oranlarındaki artış ilk bakışta göze çarpmaktadır.

 

Özellikle genç nüfus arasında işsizliğin artması, üniversite mezunlarının iş bulmakta çok zorluk çekmesi birçok sorunun yaşanmasına kaynaklık etmektedir. Ekonomik refahın eşit düzeyde dağıtılmaması ve gelir seviyesindeki adaletsizlik günümüz toplumunun temel problemleri arasında yer almaktadır.

Türkiye’de geleceğe yönelik politikalar belirlenirken nüfus yapısının dikkate alınması ve bu yönde politikalar oluşturulması sorunların çözülmesi gerekir.

 

Eskiden köylü üretir, şehirli tüketir derdik. Şimdi köylüler de üretmez oldu . Böyle olunca da sebze meyve fiyatları biraz zor ucuzlayacağa benziyor doğrusu. Köylü yumurtasını, sütünü, ekmeğini, yoğurdunu, yağınını her şeyini satın alacaksa şehirlinin yiyeceğini kim yetiştirecek.

 

Hani bir söz var ya "Sen ağa ben ağa, ineği kim sağa?" Aynen öyle olmuş bu iş.

 

Şehirde, köyde çoğunluğun emekli olduğu ve üretime hiçbir kuruş katkımızın olmadığı açıkken nasıl olur da yiyeceklerimizin ucuz olmasını bekleriz ki. Bu bulutsuz havada yağmur beklemek gibi bir şey değil mi?

Benim köyüm Başarakavak’ta eski yıllarda 40-50 bin küçükbaş koyun, keçi vardı. Günümüzde bu sayı 4 bin’e düşmüş. 20 km’lik Ketenlik boğazında elektriği olan 8 yayla vardı bu yaylalarda toplam 15 bin küçükbaş koyun, keçi vardı. Şimdi bu yaylaların üçüne bir kaç aile çıkıyor onlarında toplam koyun keçi sayısı 500-1000’e düşmüş. Hayvan sahipleri çoban ücretleri pahalı olduğu için ya kendi koyunlarını otlatıyor (yayıyor) veya Afganlı çobanlara 6 bin veya 8 bin lira aylık vererek baktırıyorlar.

 

Köylerde eski yıllarda çoban çoktu şimdilerde adını sürü yönetici yaptılar, eğitimden geçerek belge aldılar SSK lı yapıldı. Hayvan saipleri kendi yöresinden çoban bulması neredeyse imkansız hale geldi. Bu şartalar içerisinde koyun Etin ucuz olmasını beklememiz mümkün değil.

 

Köyde evlenme yaşı gelmiş erkeklerin Anne ve Babası "Kimin kızına Allah'ın emri, dese şehirde yaşayacaksa öyle veririz kızımızı diyorlar. Köyde 15- 20 ineği veya 300-400 koyunu olan kişiler şehirde çalışan asgari üçretin 5 katı para kazanıyorlar ama yine kız aileleri tarafından kabül görmüyorlar.

           

Büyük marketlerin ve şirketlerin büyük kısmı çitçinin üretimini bir Yılmaz önceki yılın düşük fiyatlarıdan  anlaşma yapıyor. TTürk çiftçisi sertifikalı tohum bulmakta da sıkıntı çekiyor. Mazot, gübre, ilaç, sulamada kullandığı elektrik fiyatları artık çiftçiyi ekemez, üretemez hale getirdi.                

Kanal İstanbul, uzaya çıkma hayallerimizi erteleyerek çiftçimize ucuz gübre, mazot, ilaç, tohum, elektrik desteği yapılmalı, hububatta, yağlı tohumlarda, bakliyatta dışa bağlı olmaktan ülkemizi acilen kurtarmalıyız.

Türkiye bir tarım ülkesi ve Tanrı’nın verdiği iklim çeşitliliği ve verimli toprak yapısıyla çeşitli ürünlerin yetiştiği bereketli bir toprağa sahiptir. Hem milli hem yerli lafı edip, dediğinin tam tersini yapan AKP, Türk tarım ve çiftçisini yok edip, tarım arazilerinin atıl bıraktı.               

 

Yeni Tarım ve Orman Bakanı V. Kirişçi’nin, “Afrika’da binlerce hektar atıl arazi var” sözü bir talihsizliktir. Bizim ülke de yok mu? Çiftçi toprağa küstürülmemeli.       

Nijer’de, Somali’de binlerce dönüm arazi kiralandığını basından öğrendik. Buralarda ne ekiliyor, hangi ürünler Türkiye’ye kazandırıldı bilen var mı?

 

Muhalefetin ve konunun uzmanlarına göre, bu kiralama işi karanlıktı. Zira yurt dışına akıtılan paralar, ithalat yoluyla desteklenen yabancı çiftçiler sayesinde Türkiye’de çiftçi sayısı son 10 yılda yüzde 53 azaldı. Ekilen tarım arazilerimiz son 10 yılda yüzde 5 azalırken, 2001-2020 yılları aralığında yüzde 12 geriledi.

Hükümetlerin acil görevi Türk çiftçisini tekrar toprakla buluşturup üretimi ile kendi kendine yeten 7 ülke arasına sokmak olmalı.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.