Konya
09 Mayıs, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.24
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2421.7
  • BIST
    10268.58
  • BTC
    62176.48$

Adım Adım Kıyamete Doğru

16 Mart 2020, Pazartesi 08:35

Ölüm denen gerçek her geçen gün biraz daha yaklaşmakta olup, yaşlı olsun, genç olsun, bütün insanların ömür takviminden hergün bir yaprak daha düşürmektedir. Ancak tam olarak farkına varmasak da ölüm, hayatımızın en yalın ve en gerçekçi yanını temsil etmektedir.                                                                                     

Nasıl ki hayat Yüce Mevlâ’nın bir ihsanı ise, ölüm de O’nun bir fermanıdır.İnancımıza göre ebediyyen baki kalacak olan sadece Yüce Allah’tır. Dolayısıyla yaşam, sadece dünya hayatından ibaret olmadığı gibi, bu hayatın son bulduğu ölüm de, bir yok oluş değildir; yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır.

Din, fert ve toplum hayatını her yönüyle kuşatan; iman, ibadet, ahlâk ve muamelâtla ilgili değerler bütünüdür. Ölüm insan için en büyük ibret ve en etkili öğüttür. Ölüm gerçeğinden uzak olarak sürdürülen hayatlar yitik ve ziyan edilmiş hayatlardır. Dünya ahiret için önemlidir. Yani dünya sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanabilmeniz için bir sınanma, bir eğitim yeridir.

Ancak insanın ölümü, kâinat düzeninin bozulması ile kıyametin kopması her şeyin sonu değildir. Ölümle hayat sona ermeyecektir. İnsanı ölümden sonra sonsuza dek sürecek olan bir hayat beklemektedir. Onun için Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “Akıllı insan, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlık yapan kimsedir.” Buyurmuştur.

Kıyametin ardından, bozulan düzen yeniden kurulacak, ölen herkes tekrar diriltilecek, ikinci ve sonsuz bir hayat başlayacaktır. Yüce Allah’ın kudreti ile gerçekleşecek olan bu ikinci hayata, ahiret hayatı diyoruz. İşte insan, iyi ya da kötü işlediği her şeyin karşılığını ahiret yurdu dediğimiz bu ölüm sonrası hayatında görecektir.

 İnsan hayatı ile dünyanın varlığı ancak, sonunda bütün yapılanların sorgulanacağı bir ahiret hayatının olmasıyla bir anlam kazanır. Bu açıdan ölümü, tıpkı hayat gibi, ahiret yurdunda ebedi mutluluğa ulaştıran bir vasıta ve nimet olarak algılamak da mümkündür.

Bu dünya hayatı geçici olup, insanlar imtihan için yaratılmıştır. Herkesin davranışlarının adaletli bir şekilde karşılığını görmesi için, hiçbir yan etkinin bulunmayacağı, adil bir yüce mahkemenin ve adalet ortamının gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

Allah’ın vaadinin tahakkuk edeceği, dünyada yapılan amellerin karşılıklarının alınacağı, zerre kadar iyilik veya kötülüğün bile görüleceği muazzam bir hesap günüdür. Ahiret Gününe ve hesaba çekilme inancı, kişiyi bencillik ve aşırılıklardan alıkoyar. Başkalarına daha saygılı olmayı sağlar. Her attığı adımın hesabını yapar. Doğru ve dürüst olur. Haksızlıktan ve haram lokma yemekten sakınır.

 Ahiret inancı, İslâm inancının en önemli ilkelerinden biridir. Kur’an’ın ifadesiyle:

“Zerre kadar hayır yapan mükâfatını görecek, zerre kadar kötülük yapan da cezasını görecektir.”   (Zilzal S. 7–8.)

Âhiret hayatı olmasaydı herkesin yaptığı yanına kâr kalır ve dünyada haksızlığa uğrayan, zorluk ve sıkıntı içinde ahlâklı bir hayat yaşayan kişilerin gayretleri boşa giderdi. Aksi takdirde, yeryüzündeki haksızlıklar ve zulümler, yapanın yanı kâr kalır. Böyle bir durum akla aykırıdır. İşte bu sebeple, herkesin yaptıklarının hesabını vereceği bir ikinci hayat zorunludur.

Dünya hayatının huzur ve saâdet içerisinde bereketli bir şekilde yaşanması, ancak âhirete imanla mümkündür. Zira âhiret inancı, mesuliyet şuurunu pekiştirir, vazifeye bağlılık şuurunu yerleştirir, hak ve hukuka saygılı olmayı temin eder.

Bu dünyada yapılacak her türlü işin hesabının verilecek olması, insana dünya hayatını çok iyi değerlendirme eğilimini kazandırır. Müslüman, attığı her adımın hesabını iyi yapmak durumundadır.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyâme, 36) “Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn, 115)

Kur’ân’ın bildirdiğine göre kıyâmet kesin olarak gerçekleşecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Alâmetleri zuhur etmiş, zamanı da yaklaşmıştır.(Hicr, 85; Hac, 7; Muhammed, 18; Kamer, 1.)

Dünyadaki imtihan ortamında, sağduyu sahibi insana düşen, vicdanının sesini dinleyip, Allah’ın kendisini bir denemeden geçirdiğini hiçbir şekilde unutmamaktır. İnsan, bu zorlu imtihandan başarıyla çıkabilmek için olanca gücüyle gayret göstermelidir.

Yüce Rabbim imtihanımızı başarıyla tamamlayıp dünya ve ahiret huzurunu yakalamayı cümlemize nasip etsin. Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.