Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.08
  • ALTIN
    2298.7
  • BIST
    8995.8
  • BTC
    70787.23$

ZİHİNSEL DİNGİNLİK

08 Eylül 2021, Çarşamba 14:41

İnsanlar arası iletişimin son derece bozulduğu bir çağda yaşıyoruz. İletişimsizliğin bu kadar bozuk ve kötü olmasının nedeni, insanların, kırılmışlıklarının, üzüntülerinin ve küskünlüklerinin oluşturduğu bilinçaltı kirliliği ve bu sebeple düşüncelerinin kötü olmasıdır. Bu kirlilikle de kötülüğün dışa yansıması ve bireylerin kendilerini düzeltmek, iç çözümlemelerini yapmaktan kaçınmalarından doğan sorumluluk alma duygularının yok oluşundan kaynaklanmaktadır.

Bu da insanda sahte bir benlik oluşmasına ve bu sahtelikle de eleştiri ve yargılamaya yönelmesine, ilişkilerin kopuşuna ve herkesin birbirinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.

Kabul, belki aldatıldınız, belki sömürüldünüz, belki çalışma ortamınızın negatif enerjisi sizi bu hale getirdi. Belki de sevdiğiniz biri size ihanet etti, bilinçsizce sizi yok saydı, ayrımcılık yaptı. Ama bunların hiçbiri sizin beşeri ilişkilerde kopuşunuzu, duygu ve düşüncelerinizi köreltmenizi gerektirmez. Sadece sizin geçmişte kalmanıza, şimdiki zamandan kopuşunuza ve yaşadığınız ana düşman olmanıza neden olur. Bu durum da zihninizin ortaya koyduğu sahte bir benlik oluşur, duygularınız da bundan olumsuz etkilenir. Bu olumsuz etkilenme de sizi, eli kolu bağlanmış, sıkışmış gibi tutar ve sizin gerçek değişiminizi engeller ve zamanla sizin daha fazla acı çekmenize, mutsuz olmanıza neden olur. Aynı zamanda, olumsuzluk ve acı, sizin belli bir süre sonra bedensel ve ruhsal hastalığa kolayca maruz kalmanıza neden olacaktır.

Eğer çözümsüzlüğe bıraktığınız öfke ve olumsuzlukları gidermezseniz, bu zamanla zihninizi rahatsız eden işkence halini alacaktır. Nasıl ki birinin size fiziksel işkence çektirmesini istemiyorsanız, sizde kendinize zihinsel işkence ve duygusal acı çektirmeyin.

Bütün bu yaşanmışlıkların yanında hiç mi öfkelenmeyecek, hiç mi içerlemeyecek, hiç mi sinirlenip huysuzlaşmayacak, hiç mi kopuş yaşamayacaksınız? Kesinlikle böyle bir şey yok. Bunların belli oranda hepsini yaşayacaksınız. Aksi durumda, bu duyguları sürekli bastırırsanız, içinizde sürekli bir çatışmanın oluşmasına meydan vermiş olursunuz. İşte bu çatışmayı engellemek için içsel patlama yapmamanız lazım ve sizi sevinçlerinizden, doğal halinizden kopartan bu halleri çözümsüzlüğe bırakmadan ya tepkinizi dile getireceksiniz ya da kabullenmeyi ön plana çıkartarak aşırı olmamak kaydıyla dışa vuracaksınız. Bu durumun uzun sürmesine izin vermeden, sizden gitmesini sağlayın, zihinsel dinginliğinizi ortaya koyup, rahatlayarak ve hep kırgınlık ve kızgınlık durumu içinde kalmayın.

Tabii ki bu aşırı olmayan dışa vurumu başarmanın yolu da egonuza hükmetmenizle ortaya çıkar. Egonuza hükmedemediğiniz zaman o sizi şiddete yönlendirip mutsuz edecektir. Bu da sizin insanlardan kopuşunuzun ve ayrılık düşüncesinin oluşmasına neden olacaktır.

Farkındasınız değil mi? Siz başkalarından koptuğunuzu zannederken, aslında kendinizden kopuyor, kendinizden uzaklaşıyorsunuz. Zihninizin kirliliğinden pozitif düşünemez hale geliyorsunuz. Unutmayın, bu dünyanın yaşanırlılığından sorumlu olduğunuz kadar, kendi iç dünyanız ve düşüncelerinizden de sorumluluğunuz var. Dış dünyaya genel olarak herkes sorumludur ama iç dünyanızın sorumluluğu, sizden başka kimsenin sorumluluğunda değildir. İçiniz nasılsa, dışınızda aynı olacak, iç dünyasını temizleyenin de dışa yansıtması iyi olacak ve kirliliğe izin vermeyecektir.

Olumsuzluklardan ve bilinçaltı kirliliğinden vazgeçin. Nasıl ki taşıdığınız bir yük size ağır gelmeye başladığı zaman onu bıraktığınızda rahatlıyorsanız, hayatınızda ve bilinçaltındaki olumsuzlukları ve negatif düşünceleri de serbest bırakıp yok olmalarını sağlayarak, pozitif düşünmenizi sağlayacak bilincinizi rahatlatın. Olumsuz düşünceleri terk ettiğiniz zaman rahatladığınızı görecek, hayata ve insanlara, daha olumlu ve pozitif davranarak, başarılı ve mutlu olacaksınız. Eğer bırakamıyor, olumsuz düşünceleri kafanızdan atamıyorsanız veya buna gücünüz yetmiyorsa, zamana bırakmadan, an da kabullenmeyi öğrenin. Çünkü an sizin en değerli varlığınızdır. Bu değerli varlığı, olumsuzlukların elinizden almasına izin vermeyin.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.