Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.63
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2503.4
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    62347.89$

Yeni Türkiye?de İhmâl Edilen Metafizik Öğenin Öncelenmesi Zorunluluğu-

31 Ağustos 2015, Pazartesi 00:00

2002 Kasım’ında tek başına iktidara gelen ve üç genel ve yerel bir halkoyu, bir cumhurbaşkanlığı seçiminden başarıyla çıkan AK Parti 7 Haziran 2015’te tek parti iktidarını kaybetti.

 İcraatlarını iyi anlatamamasından denilsin, çoğu ilde paraları ve servetlerinden başka bir ilmi, ahlâki ve zihni birikimi olmayan kişilerin partide etkin olmaları denilsin, muhalefetin aşırı yüklenmesinden denilsin, iç kutuplaşma denilsin, dış güçler faktörü ileri sürülsün, adaylarını makul şekilde belirleyememeleri denilsin, paralel yapının hançerlemesi denilsin, çözüm sürecindeki güneydoğudaki seçmeni kazanmak adına terör örgütünün halkı yıldırmasına göz yumulması denilsin her ne sebeple olursa olsun Türkiye’nin 10 yıldır tarihi coğrafyasına doğru modernitesiyle yürümesinin önü tıkandı.

2-3 yıl süren fetret devrinin tıkanıklığı ancak gönüller fethine çıkılarak çözülebileceği kanısındayız. Metafiziksiz fiziksel gelişmenin, pek sağlıklı sonuç vermediği AK Partinin başarı öyküsünde de kendini gösterdi.   

Siyasi Gerginlikten Uzlaşmaya ve Çatışmadan Erdemli Topluma Dönüşmeye Metafiziksel Katkı:

1. Yeni Türkiye’nin fiziki yapılanması insanımızın metafizik donanımı ile taçlandırılmalıdır. Eskiden beri iki temel bilgi türü vardır. İlki; tabiatın matematik dille yazılmış dilini öğrenerek doğanın tehditlerine karşı önlemler alarak tahribatı minimize etmeye yarayan ve tabiatın nimetlerini maksimum düzeye çıkaran pozitif adıyla nitelendirilen bilgi.

Ülkemiz insanı, fiziksel aydınlanmasını neredeyse tamamladı. Çünkü sineğin kanadından bile yağ çıkarmak deyiminin içini dolduran pek çok fiziksel başarıya imza attı. Ancak ahlâki erdemi ve bilgelik duygusunu özümseyip içselleştiremedi.

 “Yapamadıklarınızı niçin buyuruyorsunuz”, Kendinize yapılmasını istemediğinizi siz de başkasına yapmayınız”, Kendi hukukunuzu korumak istiyorsanız, siz de başkalarının hukukuna riayetkâr olun”, “Değişim, önce başkalarından değil, kendimizden başlamalıdır” vs. ilke ve buyruklar.

2. İslâm’ın kutlu insan anlayışını günümüz insanlığına arı-duru ve estetik biçimde sunarak hertürlü kötülük çiçeklerinin zararlı etkilerinden kurtulmaya çalışmak gerekmektedir.

3.Batıda Hıristiyan toplumun içinde Yahudi ve Müslüman’a hayat hakkı tanınmayan, hatta Katolik toplumun içinde Protestan ve Ortodoks mezhep mensuplarına göz açtırılmayan dönemlerde Osmanlıda Hıristiyan, Yahudi, Katolik, Ortodoks ve Protestanlar nasıl yaşadıysa günümüzde de Batının başaramadığı bu insani düzeyi İslâm’ın “mazlumun dinine bakılmaksızın korunacağı” ilkesinden yüksek insanlık maksimi çıkarılabilir.  

3. Medeniyeti, başka toplumları kendileri için harcayan değil, başkaları için kendini feda etmeyi göze alabilen toplumlar kurmuşlardır. Bu yüzden Batı sömürge imparatorluklarını Osmanlı ise, ümmetin eşit ve ortak topluluklarını oluşturmuştur.

4. Yurt içinde çatışan tarafların rekabetçi unsurlara evrilmesini sağlayacak “zıtların ahenkli birliği”ni hedeflemek gerekir. Bir düşünce, anlayış, dört dörtlük doğruluk da yanlışlık değeri taşımaz. Hele bu insan eliyle uygulanıyorsa her iki kesimin de gerçeklik payı oldukça düşer.

Karşıtını hesaba katmadan ileri sürülen düşünceler extrem (ifrat ve tefrit) hale gelirler. Her uç (estrem) düşüncenin alternatifi vardır ama itidalin alternatifi yoktur, çünkü tüm uç fikirler itidalde mecz edilmiştir. İtidal, tüm uç fikirleri, tüm anlatılan öyküleri dinledikten, anladıktan sonra ortaya konulan düşüncedir.

Senteze ulaşmayan düşüncelerin pratiğe uygulanması olgunlaşmayan meyvenin dalından koparılması gibi beyhude bir tutumdur.

5.Sağlıklı değişme, gelişme ve olgunlaşmanın nefsimizi okşayıcı iltifatlarla değil, iğneleyici, hırpalayıcı, uyarı ve öğütlerle gerçekleşebildiğini ilkemiz olarak görmek. Bu bağlamda her düşünce ve tutumumuzdan hikmetler bulunduğuna bizi inandırmaya çalışan ayartıcılar yerine gerektiğinde bize dur, yanlış yapıyorsun, geleceğini karartıp kuruma, ülkeye zarar veriyorsun diyebilcek uyarıcıları bulmamız gerekir.

Bizim iyiliğimiz için söylenen itici sözü, kötülüğümüz için söylenen iltifatlara yeğlemeliyiz.

6. Sınavın ancak bu dünyada olacağı görüşünü öngören kişilerin etkili ve yetkili bir konuma geldiklerinde layüsel oldukları düşüncesiyle nasıl bir elitlik ve muktedirlik örneği gösterip halkın ensesinde boza pişirdiği, milletin hak ve hukukunu onlara haram ettiği tek parti iktidarlarının ve parlamento dışı etki gruplarının etkin olduğu yıllarda görülmüştür.

7. Öte dünya algısı ve inancı olmayan, kendini sınırladığı kendine ait ilke ve maksimleri bulunmayan kişilerin yetki alması ve büyük servet edinmeleri toplumun genel hak ve özgürlüklerinin teminatı açısından kendiliğinde tehdide dönüşecektir.(devamı haftaya)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.