Konya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2512.6
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64261.49$

YAZARAK KONUŞALIM (2)

24 Kasım 2020, Salı 08:55

Ortada şu hallere baktığımızda hakikaten gittikçe çirkinleşen bir dünya var. Kavgalar, savaşlar, akıl almaz hırs ve sonsuz mal hırsı ile dayanılmaz arzu ve istekler, dünyevi arzuların bedeni ve özellikle ruhları kirlettiği bir acı ortam hali var ki; bizim halis inancımız da yaşayamadığımız sürece tehlike altındadır. İnancımızın gereği kalıcı ve asla vazgeçemeyeceğimiz değerlerimizi yaşatmak ve önce iç dünyamızı yaşanabilir bilir bir hale getirip kendimizle barışık olarak kuracağımız iç âlemimizi dışa yansıtarak eğitimli bir hale getirmek mümin kulun ve ümmetin en bilinçli bir sorumluluğu gereğidir.    Ayrıca kendi kulvarımızda toplumsal meseleler de, kültürel zenginlik öğelerimizde, varlığımızın aidiyet bağı olan sanat edebiyat tarih kültür felsefe kısaca sanatsal ortak değerler dediğimiz yıldız yansımaları aslında toplumun iç âlemine sirayet eden bir iç diyalog yankısıdır hatta edebi estetik bir üsluptur bana göre.

Yazar dediğimiz kültürün işçisi kendi kendisiyle konuşur çok zaman. İçinden konuşur, gözyaşlarıyla konuşur, ağaçlarla kuşlarla hatta ormanla canlı cansız ne varsa her nesne ile konuşur onlarla tanışır ve hasbıhal eder. Dert ortağıdır diyebiliriz. Bu meşakkatin çilesi buna değer. Sanatsal güzelliklerin bir abide gibi dikilmesi, evvela içimizin en başta güzelleşmesine ve kendini geliştirmesine hatta kendiyle ömür boyu çatışmasına bağlıdır. Hedef var burada, bir gaye peşin de koşma var bu idealde ve yaşama ölçüsü var bu diger gamlıkta. Hatta kendimiz için yazmaya çalışmak bir mecburiyettir. Asıl boşluk insanın içini kemiren bir olgudur. İçimizdeki keskin virajları düz yollara ormanlık günlük güneşlik hallere çevirebilmek kolay değildir. İçimizde her zaman yağmur da olmayabilir. Sert soğuk kutup rüzgârlarının ve çöl havasının da bu atmosferin bir parçası olduğunu elbette söyleyeceğiz. Lakin bunları disiplinli bir şekilde bir hiyerarşik düzende hale yola koymak işte yazan kişinin dünya görüşüyle alakalı olan bir aksesuarıdır. Yani olaylara bakış açısı ve fikir eylemidir.

 Burada derin bir düşünce çile dünyası vardır. Hatta sürekli kavgalıdır kendiyle. İç yankı ya da iç ayaklanma öyle bir eyleme dönüşür ki, tarihe not düşersin yeri gelir, insanı anlarsın ve tanırsın bir şekilde yeri gelir,   belki de bir çiçeğe bakar tüm ruhunla ağlarsın/inlersin yeri gelir. Yeri gelir kendine tanık olursun, beğenmezsin bazen yaptığını, bazen de bir emeğin güzelliğini ruhen yaşar ve bir bal arısı gibi çiçekten çiçeğe dil dökersin ufacık bir balözü için.

Yazmak bir ürpermektir. Kâinata bakışın da bir inceliktir. En derininden bir bakıştır. Öyle olur ki dibi görünmeyen karanlık bir sahradır. Şaşkınlıktır. Hayal gücüdür. Haysiyettir. Ahlaki süzgecin damar damar kendini soğurmasıdır. Yazmak yorumdur ve belli bir seviye itibarıdır. İnsanın kendi haysiyetini romanlaştırması ve halel gelmemesidir kısaca. Bizim olanı yüklenmek ve önce benliğimize kabullendirip sonra tebliğe dokunmaktır. Ümitsizlik perdesini kaldırmak ve dünya ya fizik ötesi yoğunlaşabilmektir sonuçta. Tecrübeyi bilgi üslup ve adalet çerçevesinde insanlığın önüne sunmaktır.    Yazarlık şahsiyettir, duruştur. Milli bir realitedir hatta.

Yapıcı bir dengeyi akli bir ahenk ve ulvi bir üslupla yakıştırmaktır birbirine. Faziletli olmaktır ve hakkı tutup kaldırmaktır.

Bilinç, irade ve aşk ile eylemi örtüştüren bir gelecekte yazar dediğimiz bilinçli soluklanma, daima kendini geliştirir. O teslimiyetçi değil sorgulayıcıdır. O davasına aşk ile, çaba ile ve çilesi ile bağlıdır. İradesini aşka hasreder, hasret eylem ve üretim demektir. Her daim umudun zirvesindedir aslında.   Bilinçli bir eylemin her zaman taşıyıcısı ve temsilcisidir.

Velhasıl yazan kişi sorgulayıcıdır, teslimiyetçi değildir. Sorumluk sahibidir, sessiz yığınların gür sesidir.

Ve dahi yazar dediğimiz şahsın yüreği evrensel, islamın hasletleri ile duygu yüklü, saf ve katışıksız bir kültür abidesi ve aşkın Yusuf misali örnekliği ile Allah’ın mutlak iradesini kendisine kılavuz edinmiş bir muvahhit olarak hakka gönül yükü ile teslim olmuş bir “hiç” mesabesinde Allah’ın hakiki bir kulu olmalıdır. Ben bir “hiç” im işte. Bir hiç.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.