Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.93
  • ALTIN
    2428.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66728.43$

YAŞANANLARDAN DERS ALMAK

12 Ağustos 2015, Çarşamba 00:00

Amerikan başkanlarından Ruzvelt tekerlekli sandalyeye mahkûm ama başkanlığa yükselen bir grafiği vardı. Yahudi idi. Etrafındakilerde Yahudi’ydi. Komünizmi benimsemiş kimselerin de Ruzvelt’in yardımcısı konumunda bulunduklarını da söylemeliyim.

ABD İngiltere’nin sömürgesinden kurtulunca sözde ona düşman olmuştu. Diğer Avrupa ülkeleri de sömürge yarışında birbirleriyle rekabet içerisindeydiler.

Osmanlı’yı yıkan İngiltere’dir. Müslümanlara liderlik yapan bir devletin yıkılışını herkes kendi kutsalında zaferi olarak görmüş ve bir daha Müslümanların ayağa kalkmaması içinde, Asya-Avrupa ve Afrika’ya lider olabilecek yeni bir devletin ortaya çıkarılması gereğine inanılmıştı.

Rusya’nın süper bir güç olmasını isteyen ve başaranda Ruzvelt olmuştur. Rusya’nın ihyası o coğrafyada ki tüm Müslüman ve Türk kökenli kimliklerin mutlak surette baskı altına alınması/tutulması hatta özgürlüklerinin kısıtlanması pahasına insan hak ve ihlallerinin yapılmasını mubah görmeye yetmişti. Hatta onların nezdinde Müslüman/Türk insan bile değildi.

Rusya Pakistan aleyhine Hindistan’la anlaşmalar yaparak Pakistan’ın bölünmesini de sağlamış böylece fakirlikle uğraş veren yarı sömürge konumlu bir Bangladeş doğmuştu. İran-Irak savaşının başlamasına ön ayak devlet Rusya olmuştur.

İkinci dünya savaşında Kars ve Ardahan’ı istemiş, Aras nehri üzerinde köprü yapılmasını istemeyen Rusya’dır.

Türkiye’deki her türlü dini gelişmelerin önlenmesinde paravan şirket gibi çalışan, Türkiye’deki sol örgütleri finanse eden, Seydişehir Alüminyum tesislerindeki teknisyenleri aracılığı ile Türkiye’ye para ve silah sokan bilhassa 1970 yıllarındaki tüm anarşik olayların tezgâhlanmasında başrol oynayan Rusya’dır.

Dikkat etsiyseniz Rusya’nın ihya ve ikamesini sağlayan Ruzvelt’ten bahsetmiştim. Bir paranın iki yüzü olan bu devletlerin biri sözde sağı diğeri sözde solu temsil ederek(bizim sağ ve solculara göre) hangi ülke olursa olsun tek gözettikleri gerçek kendi çıkarları olmuştur. Olmamış mıdır? Size soruyorum. O nedenle ben Rusya’dan bahsederken aynı zamanda Kapitalist Amerika’dan da bahsettiğimi belirtmek isterim. Çünkü bunların biri diğerinden farklı değildir. Aynı zihniyeti ve aynı havayı solumakla meşgul insan ve insanlığın düşman kardeşleridir.

Ne zaman TRT’de yedi güzel adam dizisini izlesem, hem kalben etkilenir hem de ülkemiz üzerine dönen garip oyunları/dönen, döndürülen dolapları ve bunlara alet olan insanımızı ve yabancı ajanların ülkemizde oynadığı senaryoları düşünürüm.

Bir nesil nasıl mahvedilir? Bir gençlik nasıl elden gider? Gözler önüne seren ve bize öğreten bir dizi hüviyetindedir.

Aynı coğrafyanın, aynı dokunun, aynı havayı teneffüs eden bizlerin nasıl oluyor da birbirimize düşman hale getirildiği, Nasıl oluyor da kendi ülkemizde kendi değerlerimize yabancılaştırıldığımız hemen her şey de ne varsa gözler önüne seriliyor ve bugünkü yaşanan hadiselere de bir nebze de olsa ışık tutuyor, ders alınması gerektiğini haykırıyor, sizce de ülkemizde yaşanan bugün ki hadiselere parmak basmıyor mu? Düşündürücü değil mi sizce de?

Lise yıllarımızda yaşadığımız bazı olayların Kara Lise ’den (Kahramanmaraş Lisesi)farkı yoktu. Bilhassa 1970 ‘li yılların ülkemizde heyecan fırtınası oluşturduğu sol düşünce diye tabir edilen ve yukarıda nasıl destekle finanse edildiğini belirttiğimiz olayların, kapitalizmin acımazlığına düşman olan genç nesilleri doğrudan komünizmin pençesine itmiş, bir fark olarak da herkesin mutlu ve müreffeh bir toplumsal komine dönüşüm hayaline, işçilerin egemenliği anlayışına dayalı bir sistemin Rusya’da kurulaması üzerine ki; İşçinin patronu yine işçi olacaktı, Marksizm sarsıntıya uğramıştı. Sonunda tek patron devlet olmuş, işçiler köle zihniyetli bir anlayışla ağır çalışma koşullarında umdukları ebedi mutluluğa ulaşamamışlar, Troçki, kafasındaki düşünce uğruna yüz binlerce insanı hiç kılı bile kıpırdamadan öldürmeyi yeğlemişti. 

Bu nasıl bir mantıktı ki makyavelist bir kafa yapısı revaçta, Nietzsche’nin bile eleştirdiği kapitalizm batının tam bir ikiyüzlü istismarcı olduğunu belgelemişti. Bugünde batı ikiyüzlü değil mi? Sayın Başbakanın icraatlarını düşünce yapınıza göre eleştirme yapabilirsiniz ancak Gezi olaylarının tertipçilerinin başında başta Almanya ve İngiltere geldiğini asla göz ardı etmeden vicdani süzgecinizi kullanmanızı istirham ederim.

Kimler Türkiye’nin eski Osmanlı ihtişamına gelmesini arzu etmiyor? Düşünülmesi gerek. Hangi fikirde olursan ol, Türkiye’de yaşayan bir vatandaşın selim akılla bunu düşünmesi gerekir. Meseleyi sırf başbakan düşmanlığına şahsi bir indirgemeye uğratmadan Türkiye olarak, geleceğin inşa edilen dinamizm ülkesi olarak ele al ve değerlendir. Göreceksin ki; şahsi hırs ve gayzından kurtulduğun an, emin olun; Türkiye büyümüş, Türkiye kardeş olmuş, Türkiye özlediğimiz değerlerimize demir atmış ve Türkiye hak ve adaletin timsali olmuş bir ülkeye dönüşecektir. Kokuşmuş Bizans zihniyetinin hala uzantıları çerçevesinde bir takım gayri meşru ilişki ve yer altı örgütlenmeleriyle, insanımızı bölmeye ve birbirine düşman etmeye çalışanlar ders vermek yine bizim kurtuluş savaşında verdiğimiz referansa dönüşmelidir.

Eğitim Ens. de okurken de bir çok afiş yapıştırmaları yaptık. Gece geç vakitler kaldığımız yurtlara/evlere döndük. Sokaklar bizimdi sanki. Neyi kimden kurtarıyorduk? Kimi kimden alıkoyuyorduk? Terzi Fikri Fatsa’da ne yapmak istiyordu? Neden ülkemizde kurtarılmış bölgeler vardı? İşte Kara Lise ’deki yaşananlar ve anlatılanlar bire bir Türkiye üzerinde oynanan oyunların illere, bölgelere göre yansıyan gölgeleri idi. Aynen Kara Lisedeki gibi öğretmenler arasındaki gerginlikler öğrencilere kadar sirayet ediyordu. Hiç unutmam Karapınar mahallesinden en yakın akrabam eski ortaokul binasının içinde ”sosyalizmistiyorum ”diye bangır bangır bağırıyordu. Bizim Gazi Şener ‘de sormuştu: Öyleyse nedir sosyalizm anlat ta bizde bilelim deyince, Karaca dağlı bir arkadaşımız, onun daha yaşı küçük, daha öğrenecek diye savunmada bulunmuştu. İşte bizler, bu olayların böyle cirit attığı zamanlarda kendi kimliğimize sarıldık. İyi ki de sarılmışız. Bana namaz şöyle kılınır diyen ne babam oldu, ne de kucağına oturtturup dua ezberlettiren bir dedem oldu. Rabbimin izniyle ve kalbi eğilimle, arkadaşlardan çevreden karınca kadarınca ilahi rahmet pınarından nasiplenmeye çalıştık, binlerce şükür diyorum. Ya daha kötüsü olsaydı. Ya komünizmin pençesine düşüp, başka amaçlar peşinde koşsaydık? (devamı haftaya)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.