Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.32
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2299.0
  • BIST
    9057.25
  • BTC
    70727.14$

YAŞAM TARZINA MÜDAHALE

18 Ocak 2017, Çarşamba 07:52

Bilmem hatırlar mısınız Mersin’de 5 Mart 2010 tarihinde bir grup chp’li kadın çarşaf yırtma eylemleri   ni gerçekleştirmişler ve kendi anlayışlarına göre de hızlıca bir mesaj vermek istemişlerdi.Gerçi mart    ayına gelmedik ama konu daha düne kadar tazeliğini koruduğundan bizde kendi çapımızda cümlelerin     satır aralarına serpiştirme yapmak istedik.5 Mart bildiğiniz gibi dünya kadınlar günüdür.Kapitalizmin lengeri fötr şapkasıyla tanıştığımızdan beri maşallah kutlamadığımız gün kalmadı.Artık mevtalar bile      ebedi istirahatgahlarına alkışlar eşliğinde gidiyor!!!

Yaşam tarzına müdahale veya uyar mı sizce bilmem ama “mahalle baskısı” gibi yuvarlak lafların içine birde kamusal alan görüntü /biçimsel tepsisi girince insan ne yapacağını şaşırdı! Niye şaşırmasın ki,    insanın yaşama alanları git gide yapay sorunlarla daraltılıp artık rüyalara bile sansür konulması aşamasına gelince garibim elbette bu uygulamalardan tırsacak ve belki de sesli düşünecektir,N’apsın?  

Şimdi bu kadınların çarşaf yırtma eylemi nasıl bir özgürlük ise!!! Kendileri gibi giyinmeyenlere karşı gösterdikleri bu tepki ve nefret gösterisi asla özgürlük gibi lastikli laflarla açıklanamaz. Bu şov, bir gösteri falan değil, aslında histerik bir yaklaşımdır. Bu zihniyetin tedavülden kalkmış, son kullanma tarihi geçmiş, kronik vaka aydın müsveddelerinin tripleriyle iyice şımaran bazı kokoşlar, sıkıştıkları anda da dillerine doladıkları beylik laflarla, yine karınlarının şişini indirme ve rahatlama mesajlarını bu yolla vermenin,tencere tava çalmanın özgürlüğüne bağlanan medyatik güç gösterisiyle, batıla bayrak tutmanın çok ulusalcı keyfini de böylece  çıkartarak görevlerini ifa etmenin vakarlılığı içerisinde bir yerlere mesaj vermek istiyorlar.Aslında bu tiplerin medyatik olarak çaldığı davullara alkış tutmak için bekleyen ve onlar vasıtasıyla güya yanlarındaymış gözüken ve davul tozu çalmaya alışkın benzer zihniyetin çalgıcılarını da akşam haberlerinde “efendim” diye başlayıp……….. “laiklik tehlikede” gibi “klişeleşmiş laflarla” işin ucundan tutan, gerçekte politize edilmiş siyasetçileri de izlemek bahtsızlığına erişebilir siniz.

Yani ülkenin güzel insanlarının bir kısmını giyim kuşamından tutun giydiği kıyafetine varıncaya kadar çocuklarını kur’an kurslarına gönderme veya imam hatip liselerine /ortaokullarına göndermelerine varıncaya kadar tahammülsüzlük sınırının en ince teline yaklaşılıyorsa;  bu ülkeye halkının % 99 Müslüman desen ne değişecek? Aklı başında bir Müslüman başkasının hayat hakkını zorla gasbetme ye elinden almaya yeltenir mi? Biz fetihleri gerçekleştirdiğimizde elin gâvurlarını tüm inanç ve ibadet lerinde serbest bırakırken kendi ülkemizin insanını, bu vatan için şehit düşmüş, vergi ödemiş, canını ortaya koymuş ve burayı vatan bilmiş, can mal namus olarak görmüş, bura vatandaşı olmuş bir insanımıza eski köye yeni adet getirir gibi onun inancını zorla elinden alma veya sadece kafalara hapsetme gibi insan fıtratına aykırı bir uygulama nasıl bir akılla açıklanabilir? Eğer toplum özgür bir anlayışla, başkasının giyindiğine karışmayıp hayat tarzına müdahil olmuyorsa, arkadaş sende bi zahmet benim düşünce tarzıma göre beni tanıtan bu kimlik anlayışıma, giyim tarzıma müdahale etme lütfen. Mesela hürriyet gazetesinden bir köşe yazarı Kemalist birikimiyle bir yazısında türbanı kahverengi faşist gömleği gibi, gamalı bir haç gibi bir simgelerle” benzeşmeye heveslenip hezeyanını kusması apaçık bir hakarettir. Ve şöyle diyordu aklı evvel yazar.”Laiklik, zaten bireyi ve toplumları dinlerin saldırısına karşı korumak için ortaya çıkmıştır?” (yazarın İsmini yazmayacağım ama tarihli gazete Hürriyet,12 Ekim 2010)

İşte laiklik anlayışlarını bu eksene oturtanlar tek yönlü bir yaklaşımla laikçi bir baskı oluşturarak ve bilhassa cumhuriyeti biz kurduk, biz istediğimizi de yaparız heva ve hevesiyle Recep Peker anlayışının düzenlediği faşizm ve Nazi otoriteritesinden mülhem bir yapılanmayı zihinlere enjekte edip, Osmanlı düşmanlığının zirve yaptığı bu dönemlerde çağdaşlaşma devrimleri adı altında otoriter uygulamaları milletin gözünün içine baka baka sunum yaparak eleştiri almayı dahi yasakladılar.1791’de Amerikan    

Anayasasında şöyle bir madde konulmuştur.”Amerikan Parlamentosu (Kongre), ne dini tesis eden, ne de onun özgürce yaşanmasına engel olan bir kanun yapacaktır…

Fakat yukarıda mademki yazarın ifade ettiği şekliyle laiklik madem birey ve toplumları dinin saldırısına karşı korumak için ortaya çıktı. Öyleyse dinini yaşamak isteyen insanlar, mütedeyyinler niçin baskı ve zulme maruz kaldılar. Amerikan kongresinde alınan karar gereği; hem laik yaşam biçimi korunuyor, bizdekilerin tanımlamasına göre, ama iş halkının % 99 Müslüman olduğu söylenen bir ülke de iş inandığı gibi yaşamaya gelince niçin değişir? Yani mütedeyyin yaşam biçimi niçin sekteye uğratılır? Ben kendi adıma söylüyorum, eğer ülke de huzur birlik ve beraberlik kardeşlik dokusunun güçlenmesi vs. bin yıllık tarihimize ve kültürel beraberliğimize daha bir anlam kazandırmak istiyorsak, lütfen insanları inançlarından ve yaşam biçimlerinden dolayı, onları kınamak yerine hoş görülü ama tek taraf lı olan bir hoş görüden bahsetmiyorum, herkes saygı ve ölçü çerçevesinde kimseyi incitmemeye ve saygı çerçevesinde kalamaya özem göstermek zorundadır. Ne yaşam biçimine ne inançlarımıza müdahale olunulması etki tepki meselesi gereği huzura kapı aralamaz. İnsanlar ancak huzur yüklü bir ortamda birbirlerini daha iyi anlayabilirler. Bir üniversite kapısında başörtüsünden dolayı geri döndürülen 28 Şubatçı zihniyetlerin kurduğu ikna odaları ile hitlerin Yahudilere reva gördüğü gaz odaları arasında ne fark var? Hele bir sınıfta aklı başında üniversite sıralarında oturan ve tercihini yapmış ki; kanunlara göre reşitlik yaşı 18’dir.Mademki böyle bir tercih anlayışı var, öyleyse niyeydi bütün bu dayatmalar ve toplumun midesine sancı girdiren asılsız sloganlar. Bugün bile toplumun hala inanç boyutunu değil de baskıcı totaliter bir maceracılığı renk seçenler, işlerine gelmeyen bir konu olduğunda Türkiye’nin laikliği konusunda bağırganlıklarını dillendirirler. Hâlbuki laikliğe halel geldiği yok, üstelik onların taşkınlıklarına ve kaldırım taşı sökmelerine karışan yok, ama deveyi hamuduyla yutmaya gelince minareyi kılıfıyla çalmaya varıncaya kadar her telden çalmayı becerebiliyorlar.

Burada hemen belirtmeliyim ki, son on yılı aşkındır daha tam olmasa da insanların inanç ve yaşama biçimlerine karşı getirilen olumlu yaklaşımları ve özgürce kullanım hakkına sağlanan kolaylığı takdir ve şükranla karşılıyorum. Daha dün ağzı kapatılıp konuşturulmayanlar, bugün o ağzını kapatanlarında tanıştıkları özgürlüğün hakkını kullandıklarına şahittir. Türkiye her kesim de her kurumda hakikaten inançlarına hürmet gösterilen özgürlüğün tadını çıkaran bir ülke haline geldi. Biz istiyoruz ki ne bir mahalle baskısı ne yaşam biçimine müdahale herkes bu ülkede hakkı olan haklarını kırıp dökmeden yakıp yıkmadan kullansın. İşte o zaman dünyanın imrendiği devlet biz oluruz. Bizim böyle bir misyonumuz vardı zaten.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.