Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2301.6
  • BIST
    9056.12
  • BTC
    70495.76$

YAKIN TARİHİMİZİN KARA SAYFASI

06 Haziran 2018, Çarşamba 07:54

Bugün en çok tartışma konusu yapılan ve tarafların değişik bakış açıları ile olayları kendi süzgeçlerinden geçirmeye çalıştığı ileri sürülen belgelerin birçoğunun bu bağlamda çeşitli düzmece vesikalardan oluştuğu ve henüz bitmek bilmeyen bir kavganın tam olarak tüm delil ve belgeleriyle masaya yatırılıp objektif bir ölçü süzgecinden geçirilmediği bakir bir tarihimiz yatmaktadır. BU mesele halledilmeden ülkenin evlatları birbirleriyle barışık olamayacaklardır. Barışık olamayan toplum fertleri arasında husumet ve gerilimlerde sürüp gidecek ve ortak payda noktalarında belki de hiç buluşma ya gecikecek ya da mümkün olmayacaktır. Yaklaşık bir asırdır yarım yamalak anlatılan milletten saklanan gizlenen ve batıya adapte olma Osmanlı kültürel değerlerinden tamamen kopma kurtulma adına bu toplum ameliyat masasına yatırıldı resmen. Tüm iç organları değiştirildi. Hafızası silindi. Geçmişe dair izler tu kaka edildi. Lanetlendi. Tüm Osmanlı tarihi ve dönemleri sadece son dönem Osmanlı izleri ile değerlendirilip hepsine çizik atılıp milletin gözünden de dışlanmak istendi ve tamamen olmasa da büyük oranda başarıldı. Bu milletin kodları genleri üzerinde Osmanlı’yı devir alan zihniyet bizimle cephede çatışan düşman birliklerinden daha fazla bir düşmanlıkla saldırıya geçip onmadık yaralar açtı. Her şeyler hakkında uzman olsunlar olmasınlar dil uzatıldı. Batılı argümanların çığırtkanlığı literatüründeki bakış açılarıyla düşmanın yapmadığını bizden olanlar kendi uygulamalarıyla zihni melekeleriyle düşünce ve fikir hareketleriyle sürekli bir devrim faşizanlığını jakobenist yaklaşımla ihdas edip karşı çıkanlara darağacını boylattılar. Ve toplumun tüm kesiminde ileri sürülen reçeteleri ileriki dönemlerde çocuklarımıza sirayet edip esas kuşak çatışması dediğimiz birbirimizi anlamaktan uzak hayal ve istikbale bakış açımız oluştu. Bu kopmalar daha da yaygınlaştırılarak medyanın rolü ile her şey uçuruma vardırıldı. Artık konuşamıyor konuşsak da ne dediğimiz anlaşılmıyor ve gerginlikler ekonomik gerilikler dışa bağımlılıklar fakirlik bir eksimin ülkeyi babasının malı mülkü gibi kullanması ve toplumun inancına tamamen zıt iş ve eylemlerin geçerli hale getirilmesi milletin dünyevi lezzetlere alıştırılması haram helal noktalarında uzaklaşılması bu uçurumu iyice derinleştirildi. Kalplerde ve gönüllerde açılan yaralar kolay kapanacağa benzemiyordu.

Mesela ne yapmışlardır geçmiş dönemlerde ülkeyi tek başına idare edenler ve Cumhuriyeti biz kurduk diye övünenler.?Maneviyata büyük darbe vuruldu.Milletin öz varlığına ve mukaddesatına  açılan savaşla kutsal değerler hiç edildi.Büyük bir bozgunculuk faaliyeti başlatıldı.İdeolojik cinayetler işlendi.Şenaatler eksik olmadı.Her ağzını açan din hakkında ileri geri konuştu.Yürekleri yakan ailelerin hayatını karartan vicdanları tutuşturan facialar yaşandı.

Din eğitim alan talebeler sokağa atıldı, dini müesseselerin kapılarına zincir vuruldu. Tüm eğitim kurumlarında din dersleri kaldırıldı. Kur’an surelerini ihtiva eden kitaplar, kamyonlarla toplatılıp mezbeleliklerde yakıldı. Dine karşı şiddetle açılan bir savaşla camiler kapatıldı bir ksımı da ahır haline getirildi.

Bilhassa ülkede dini neşriyata karşı yasaklama ve dil uzatma normal hale getirildi. Kur’an diliyle ezan okunması yasaklandı. Okuyanlar medresei yusufiyelere tıkıldı. Çocuklara dini konuları ve namaz sürelerini öğretenlere karşı suçüstü isnatlar ve takipler yapılıp şenaatte yanlarına yaklaşılamadı.

Ya Köy Enstitüleri adı altında yaşanan rezillikler. Ahlak ve namus hiçe sayıldı. Tam bir komünizm özentisi ve uygulaması yapıldı. İçkili ziyafetler, milletin evlatlarını dinden imandan uzaklaştırma eylemleri rezalet diz boyu kızlı erkekli eğlence içki partileri söndürülen bir gelecek ve namus mevhumunu yok etme çabaları.

Düzme tarih kitapları ile mukaddesata açılan savaşlar hakaretler alay etmeler küçümsemeler hatta Alâeddin tepesinde Selçuklu ailesinin bireylerinin mezarları açılarak kemiklerinin atılması vs vs. bu savaşın sadece yüzeysel uygulamalarından başlıcalarıdır.

Laiklik bu ülkede din aleyhtarlığı şeklinde dine karşı açılan bir savaş olarak yorumlanmış ve uygulanmıştır. Batıdan alınan bu kurumlar hiçbir zaman batıdaki gibi bir anlam ve anlamadan uzak tutulup bize özgü denilerek kendi çarpık zihniyetlerine göre işlerine geldiği eylemde bulunmuşlardır.    Demokrasi yaklaşımları bile diktatörlüğü aratmamış baskı ve takibat bu millet üzerinde hiçbir zaman eksik edilmemiştir.

Bu ülke de açık oy gizli sayım yapılarak seçimlere şaibe karıştırılmış ve bunu da pişkinlikle savunanlar olmuştur.

Peki, gereklimiydi bütün bunları yapmalar?. Bir ilmi meclis oluşturulup milli mukaddesata savaş açılmadan, halk rencide dilmeden, incitilmeden, bir şeyler yapılamaz mıydı? Halkı ayakta tutan milli ve manevi değerler neden bu kadar hakir görüldü? Bu milletin zihin kodları neden yok sayıldı?

Dediler ki; Bu milleti islamdan milli kimliklerinden uzaklaştırmadıkça, İslami zihniyeti yıkılmadıkça bizim ilerlememiz mümkün olmaz biz muasır medeniyet seviyesine hatta daha da üstüne bunlar var oldukça çıkamayız? Diyerek ülkede Hıristiyanlığa geçilmesi ve ırkın ıslahı için Macaristan’dan damızlım erkek getirilmesi bile konu edildi.

Bu gün bu batıl zihniyet temsilcileri hala din konusunda bildik tutumlarından vaz geçmiş değillerdir.

Yaklaşık 150-200 yıldır yapmadık tahribat ve yıkıcılık kalmadı. Millet iktidardan uzaklaşsın diye Avrupa’yı baz alıp örnek gösterenler ne Avrupalı oldular ne de Asyalı kaldılar. Tanzimatla temel nizam temel bina altüst edildi. Islahatla milletin milli düzeni baştan ayağı yıkıldı. Zihin kodları ve bakış açısı tahrip edildi. Her şey bilerek ifsat edildi. Meşruti idare ile istibdat baskı Padişahı devirmeler batıya teslimiyet ve askerin siyasetle uğraşması, ardından yaşanan askeri hezimetler ve felaketler.

Ardından laiklik gak guk hezeyanları ile islamın içi boşaltılmaya çalışıldı bilerek. Din ve vicdan hürriyeti hürriyet olmaktan çıktı. Özgür düşünce zincire vuruldu. Demokrasi idaresi de özgürlükler perdesi değil birer baskı jakobenist bir yaklaşımla sivrisinek bataklık hikâyesine dönüştürüldü.

Velhasıl biz medeni olacaktık ama birbirimizi yemekten geri durmadık. Millet aldatıldı. Ve bu yazının özeti; Celal Bayar Bursa’da halk hitaben yaptığı bir konuşmasında kürsüde:”artık bu memlekette şeriat yaşamayacaktır”diyerek yapılanların tek gayesini ortaya koyup konuyu özetliyordu.

Peki, bu zihniyet bitti mi? Hayır hala ayakta ve milletin Cumhurbaşkanlığı yönetimine talip.24 Haziran bunun için son derece önemli. Kardeşlerimizin geçmişte bu zihniyet türevlerinin yaptıklarını görmezden gelmemeleri temennisiyle kendilerini vicdanlarına havale ediyoruz.Kim neye layıksa onunla idare olunurmuş.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.