Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2308.8
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70683.14$

VEFA - SADAKAT ? KADİRŞİNASLIK

06 Ocak 2016, Çarşamba 08:45

Meyil etme bu dünyaya

Hiç kimseye etmez vefa

İbret değil mi bu bize

Kani Muhammed Mustafa     

                              Yunus

Vefa, sadakat, kadirşinaslık, bunların hepsi; büyük veya küçük, görülen bir iyiliği, asla unutmamak manasına gelir. Müslümanların mayasında, mizaç ve karakterinde olması gere­ken bir haslettir. Vefasızlık ve nankörlük mümine asla yakışma­yan bir tavırdır.

Mekke’de kendi kavmine İslâm’ı kabul ettiremeyen ve bü­yük sıkıntılar çeken Allah Resülü, “şehir halkı kozmopolit olur, bir de şansımı etrafta dene­yeyim” düşüncesiyle Taif’e gitmiş, İslâm’ı anlatmış, onları hak ve hakikate çağırmış ama, onlardan da beklediği karşılığı bulamamış, büyük acılar ve üzüntüler ile Mekke’ye dönmüş, ama Mekke’liler O’nu şehre sokmamışlar­dır.

O günlerde Müslüman olmamasına rağmen Mut’ım b. Adiy isimli birisi haline acıyıp Efendimize “eman vermiştir”. O günkü anlayış; eman verilen kişiye yapılan saldırı ve hakaret, eman verene yapılmış kabul edilirdi. Bu ko­ruma sözü ile Resül evine girebilmişti. Aradan yıllar geçmiş, Mut’ım Bedir Sava­şında Müslümanlar tarafından öldürülmüş ve birçok müşrik esir olarak Medine’ye getirilmiştir. Mut’ım’in öldürüldüğünü duyan Hz. Peygamber, çok üzülmüş, mükedder olmuş ve ne kadar vefakâr olduğunu dile getiren şu sözleri söylemiştir:  “Mut’in sağ olsa da esirlerin hepsini karşılıksız benden istese hepsini serbest bırakırdım”([1])

Hz. Mevlânâ şöyle der: “Eğer garip bir köpek bir mahal­leye gelecek olsa, o mahalle köpekleri ona eziyet ederler ve derler ki; Seni besleyen sahibi­nin semtini bırakma, ondan yedi­ğin nimet hakkı için onun evini bekle, nankör olma, vefakâr ol.” (8022)

Karınca ağzına çok az miktarda bir su almış ve hızlı hızlı gidiyor. Nereye gittiğini soranlara; “Hz. İbrahimi Nemrut ateşe atacakmış, onu söndürmeye gidiyorum” demiş. “Bu sana göre mümkün mü?” demişler, o şöyle cevap vermiş; “mümkün değil, ama hiç olmazsa vefakârlığını gösterir, kimin       tara­fından oldu­ğumu ortaya korum.”

Hayvanların daha vefakâr olduğuna dair birçok misaller var ama şu da çok enteresan: Bir kedi kendisini çok seven sahipleri­nin yanından alınıp, 3800 km. uzağa götürülmüş, ama o hayvan bu yolu kat edip tekrar eski sahiplerinin evine gelmiştir.([2]) Ama Peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hasanın hanımı, kendisine vad edilen bazı dünyalıklar karşılığı, yıllarca aynı yastığa baş koy­duğu kocasını zehirleyip öldürebilmiştir.([3])

Paranın, mevki ve makamın kulları çok olur. Bir hükümet düşmüş, yeni bir hükümet kurulmuş, devir teslim töreninde ma­kam şoförü eski bakana hiç yüz vermiyor ve yeni bakana da alabildiğine izzet, ikram… “Yahu ayıp olu­yor, neye böyle yapı­yorsun?” demişler, adam; “ben inene değil, binene baka­rım” demiş.

Bunun gibi Fatih malum tahta çıkarılmış, ama bir müddet sonra tahtı tek­rar babasına bırakıp, Manisaya çekilmek duru­munda kalmış idi. Etrafındaki­lerden bazıları Edirneyi bırakıp Manisaya gelmekte gönülsüz davranmış, fakat bazı vefalı kişi­lerle berabar hocası Molla Hüsrev’de ısrarla Manisaya gelmek istemişler, Fatih; “sizde kalın” deyince Hocası; “hayır biz padi­şahımıza sul­tan iken de, şehzade iken de hizmet etmekten şeref duyarız” demişler ve onunla gelmişler, onun için Fatih bu in­sanları hayat boyu vefalarından dolayı çok sevmiş ve hatırlarını kırmamış.([4])

Kanuni dönemi Yeniçeri solaklarından ve şairlerinden Aşkî son dönemle­rinde köşesine çekilince vefasızlıktan şöyle şikâyet eder:

Taşradan kimse gelür deyu sevinir canım

Uğrasa bir sek-i âvâre gelip meskenime

“Eğer bir gün başıboş dolaşan bir köpek kazara kapıma uğ­rasa, dışarıdan birisi beni ziyarete, hal hatır sormaya geldi diye canım sevinmeye başlar.”([5])

Ankara savaşında Yıldırıma ihanet edip, Timur tarafına ge­çen tatarları savaştan sonra Timur hepsini katlettirmiş ve şöyle demiştir; “Ekmeğini yedi­ğiniz, nimetini gördüğünüz şahınıza bugün vefakâr olmayıp ihanet etti iseniz, yarın aynı şeyi bana da yapabilirsiniz.”([6])

İnsana sadâkat yakışır görse de ikrâh

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah

                                                 Ziya Paşa

Gençlik dönemlerinde birbirlerini seven ama rütbesi yük­selince yan çiz­meye başlayıp, hele hele Mısır Paşası olunca hiç aramayan subaya sevgilisi şöyle sitem ediyor:

Karanlık yerlerin derin köşesi

Kırıldı gönlümün nazik şişesi

Duydum ki olmuşsun Mısır Paşası

Vallahi küsmüşem artık barışmam

Yüzyıl da otursan yine karışmam

 

Dipnotlar:

 

1- İbrahim Refik, “Boğaziçi Notları 1”, Albatros Yay. İst. 2001, s.111.

2- Yeni Şafak Gazatesi 17. 09. 2009.

3- Tahirül Mevlevi, a. g. e. c. 4, s. 1242.

4- Ferhad Koca, “Molla Hüsrev” TDV Yay. Ank. 2008, s. 44.

5- İskender Pala, “Kırk Ambar”, Kapı Yay. 2. Bas. 2008 İst. s.78.

6- Tarih ve Düşünce Dergisi, Şubat 2004, s. 43.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.