Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2435.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66934.44$

Vakıf Ne Demek? İlk Vakıfları Kim Kurdu?

06 Aralık 2018, Perşembe 08:44

Yüce Allah’ın: “iyilik yapın ki, saâdete erişesiniz”(1), “hayırlara ko­şu­nuz”(2), “Sevdiğiniz şeylerden sarf etme­dikçe iyiliğe erişemezsi­niz”(3) gibi emirlerinin muhatabı olan müminler, hem dünyada hem de ahirette huzur ve saâdete erişebilmek için, Allah’ın yarattıklarına iyilik ve hayır yapma hu­susunda yarışı kendilerine düstûr edinerek, birçok ölmez eserler ve vakıflar yapmışlardır. 

Vakıf lügatte: Hapsetmek, tutmak, yerinde bırakmak gibi mânâlara gelir. 

İstilâhta ise; Bir malın aslının korunması kaydıyla, geliri­nin Allah yo­lunda sarf edilmesidir. 

Bilindiği kadarıyla ilk vakıf kuran peygamber Hz. İbrahim’dir. En zengin peygamber de odur. Kurduğu vakıfların bazıları bugün bile Filistin havâlisinde mevcuttur ve görevini yapmaya devam ediyor.

Müspet olan her hususta olduğu gibi, vakıf eserler bı­rakma hususunda da, müminlere ilk örnek Allah’ın Resûlü ve Onun sevgili arkadaşları ol­muş­lardır.  Peygamberimiz Medîne’ye gelince Neccar Oğullarından bir arsa satın alıp vakfe­derek üzerine bir mescit yaptırmıştır.  Ganimetten hissesine düşen Medîne’de, Hayber’de ve Fedek’te hurma bahçelerini vakfetmiştir. 

Vefatına yakın da; “Vefatımda yakınlarım ne bir dinar, ne bir dir­hem paylaşamaz. Bıraktığım şeylerden (hurmalık­lardan); kadınlarımın nafaka­ları ve işçilerin ücretleri çıka­rıldıktan sonra geri kalanı vakıftır” (4) buyur­muş­tur. 

Yine Peygamber Efendimiz: “İnsanlar ölünce amelleri son bulur.  An­cak şu üç grup insanın amel defteri kapan­maz (Kıyâmet gününe kadar amel defterine sevap yazılmaya devam eder): 

 l-Sadaka-yı câriye (herkesin kullanabileceği hayır eser­leri yaptır­mak).  

2-Faydalanılan ilim (bildiği iyi ve faydalı şeyleri başkala­rına öğret­mek).  

3-Hayır duada bulunan evlât yetiştirmek”(5) buyurarak in­sanları teş­vik etmiştir. “Bakıma muhtaç kimselerin sorumluluğu bize aittir”(6) hadisi ve benzeri âyet ve hadisler, özürlü, illetli ve fakirlere karşı şefkat ve merhameti hat safhaya vardırmıştır.  Bu sözlü ve fiili uygulamalardan sonra Müslümanlar geriye bir eser bırakmayı dinî, millî ve insanî bir vecibe telâkki etmişlerdir.  

Yukarıda da zikredildiği üzere; Hz. Ömer’in Medîne’deki Semğ denilen hurmalığını(7), Hz. Osman’ın Gaffar oğulların­dan satın aldığı Rume kuyu­sunu, Hz. Talha’nın Medîne’de 600 ağaçlı ve içinde çok güzel suyu bulunan bahçesini, Hz. Ali’nin yine içinden su çıkan tarlasını vakfetmeleri, Müslü­manlara örnek olmuş, hali vakti ye­rinde olan her mümin, insanlara iyilik ve hizmet edebilecek eserler bı­rakma­nın gay­reti içine girmişlerdir. 

Neticede İslâm âleminin her tarafı, bilhassa Osmanlı yurdu tarladaki çi­çekler misali câmiler, medreseler, darüşşi­falar, darülacezeler, yetimhane­ler, han, hamam ve kervansa­raylar, yollar, köprüler, sebiller ve çeşmelerle be­zenmiştir. 

Fanatik olmayan Garplı ilim adamlarına göre Osmanlı Ke­rim Dev­let’tir.  Yani sâdece dostuna değil düşmanına da iyi­lik yapan bir devlet.   Osmanlı diyârına Vakıf Cenneti, onla­rın medeniyetine de Vakıf Medeniyeti, Su Mede­niyeti de­mişler­dir.  Rahmetli Ali Ulvi Kurucu’nun tabiriyle: “İslâmi­yet en güzel Osmanlıya yakışmış, ama İslâmiyet’i de en güzel onlar yaşamışlar ve hizmet etmişlerdir. ”

Dipnotlar:

1-Hac Sûresi, 77.

2-Mâide Sûresi, 48.

3-Âl-i İmrân Sûresi, 92.

4-“Tecrîd-i Sarih Tercemesi”, DİB Yay. c. 8, s. 235.

5-“Tecrîd-i Sarih Tercemesi”, c. 4, s. 592.

6-Buhârî Mezâlim 3.

7-“Tecrîd-i Sarih Tercemesi”, c. 7, s. l58.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.