Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2495.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63551.84$

VAAZ VE İRŞATTA METOD (1)

08 Ocak 2017, Pazar 10:10

Tebliğ ve İrşat’ın Mana ve Önemi:

Tebliğ: Hak Dini bilmeyenlere onu ulaştırmak, doğru bilgi sahibi olmasını sağlamak, inanması için gayret göstermektir.

İrşat: Hak Dini tam veya eksiksiz olarak bilen ve ona inanan kimselerin ilim, amel, ihsan ve ihlâs konularındaki eksikliklerini gidermek için gerekeni yapmaktır.

Bu tariflere göre tebliğin hedef kitlesi daha çok inanmayanlardır. İrşadın hedef kitlesi ise Müslümanlardır.

Hak dinin son kitabı Kur’an-ı Kerim, son peygamberi de Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'dir. İnsanlar çoğalıp gelişerek yaşamaya devam ettikleri halde yeni peygamberlerin gelmeyecek olması, son dinin ümmetine önemli bir yeni vazife yüklemektedir: Tebliğ ve irşat. Bu vazife gereği; bilmeyen ve inanmayanlara gerçeğin bilgisini ulaştırmak, bilip inandığı halde eksiklik içinde olanları tamamlamaya çalışmak ümmete düşmektedir. Allah Resulünden ümmetine intikal eden en önemli sünnet budur.(1)

İnsanlar tabiatları îcabı her zaman irşada öğüt ve nasihate muhtaçtırlar. Nitekim şu mealdeki ayetler bu hususa işaret etmektedir: “Ama yine de öğüt ver,  çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.”(2) “Şimdi sen öğüt ver, şayet fayda verirse (mesele yok). Saygı duyan kimse öğütten yararlanacak.”(3)

Dün insanlık nasıl peygamberlere muhtaç idiyse, bugün de son peygamberden sonra onların vârisleri olan âlimlere ve mürşitlere muhtaçtır. Ferdin sadece kendisini ıslah etmesi ve nefsiyle meşgul olması yeterli değildir. Kişi aynı zamanda toplumun ıslahı ile de mükelleftir.

Konunun ehemmiyetini ve dindeki yerini tebârüz ettirmek için Peygamberimiz (s.a.v.) “Din nasihattir”(4) buyurmuşlardır. İşte yukarıda zikredilen âyet-i kerimelerle, Rasulüllah’ın bu ve benzeri hadis-i şeriflerini göz önünde bulunduran İslam ulemâsı vaaz ve irşadı hiçbir zaman ihmale uğratmadan devam ettirmiştir.

            Vaaz Konularının Seçiminde Metot:

Vaizin hitap edeceği kitle ile uyum sağlaması, yani dinleyicilerle kendisi arasında duygu ve düşünce birliği meydana getirebilmesi için konu seçiminde titiz davranması gerekmektedir.

Vaizin ele aldığı konu, cemaatin ilgisini çekebilecek bir konu olmalıdır. Konunun ilgi çekici olması, dinleyicilerin mesleği, gelir ve öğrenim düzeyi, yaşadıkları bölge ile ilgisi olması, güncel olması demektir.

Ayrıca üzerinde az durulmuş konular da her zaman ilgi çekicidir. Genel olarak cemaat her zamanki duyduklarından farklı bir şey duyduklarında söylenilen şey dikkatlerini çekmekte ve bulunmuş oldukları durumu değiştirip, vaizi dikkatle dinlemektedirler.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 29.07.1989 tarih ve 74 Nolu Genelgesinin amacı, vaaz ve hutbe konularının seçiminde rastgeleliği önlemek ve birliği sağlamak gayelerine yöneliktir. Fakat konulara ruh ve canlılık kazandıracak olan, konuları cemaatin ilgi ve ihtiyaçlarına göre işleyecek olan şüphesiz yine vaizin kendisidir.

 

Konu Seçiminde Aşağıdaki Noktalara Dikkat Edilmelidir:

1-      Konuyu Cemaatin İlgi ve İhtiyaçlarına Göre Belirlemek

Vaizin, çevresini ve hitap edeceği insanları tanıması şarttır. Eğitim öğretim düzeyi yüksek kişilerle, eğitim öğretim imkânlarından daha az yararlanmış insanlar için hazırlanacak konuşma elbette birbirinden farklı olacaktır. İşçi kesiminde yapılacak bir vaaz, öğrenci kesiminde yapılacak bir vaazdan daha değişik unsurlar ihtiva edecektir, öte yandan aynı camide değişik sosyo-ekonomik düzeyde kimseler bulunabileceği durumlara da vaiz hazırlıklı olacaktır.

Hz. Peygamberin hitabeti, muhatabın ilgi ve ihtiyaçlarını göz önüne alma açısından incelendiğinde, o zamana göre her çeşit iman ve malzemenin değerlendirildiği görülmektedir. Hz. Peygamber, muhatabını tanımış ve kendisine yöneltilen benzer anlamlı sorulara ayrı ayrı cevaplar vermiştir. Hangi davranış Allah katında daha makbuldür? şeklinde sorulan soruları O, soran kişiyi ve içinde bulunulan şartları göz önünde bulundurarak cevaplandırmıştır. Örneğin; “Allah’a en sevimli gelen davranış hangisidir?” sorusuna verilen bazı cevaplar şunlar olmuştur:

“Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.”                                                                       “Oruca devam et, çünkü oruç, benzeri olmayan bir âdettir.”                                                         “Yemek yedirirsin, insanlara selam verirsin.”

Dipnotlar:

1-Dr. Hayrettin KARAMAN; İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, İst. 1992, C.3; Sh.82

2- Zâriyat Sûresi; Ayet 55

3- A’lâ Suresi; Ayet 09-10

4- Müslim, İman : 95; Tecrid-i Sarih Tercemesi C. 6; Sh.474

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.