Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.31
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2278.2
  • BIST
    8994.92
  • BTC
    70331.45$

Üzülmek istemiyoruz

13 Şubat 2020, Perşembe 08:21

2020 öyle bir geldi ki, afetlerle felaketlerle… öyle üzüldük ki artık sevinmek istiyoruz derken ardı ardına şehit haberleri de içimizi acıtmaya devam ediyor. Bir yandan da hayat devam ediyor, ekonomide yeni adımlar atıldığına dair açıklamaları dinliyoruz. Bankalarla ilgili açıklamalar bir yana, faizlerle ilgili çalışmaların etkisini görmeye başladık.

Mevduat faizleri dip yaptı, dövizdeki artış kamu bankalarının da müdahalesiyle engellendi, vatandaş da para kazanmak için alternatif arayışlarına girdi. Yatırımcılar, durum böyle olunca koşa koşa borsaya gitti. Borsa İstanbul'da yatırımcı sayısı yılbaşından bu yana 65 bin artarak olağanüstü yükseliş kaydetti.

O nedenle, borsada son dönemde çok ciddi sayıda yeni yatırımcı katılımı olduğunu görüyoruz. Bu gelişmede mevduat faizlerindeki düşüşle TL tarafındaki getirinin cazibesini kaybetmesi ve dövizin para kazandırmayacağına dönük beklentinin güçlenmesinden dolayı insanları başka arayışlara itti.

Bu arada işsizlik en popüler meslek oldu. Dışarıda kime sorarsanız sorun büyük çoğunluğu “ne iş yapıyorsun?” sorusuna işsizim cevabını veriyor. 1994’lerde yaşanan ekonomik krizlerde işsizlik rakamları yüzde 8.5 olarak karşımıza çıkardı. Bugün gelinen noktada yaşanan gelişmişlik, ekonomide yapılan açıklamalara baktığınızda yüzde 13'lerin üzerine çıkmış görünüyor.

Bu kadar eğitimli ve cevval gençlerin bu durumda olmaları gerçekten üzücü ve iç acıtıcı. Önlerini göremedikleri için gelecek hayalleri bile kalmamış.

Öte yandan etrafımızda dönen oyunların içerisine çekildiğimizde neler yaşarız Allah bilir. Her gün şehit haberi duyar olduk. Anaların babaların yüreğine, şehit evlerine ateş düşüyor. Bu ülkeyi yönetenlerin doğru adımlar atması, ülkeyi kaosa ve savaşa sürükleyecek, yeni sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olacak yanlış adımlar atılmasına izin vermemesi en önemli beklentimiz. Çünkü anneler ve babalar bayrağa sarılmış tabutlara evladım diye sarılmak istemiyor. Eşler evlatlarıyla ortada kalmak istemiyor.

Üstelik şehitlerin rütbelerine baktığınızda büyük çoğunluğun uzman adı altında işsiz kalmamak için askerde kalan onbaşılar, çavuşlar olduğunu görüyorsunuz. Yazık değil mi bu çocuklara…

Gönül öyle istiyor ki gençlerimiz bu ülkeye, bu vatana hizmet edeceklerse silahla kanla değil, ürettikleriyle ve ülke ekonomisinin kalkınması için attıkları adımlarla vatana hizmet etmiş olsunlar. Bu ülke ancak ve ancak ekonomisi düzlüğe çıktığı zaman dik başlılık yapabilir. Çünkü dünyayı karıştıranların elleri kuvvetli, cepleri dolu. Onları söz sahibi yapan da ekonomilerindeki direncin yüksek olmasıdır.

O zaman üreteceğiz kazanacağız. Geleceğe umutla bakmak, yarının hayallerini kurabilmek için birincil şartımız ve önceliğimiz üretmek olmalı. Dışa bağımlılık ne kadar az olursa atacağımız adımlar o kadar net ve getirisi yüksek olur. Yineliyoruz ve diyoruz ki bizim kendi içimizde birlik ve dirliği sağlamakla birlikte, üretim kapılarını bir an önce açmamız gerekiyor.

Beton ekonomisinden uzaklaşıp, tarımda, sanayide ve sanatta atılacak adımlar çok önemli. Bu kadar güzel verimli topraklara sahipsek eğer dünyayı doyururuz. Üç tarafımız denizlerle çevrili bir cennette yaşıyorsak, turizmin kaymağı tabağımıza konmalı. Makine üretim parkları canlandırılmalı ve etkin yeni pazarlar bulunmalı. Öyle ki artık küçük ülkelerle uğraşmanın ötesine geçilip pastanın büyük dilimini almayı bilmeliyiz.

Böyle bir durumda gençlerimizin işsizliğinden söz edip istihdam sorunumuz var diyebilir miyiz? Büyük hem de kocaman bir potansiyeli elimizde tutuyoruz. Haydi, o zaman bu potansiyeli canlandıralım.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.