UZLAŞMA ŞART…

Yaklaşık üç dört ay önce henüz 19 yaşında olan bir genç göğsünde ki hafif sıyrıklar nedeniyle gecenin geç saatlerinde bir devlet hastanesine gidiyor. Hastane personeli tarafından sedyeye alınan gencin dediğine göre cam kırıkları ve kanlı olması nedeniyle kıyafetleri çıkarttırılıyor, ardından gelen doktor ise 5 saniyelik bir muayeneden sonra gidiyor. Sedyede bekleyen gencin yanına başka bir doktor geliyor ve elinde ki reçeteyi uzatarak taburcu olduğunu söylüyor. Bu duruma sinirlenen ve ısrarla pansuman yapılmasını isteyen gençle doktor arasında küçük çaplı bir tartışma yaşanıyor.

 Doktorun söylediğine göre pansuman yapılacak herhangi bir durumu yoktu. 5 yıl içinde tetanos aşısı olduğunu söyleyen hastaya reçete verilerek taburcu edildi. Ancak hasta pansuman yapılması için ısrar etti. Gerek olmadığı söylenince, ‘Senin ismin ne’ dedi. Kaşeden ismimi görüp ‘Sen bittin, yarın görürsün’ diye tehdit etti. Bu sözlerin üzerine doktor hastane polisine giderek bu gençten şikayetçi oldu. 19 yaşındaki genç ise ifadesinde “Söylemiş olduğum sözü gayri ihtiyari, bir anlık öfke ile söyledim. Ben kesinlikle görevli bir doktoru tehdit etmedim” dedi.

Genç hakkında “basit tehdit” suçundan soruşturma başlatıldı. Savcılık tarafından soruşturma dosyasını tarafların uzlaşması için İstanbul Adalet Sarayı Uzlaşma Bürosu’na gönderdi.

İşte asıl bahsetmek istediğim konu da burada başlıyor. Şikayetine devam eden doktor ve gencin dosyası uzlaştırma bürosuna gönderildikten sonra doktor gençle uzlaşabileceğini söyledi. Fakat uzlaşmak için bir de şartı oldu. Uzlaştırma bürolarında çok defa gördüğüm şartlardan biraz farklı. Şimdiye kadar şahsı adına istenilen paralar veya yaşlı bakım evleri, çocuk yuvaları, hayvan barınakları gibi kurumlara talep edilen bağışlar gibi uzlaşma şartları duymuş okumuştum. Fakat doktorun şartı biraz daha farklı geldi bana. Doktor, saldırıya uğrayan doktorların ve hastanelerin çalışma koşullarını gencin gözlemlemesi şartıyla şikâyetinden vazgeçeceğini söyledi. Buna karşılık genç şartı kabul etti ve takipsizlik kararı aldı. Ardından tehdit ettiği doktorun hastanesinde bir gün boyunca çalışan doktorları ve hastane koşullarını gözlemledi. 

Doktorun şartı benim hoşuma gitti.Diğer şartlarda oldukça hoş sonuçlara sebep oluyor fakat bir yerde maddiyata dönüştürülmüş oluyor. Yani parayı veren düdüğü çalara dönüyor olay. Gidiyor bir barınağa bağış yapıyor fakat cebinden çıkan para haricinde bir ders aldığını düşünmüyorum. Fakat burada ki genç bir gün boyunca sadece izliyor, görüyor. Anlık bir tepki verdiği doktorun bir gün boyunca kaç hastaya müdahale ettiğini, bir gün boyunca kaç hastadan çok yakınıyla uğraştığını ve bir gün boyunca görevi can kurtarmak olan doktorun görevinden başka kaç insanla boğuştuğuna şahit oldu. Onun küçük sıyırıklarıyla yeterince ilgilenmediğini öne sürdüğü doktorun hayati tehlikesi olan kaç hasta için koşturduğunu ona ayrılan bir pansuman süresinde başka birinin hayatını kaybetme ihtimalinin ne kadar yüksek olduğuna şahit oldu belki de.

Yani kısacası yaptığı tehdidin sonucunda maddi bir bedel ödemedi bu genç. Sadece bir gününü ayırarak maddiyattan çok daha önemli olan dersini aldı. Sağlık çalışanlarının görevinin her hastaya müdahale etmek olduğunu biliyordu ama aynı sağlık görevlilerinin hastalara göre öncelik sıralaması yaptığını durumu en ağır olan hastaya en önce müdahale edildiğini de öğrenmiş oldu. Kendi küçük çiziklerine müdahale edilirken sıra beklemek zorunda kalan ağır hastaların da olabileceğini algılamıştır sanırım. Maddiyatla değil de sağlam bir dersle uzlaşan bu doktorun davranışı beni mutlu etti. Olayı farklı bir yöntemle ama bana göre en doğru yöntemle çözümlemiş. Büyük başarı….