Konya
17 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.52
  • EURO
    34.58
  • ALTIN
    2493.1
  • BIST
    9548.09
  • BTC
    63903.8$

TV’DE  İFTAR VE SAHUR PROGRAMLARI

26 Nisan 2021, Pazartesi 10:12

Her ramazan ayında olduğu gibi, içinde bulunduğumuz  ramazan ayında da çok sayıda televizyon kanalında iftar ve sahur programları yapılıyor.

Ülkemizde geleneksel hale getirilen iftar ve sahur programlarında izleyicilere bol  öğüt verildiğini görüyoruz. İzleycilere bol öğüt, bu programları yapan ekran hocalarını da bol gelir düşüyor ramazan ayının yüzü suyu hürmetine. Öteden beri hocaların bir ay boyunca bu işten çok para kazandıkları söylenir.  Program başı çok uçuk rakamlardan söz edilir. Ekran karşısında pür dikkat ve bazen de ağlayan insanların telafffuz etmekte zorlandığı ve bir ömür boyu göremeyeceği paralar, bir ayda ekran hocalarının cebine girer.  

Bu durumda kazanan öğüt verenler oluyor. İzleyicilerin kaderine de öğüt düşüyor.  Kim ne diyebilir ki; iyi pazar, iyi piyasa. Hayırlı işler. 

Bu programları yapan insanların başka yerlerde de görevleri  ve o görevlerden de kazançları var.

Kimisi bir üniversite  akademisyen.

Kimisi başka bir kurum ya da vakıfta görevli.

Kimisi bir kaç yerden maaşlı.

Kimisinin de hali vakti yerinde.Kitap gelirleri, ticari faaliyetlerinden sağladıkları gelirler vs.

Anlayacağınız “dünyalık” denebilecek bir ihtiyaç ve sorunları yok, olmasın da.Ama kimsenin de olmasın. Dolayısıyla ekran hocalarının öğüt ve önerileri bu istikamette olduğu takdirde kendilerini izleyen insanlar da kazanacaktır.

Müslümanın çalışmasının değil gerektiği, zorunlu olduğu,

Müslümanın hayatın her alanında üretme ve çoğaltma zorunluluğunun olduğu,

Müslümanın islamın emirlerine uyma zorunluğu( israf,yalan, gösteriş, tefrik,haram,günah,kul hakkı,iyi ahlak, kötü ahlak) çerçevesinde,   bir  müslümanın nasıl yaşaması gerektiğinin anlatılması gerekiyor.

Peki böyle mi?

İzlediğimiz programlarda gördüğümüz kadarıyla böyle değil.

Yineleyelim.. Programlarda bolca öğüt var. Ögütler de daha çok fakirlere veriliyor.

 Bir kaç örnek daha verelim.. Söz gelimi fakirlik anlatılıyor. Fakirlik anlatılırken, tembellik  bir matahmış gibi sunuluyor. Fakirliğin öbür dünyada bir değerinin olacağı algısı yaratılıyor.

Fakirlik karşısında sabır tavsiye edilirken, çalışmanın öneminden söz edilmiyor.

Yeri gelmişken belirtelim..

Bu tür programlar yapılmalı.

Ramazan ayında yapılmalı.

Cuma akşamları yapılmalı.

Kandillerde  yapılmalı.

Ülkemizde bu programların yapılıyor olması değil, Allah muhafaza yapılmaması yanlış olur.

Lakin iftar ve sahur proğramlarındaki içerik bazı yönleriyle zayıf kalıyor ve izleyenlere de pek fayda sağlamıyor. Haksızlık olmasın kendilerini ağlayarak izleyenler belki rahatlatmış olabilirler. Ağlamak iyidir bazen rahatlatır insanı.      

Demem o ki..

Televizyon kanallarında iftar ve sahur proğramlarını yapan hocalar izleycilerine daha çok “Bir lokma, bir hırka” diyebileceğimiz bir anlayış yüklüyor. Ögüt ve tavsiyelerden bunu anlıyoruz. Buna göre müslüman bir derviş anlayışı ile hayatını sürdürmeli.  Mesela; çalışmamalı, kazanmamalı, üretmemeli ve gün bulup, gün yemeli.  Oysa bizim dinimiz çalışmanın önemini anlatan kıymetli bir hazine. O hazinenin içindeki örnek sözlerden ve örnek olaylardan da bahsetmak gerekmiyor mu?

İftar ve sahur proğramlarını yapan hocalarımızda, kendilerini izleyenleri bu dünyadan vazgeçirme gibi bir hava var sanki. Bazen insanı bayıltıp, uyutacak gibi de oluyorlar.

Müslümanın parada, pulda, makamda  gözünün olmaması,

Müslümanın yokluk  karşısında sabır göstermesi,

Açlığa katlanması,

Yokluğa katlanması,

İsrafın kötülüğü anlatılırken müslümanın bir ayakkabı, bir don, bir gömlek ve bir ceketle idare etme öğütleri böyle bir anlayışı doğurmuyor mu? Bu savı güçlendirmek için peygamberimizin hayatından, dört halifeden, sahabeden, islam büyüklerinin hayatından verilen örnekler bunu göstermiyor mu? Oysa bu konularda çalışmanın, kazanmanın ve varlıklı olmanın önemini anlatın çok kıymetli hadisler, örnekler ve değerlendirmeler de var.

Öbür dünyada  ebedi tokluktan söz eden ekran hocaları, insanların bu dünyada varlıklarını sürdürebilmeleri için ne yapmaları gerektiğini de öğütleseler iyi olmaz mı? Sonra bu tarz değerlendirmeler “Bu dünyadaki açlık önemli değil. Önemli olan öbür dünayda tokluk” anlamına gelen yanlış ve sakat bir değerlendirme değil mi?  Üstelik  bu dünya ve öbür dünya kavramlar da iki ayrı farklı husus değil mi? Hocalarımız bunu çok iyi bilir ama anlatırken gene de, öbür dünya şartları ağır basar konuşmalarında.

Sonuç itibarıyla..

Bereket ayı  ramazanda  televizyon kanallarında iftar ve sahur proğramları yapan ekran hocalarına bol kazanç düşüyor. Fakir ve aç insanlara da öğüt ve sabır kalıyor. Böyle anlaşıldığı söylenebilir. Fakirin fukaranın ömründe aklına getiremeyeceği büyük paralar, sahne kıyafeti diyebileceğmiz  kıyafetler, iftarda ve sahurda ayrı ayrı giyilen  en az 4-5 asgari ücrete bedel rengarenk marka elbiseler , imkanlar, nimetler ekran hocalarının olsun. “Bir lokma bir hırka da” çoğu bu dünyadan fazla haberi olmayan saf ve tertemiz izleyicilerin olsun. Bu işte bir yanlışlık var.

Ne buyuruyorlar..

Şunu yapma, bunu yapma,

Şundan kaçın, bundan kaçın,

Sakın ha israf etme.

Tezatlarla dolu değerlendirmeler.

İftar ve sahur programlarının içeriği hakkında  daha başka sözler de söylenebilir.  Biz şu kadarını söyleyelim:  İçerik  zayıf ve sınırlı. İçerik  teşvik etmiyor, ürkütüyor. Yol göstermiyor, öğüt veriyor. Ekran hocalarının kimileri de jest ve mimikleri rol yapma kabiliyeti yüksek tiyatro sanatçılarını aratmıyor. Giyim, kuşam, kişisel bakım, makyaj tam. Önemli noktalarda da inandırıcı olamıyorlar çünkü inandırcı olmaları için, söylediklerine önce kendilerinin inanması ve söylediklerini de yaşaması gerekiyor. Mesele daha çok da bu galiba.

“Ele verir talkını (telkini) kendi yutar salkımı” demeye müsait bir durum var ortada.

 

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.