Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2426.4
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64184.98$

TÜRK DÜŞMANLIĞI

11 Ocak 2017, Çarşamba 07:41

Öyle ya niye bize düşmanlar? Bunu bilmek zorundayız. Hele kaynatsan da şeker olmayacak cinsten kendi içimizdeki sürekli bizi batıya şikâyet eden adam müsvettelerinden tutun da evangelist İbrani haçlı sürüleri ve martin luther musakkası çırpıntılar, niçin hep birlikte gezi zekâlı kaldırım taşı mühendisleriyle ekmek almaya hevesliler. Niçin “oğlum mesele ağaç değil hele sen bi gel” kuşdilini dillerine pelesenk edip gâvurun davulunu çalmaya hevesliler? Bu vatansız alçakların kendi ülkesini baş kasına peşkeş çekmek istemelerinin gayesi nedir? Elbette bunları bilmek ve söylemek zorundayız.      Batı hayranlığı ile tarihimizi inkâra yeltenenler, kutsal sembollerimiz olan vatan millet bayrak din millet düşmanlıkları. Ve bizler hep bu özün içerisinde iken niçin kendi ilkimizde kendi kendimize düşmanca tutum sergilemeye başladık.1930’lu yılların Nazi ekolünü ve faşizmin doktrinsel felsefi düşüncesine hayranlık duyup partilerine bu ilkeleri felsefi mana da yerleştirenler, niçin batının teslimiyetçi anlayışına boyun eğmişler, onların düşman olarak milli eğitim başta olmak üzere tüm mefkûre kaynaklarımıza dokunarak bizi besleyen damarları kesmişlerdi ve niçin bunun adı da çağdaşlık olmuştur? Kimlere alet olduklarının veya çanak tuttuklarının farkına varmayanlar veya bilerek bu işin girdabına sürüklenenler hariçte ve dâhilde Frenklerin mukallitliğine teslim bayrağı çekip onları baş yücelik olarak takdim etmeleri neyin hesabıdır? Ve bugün topluca, başta Amerikan- Europan Birliği başta olmak üzere gizli dehlizlerde karanlık yolların takipçiliğine soyunup, vatikanla işbirliğine giden ve diyalog hurafesi ile kafaları karıştıran haşhaşilerin hile ve desiseleri, kirli ellerini bu güzel ülkemizin coğrafyasından çekmeyerek kanlı eylemlerini sürdürürler. Ve dahi görüntü olarak kendilerini sanki İslam’dan yana imiş gibi gösterirler? Evet, bütün bunların bir tek cevabı var. İslam’ın getirdiği İ’lâyı kelimetullah davasında biz Türklerin uhdemize düşen inancımızın gereğini ihlâs ve samimiyetle yerine getirmesidir. Yani İslam’ın bayraktarlığını samimiyetle sürdürmesidir. Bu yüzden atalarımızın kaderin yüklediği bu ilahi misyonu yaşama biçimi olarak ruhuyla özdeşleştirip O’nun yolunda rızasını kazanmak için çalışmalarıdır. Bu kararlılık ve şehitlik-gazilik referansları bizim millet olarak gönüllü düğüne gider gibi gayrete gelmesini ve ölene kadar yaşam felsefelerinde bu prensipleri baş tacı etmelerinin bir sonucudur.

Türk Milleti olmasa idi; bugün zahiri esbaba göre İslamlık olmayacaktı. Sayın Başbakanımızın dediği gibi bugün vardiyalı çalışan terör örgütleri ve onlara çanak tutan eblehler bilmeli ki; Bu ülke de ne Ömer Halisdemir ne de Fethi Sekinler biter. Biri Türk diğeri Kürt olan vatan evlatları bin yıllık kardeşliğin farkında ve asla teslim olmayacağız, bu kutsal vatan topraklarını böldürmeyeceğiz. İster yurt içinde olsun isterse şuan devam eden El-Bab’ta olsun millet olarak devletimizin ordumuzun Cumhurbaşkanımızın arkasında ve takipçisiyiz. Hani demiştik ya niye Türk’e düşmandırlar diye? Batılı müsteşrik sapkınlar ile onların izinden gidenler 15 Temmuz tokadını yediler ve bizi alt edebilmek için oynadıkları tükeniş sendromu öfkesiyle sırayla saldırmaya devam ediyorlar. Başaramayacaklar, başar malarına fırsat vermeyeceğiz. Toprağında şüheda fışkıran bir milletin asil evlatlarını asla yok edeme yecekler.

Osmanlı Türk’ü 600 yıl boyunca Türk’ün ve ümmetin birlikteliğine kalkan olmuştu. Bir İngiliz araştırma cı olan Bernard Lewis “Modern Türkiye’nin Doğuşu isimli eserinde Türklerin islamla olan ruh- beden ilişkisini şöyle açıklamaktadır.

“Osmanlı kurulduğu andan yıkıldığı ana kadar, İslam imanının neşrine, hâkimiyetinin ilerlemesine ve düşmanlara karşı da müdafaasına kendini adamış bulunan bir devlet idi. Osmanlılar bu maksatla bida   yete Avrupa’nın geniş bir kısmında İslam hakimiyetini kurmak ve sonra da batının pek amansız olan      mukabil karşı saldırılarını durdurmak için altı asır boyunca Hıristiyan batı ile mütemadiyen harp       yaptılar. Yüzyıllar boyu süren bu mücadele Türk cemiyetinin ve Türk içtimai müesseselerinin yapısına derin tesirler bırakmıştır. Osmanlı Türk’ü için İslam’ın ilk anayurtlarını sınırları içine alan devlet bizzat İslam’ın kendisi idi. Nitekim Osmanlı vesikalarında “devletin toprakları, Memalik-i İslam”, “Hükümdarları, İslam Padişahları”,  ”Orduları Asakir-i İslam” ,”Dini Reisleri ise Şeyhülislam” olarak adlandırılmıştır. Onun halkı kendisini her şeyden önce Müslüman bilirdi. Osmanlı Türkleri kendilerini İslamiyet ile bir görmüşler, diğer herhangi bir Müslüman kavme nazaran çok daha büyük ölçüde şahsiyet ve benliklerini İslamiyet içerisinde eritmişlerdir. Türk kelimesi batıda Müslüman kelimesinin müteradifi haline gelmesi ve Müslüman olan mühtedi bir batılıya ihtida vakası İsfahan veya Fas gibi dünyanın birbirinden uzak herhangi bir noktasında bile cereyan etse”Türk olmuş”denmesi çok manidardır.” Balkanlarda nitekim hangi inançtansın dendiğinde Türk’üm derler. Türk’üm demek onların oralarda Müslüman demeyi ifade ediyordu.

Sadede gelirsek; Bin yıllık ülkemin tarihimin geçmişimin ve varlığımızın gerçek sebebi olan İslam İnancımız bizim yegâne koruyucumuzdur. Bu topraklar İslam kanıyla yoğurulmuş İslam hamuruyla yoğrulmuştur. Bu nedenle bizi kendimize bağlayan kardeşliğimizi pekiştiren kimliğimizin koruyucusu olan ve nüfus kâğıdında dahi taşıdığımız inancımızın gereğini samimice yerine getirip ruhen manevisi yükselen halimizle ve olgunluğumuzla üzerimizde ameliyat yapmak isteyenlere asla ve kat’a fırsat vermeyeceğiz. Evet, içimizde bize tuzak kuran vatansızlar güruhu olduğu kadar, sabah başka, akşam başka konuşan sözde muhalefet eden politikacılar olması ve düşmanın ağzıyla konuşmaları ve hatta ülkeyi geren ölçüsüz üslup ve saçma sapan fikirleri, öyle ki; Rus elçisini öldüren FETÖCÜ polis hakkında;  Ona bu silahı kim verdi? Diyecek kadar insanı düşündüren garabetlik alametleri onların üstlendiği misyonlarının birer parçasıdır, hepsi azgın bir şekilde içerden ve dışarıdan üstümüze gelmeye devam etseler de biz Ulubatlı Hasan olmaya, aziz bayrağımızı burçlardan düşürmemeye devam edeceğiz. Evet, bazılarınıza slogan gelebilir ama bu halis ve samimi bir tevazu olarak içimizden gelerek söylediğimiz bizim için yegâne ölçü olan tek klişe: KANIMIZ AKSA DA ZAFER İSLAMIN olacaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.