Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2325.8
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70443.01$

TÖVBE VE İSTİĞFAR

01 Aralık 2020, Salı 08:37

Yüce dinimiz İslam’da tövbe ve istiğfarın yeri ve önemi çok büyüktür. Öncelikli konuların başında yer almaktadır.

Tövbe, günahtan dönüp Allah’a yönelme anlamında terimdir. Tövbenin sözlük anlamı dönmek demektir.

Arapça’da tevbe (tevb, metâb) “geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak” anlamındadır ve “dinde yerilmiş şeyleri terkedip övgüye lâyık olanlara yönelme” biçiminde tanımlanır.

Tövbe kavramı, Allah’a nisbet edildiğinde “kulun tövbesini kabul edip lutuf ve ihsanıyla ona yönelmesi” mânasına gelir (Zeccâc, s. 61-62; Kuşeyrî, et-Taḥbîr, s. 84; Bekir Topaloğlu, “Tövbe”, DİA, c. 41, s. 279).

İşlenen günahtan vazgeçmek mânasına gelir. Daha açık bir söyleyişle, yapılan bir günahı, suç olduğunu bilerek ve onu yaptığından dolayı pişmanlık duyarak terk etmektir.

Tövbede önemli olan, yapılan fiilin çirkinliğini bilmek ve ondan vazgeçmektir.

Tövbe eden kimse, çirkin davranışları güzelleriyle değiştirdiği, Allah’tan uzaklaştırıp şeytana yaklaştıran yolları terk ettiği için takdire şâyandır.

İnsan kötü yolu terk etmekle kalmamalı, kusurlarını telâfi etmek için ibadet ve tâatla Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmalıdır.

Tövbenin belli bir zamanı yoktur. İnsanın ne zaman öleceği belli olmadığı için ilk fırsatta tövbe etmelidir.

Halk arasında yaygın bir hikmetli sözde “namaz vakti çıkmadan namaz kılmakta acele edin. Ölüm gelmeden önce de tövbede acele edin” denmektedir. Bu söz hadis olmasa bile manası sahih ve güzel bir sözdür (Sağani, el-Ehadisu’l-Mevdua, s. 4-5).

En güzel ibadet zamanı olan seher vakti kalkmalı, Allah rızası için iki rekât namaz (teheccüd) kılmalı, sonra da tövbe ve istiğfâr etmelidir.

“Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir)” (Al-i İmran, 3/17). Seherlerde bağışlama dilerlerdi.“ (Zariyat 51/18). 

İstiğfâr, diliyle Allah Teâlâ'dan bağışlanma niyâz ederken, bedenini mümkün olduğunca günahlardan uzak tutmaktır. Zira kulluk bunu gerektirir.

Kul, günahları kimin bağışlayacağını bilen, hata edince ve başı dara düşünce kime baş vuracağını unutmayan kimsedir.

Müslüman, yaptığı günahlardan tövbe ederken, yani bir daha günah işlemeyeceğine dair Allah’a söz verirken, verdiği sözü bütün gayreti ve dikkatiyle uygulamaya çalışan kimsedir.

İstiğfâr, günahların Allah tarafından bağışlanması anlamında bir terimdir.

İstiğfâr, “kişinin kusurunun bağışlanmasını Allah’tan talep etmesi” demektir.

İsfahânî’ye göre bu talebin hem söz hem fiille olması gerekir; aksi halde istiğfar kişiyi yalancı durumuna düşürür (Adil Bebek, “Mağfiret”, DİA, c. 27, s. 313).

İstiğfâr, Allah Teâlâ’ya “Rabbim, beni bağışla!” diye dil ile yalvarırken, bedeni günahlardan uzak tutmaktır. Kulun yapacağı budur.

Allah Teâlâ’dan umulan ise istiğfâr eden kulunu mağfiret edip bağışlaması, daha açık bir ifadeyle, onu cehennem azâbından korumasıdır.

Âlimlere göre insan, yaptığı her günahdan dolayı tövbe etmelidir.

İşlenen günah sadece Allah’a karşı olup kul hakkını ilgilendirmiyorsa, bundan tövbe etmenin üç şartı vardır:

1. O günahı terketmek.

2. Onu yaptığına pişman olmak.

3. Bir daha yapmamaya karar vermek.

Şayet bu üç şarttan biri eksikse, tövbe edilmiş olmaz.

İşlenen günah kul hakkını ilgilendiriyorsa, ondan tövbe etmenin dört şartı vardır:

Üçü yukarıda sayılan şartlardır.

Dördüncüsü de kul hakkından arınıp kurtulmaktır. Bu da şöyle olur:

Şayet bu hak mal ve benzeri bir şeyse, onu sahibine geri verir.

Eğer “zina etti” diye iftira atmak gibi bir suçdan dolayı ceza görmeyi gerektiriyorsa, hak sahibine kendisini cezalandırma yetkisi verir veya ondan kendini bağışlamasını ister.

Eğer bu kul hakkı birini çekiştirme suçu ise, o kimseden af diler.

İnsanın yaptığı her günahdan dolayı tövbe etmesi gerekir. Günahlarının bir kısmından tövbe ederse, Ehl-i sünnet’e göre, sadece o günahları hakkında tövbe etmiş sayılır; tövbe etmediği günahları devam eder.

Tövbe ve istiğfâr, insanın kendisini ve kusurlarını, Rabbini ve onun yüceliğini tanıması, Rabbine muhtaç olduğunu itiraf etmesi ve böylece mânen yükselmeyi arzu etmesi anlamına gelmektedir.

“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.”    (Nur, 24/ 31).

“Rabbinizden sizi bağışlamasını isteyiniz; sonra ona tövbe ediniz.” (Hûd, 11/ 3).

“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” (Tahrîm, 66/8).

“Allah’tan günahının affını dile!”

(Muhammed, 47/19)

“Allah’tan af dile. Allah çok bağışlayan, çok affedendir.” (Nisâ, 4/106).

“Rabbine hamdederek onu ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih et ve O’ndan bağışlanma dile. O tövbeleri kabul eden ve çok bağışlayandır.” (Nasr, 110/3)

“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan kendini bağışlamasını dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhametli bulacaktır.” (Nisâ, 4/110)

“Onlar, bir kötülük yaptıkları veya kendilerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe istiğfâr ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar işledikleri günahta bile bile ısrar etmezler” (Âl-i İmrân, 3/135).

O halde tövbe ve istiğfara sürekli devam edelim. Günahları terk edelim. Allah’tan bizi affetmesini ve bağışlamasını istelim. Allah bizi cennet ve cemaliyle müşerref eylesin ve cehennem azabından korusun.

Yorumlar

  • yorum avatar
    Fahri
    22-07-2023 23:29

    Birazda tövbe alıp vermekten bahsedilseydi çok iyi olurdu. Tebrikler, başarılar dilerim.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.