Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2424.7
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64283.16$

TOPRAĞIN CANLILIĞI; ORGANİK MADDE SEFERBERLİĞİ

24 Haziran 2021, Perşembe 08:30

Toprak; dışarıdan görüldüğü hal ile sadece katı unsurlardan ibaret bir unsur olmayıp, canlı, diri, içerisinde birçok sistemi barındıran, dinamik bir yapıdır. İçerisinden bereket fışkırmasının sırrı tam da bu yapıdadır.

Elbette topraktaki canlılığın birçok bileşeni bulunmakla birlikte, ana bileşen organik maddedir. Organik madde, topraktaki tüm unsurların adeta ana iskeletini oluşturduğu gibi toprak canlılığının da kaynağını oluşturur. Ölü toprak tabiri ise, organik madde miktarının sınır değerin altına düştüğü, canlılığın azaldığı, yapısının ve unsurlar arasındaki dengenin bozulduğu topraktır. Bu canlı ve ölü toprağın karşılaştırılmasında ana faktör, organik maddenin yeterli ya da sınır değerin altında olması olarak değerlendirebiliriz.

Bizim için bir hocadan çok fazlası olan Ulusal Hububat Konseyi (UHK) Yönetim Kurulu Üyesi ve KTO Karatay Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Bayram SADE, tarımdaki verimlik ve yüksek maliyete neden olan topraktaki organik madde eksikliğinin; “Organik Madde Seferberliği” ile çözüme kavuşturulması için konuyu ele aldı. Hocamın davetine nefer olarak katılarak ulaşabildiğimiz her vatan evladını seferberliğe davet ediyorum.  Toprağa saygı derken esas duruş değildi tabi ki kastımız! Sürdürülebilirliğinin sağlanması olduğunu hocamızın müsaadesi ile konuyu ele alarak bedenen girmeden bilimsel olarak toprağın derinliklerine girelim.

 “Toprak canlı bir unsurdur ifadesi” içerisindeki mikroorganizma varlığı ile karşılığını bulur. Bir gram toprakta yapı bozulmamış ve tüm unsurlar dengeli ise, milyonlarca hatta milyarlarca mikroorganizma bulunmaktadır. Bu canlıların birçok işlevleri bulunmakla birlikte en önemli işlevleri; bitkisel ve hayvansal atıkları ayrıştırarak karbon döngüsünü sağlamaları ve bitki besin elementlerini bitkilerin alabileceği formlara dönüştürmeleridir. Böylelikle mikroorganizmalar toprak verimliliğinde kilit role sahiptir. Topraktaki mikroorganizmaların büyük kısmı (%90) karbon kaynağı olarak toprak organik maddesinden yararlanır. Bu nedenle toprakta yeterli organik maddenin bulunması mikroorganizma varlığını ve dolayısı ile toprak canlılığını artıracak ve verimliliğini yükseltecektir.

Toprak verimliliğinde diğer önemli bir unsur ise toprağın fiziksek unsurları arasında yer alan toprak strüktürüdür. Toprak strüktürünün granüler yapıda olması istenir. Granüler yapı ise toprak agregatlarının kümelenmesi sonucu oluşur. Böylece su ve havanın depolandığı mikro boşluklar meydana gelir. Bu yapıyı oluşturan temel unsur ve bileşenler ise toprak organik maddesinde bulunur. Granüler yapıda olan toprakta; yağış ve sulama sularının tutulması mümkün olur, buharlaşma ya da sızma ile su ve besin elementleri kaybı azalır. Bu nedenle suyun tutulması ve kullanım etkinliğinde granüler yapı hayati bir öneme sahiptir.

Hiç derede kuru toprak bulunur mu? diyor MevIâna.

Topraktaki besin elementlerinin elverişliliği veya gübre ile verilen besin elementlerinin kullanım etkinliği de toprak verimliliği üzerine etki eder. Toprağın kimyasal özelliği ile ilişkili bu özellikleri organik madde ve ondan kaynaklanan bileşenler tarafından belirgin bir şekilde etkilenir. Toprakta var olan besin elementleri toprak kolloidleri tarafından tutuldukları gibi, değişik elementlerle etkileşime girerek çözünürlüğü güç bileşikler oluşturur. Toprak organik maddesinden kaynaklanan organik asitler ve şelatlayıcı maddeler (doğal şelatlayıcı olan bu maddeler, sentetik şelatörlerden yüzlerce kat daha etkilidir) bu besin maddelerini çözerek bitkiler tarafından kullanılabilir hale getirir, yani elverişliliklerini artırır.

Kök kanalları; toprak canlılığı, organik madde, besin elementleri elverişliliği, kök gelişimi gibi toprak verimliliği açısından önemli bir kavramdır. Kök kanalları tarladaki bitkilerin olgunlaşması ve hasatlarını müteakip kök kitlesinin çürüyerek oluşturduğu kanallar veya boşluklardır. Bu kanallar aslında kök çevresini yani rizosferi oluşturmaktadır. Bu bölge organik maddece, organik asit ve şelatlayıcı maddelerce ve mikroorganizmalarca zengin olup kritik öneme sahiptir. Kök kanalları muhafaza edildiğinde yeni ekilen tohumlar çimlendikten sonra köklerini bu kanallar içerisinde kolayca geliştirerek bitkinin toprak altı ve toprak üstü aksamlarını hızlıca tesis eder.

Anızlar ve hasat artıkları birer değerli organik madde kaynaklarıdır. Bu değerli artıklar farklı gerekçelerle yakılıp yok edilebilmektedir. Bu işlemle hem bu değerli kaynak yok edilmekte hem de birçok ek zararlara sebep olmaktadır. Topraklar için anızların yakılmasını bizlerin derilerinin yakılması ile kıyaslayabiliriz. Varın toprağa verdiğimiz zararı siz hesap edin. Anız yakmanın zararları ile ilgili eğitim çalışmaları yürütülmesi, sap parçalayıcıların desteklenmesi ve hukuki müeyyidelerin tavizsiz uygulanması önemlidir. Hasat artıklarının mutlaka tarlada kalması sağlanmalıdır.

İdeal bir tarım toprağının hacimce %5’inin organik madde olması gerekmektedir. Bu ideal yapıya ülkemizin içinde bulunduğu iklim kuşağında ulaşılması zor olduğundan, organik madde yeterliliği ağırlıkça %3 kabul edilmektedir. Ancak ülkemizin birçok tarım bölgesinin yarı kurak iklim (yıllık yağış toplamı 250-500 mm) kuşağında olması, hasat artıklarının yok edilmesi, organik gübrelerin tarımda hiç veya yeterli kullanılmaması, yanlış toprak işleme gibi nedenlerle organik maddenin çoğunlukla %2’nin altında, hatta %1’in altında olması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ülkemiz tarım topraklarının önemli bir düzeyinde organik madde miktarı yetersiz düzeyde olup, bu da verimlilik sorunlarını beraberinde getirmektedir. Çünkü fakir organik maddeli topraklarda yapı bozulur, renk akçıldır, kabuk tabakası oluşur, sertleşir, su ve hava sirkülasyonu uygun değildir, tavsızlık hakimdir. Kısacası toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri bitkisel üretime uygun değildir.

Böylesine tarımı etkileyen ve verimlilik sorunu oluşturan, yüksek maliyete neden olup, ekonomik üretimden uzaklaştıran boyuttaki bir konunun; kamu, üniversiteler, belediyeler, özel sektör, ziraat odaları, sivil toplum gibi ilgili kurum ve kuruluşların dahil olacağı “Organik Madde Seferberliği” ile ele alınması gerekir.

Çözüm mü? Tarım ve Orman Bakanlığınca uygulanan organik gübrelere ve mineral katkılı organik gübrelere verilen destekler artırılarak devam ettirilmelidir. Üreticinin kullanabileceği maliyetlere düşürülmesi için sertifikalı tohumda olduğu gibi üretici yanında organominarel gübrenin yerli üreticileri de desteklenmelidir. 

Anız yakmanın engellenmesi için caydırıcı tedbirlerin alınması, sap parçalayıcıların desteklenerek hasat artıklarının mutlaka tarlada kalması sağlanmalıdır. Fransız Şair Decimus Magnus AUSONİUS (310-393) ‘Toprak, nankör bir adamdan daha kötü bir şey yetiştiremez’ diyor. Doğru mu?Doğru.

Bu yıl müstesna bir yıl bu yıl anız yak ödül vereceğiz desen kimsenin yakacak ne anızı ne de dermanı kaldı. Bu yıl yaşanan kuraklık etkisi ile oluşan sap samanın eksikliğinde bırakın anız yakmayı birçok bölgelerde tırmıkla sap toplanarak paketlenecek veya saman yapılacak.

Azaltılmış toprak işleme ve doğrudan ekim yöntemlerinin faydalı yönleri desteklerle birlikte üreticimize ispatlanmalıdır. Farklı kök sistemi, yetiştirme istekleri ve konukçuları olan bitkilerin art arda ekilmesi şeklinde ifade edilen münavebe toprak organik maddesinin korunması ve verimlilik açısından önemlidir. Her bitkinin topraktan aldığı besin maddesi, bıraktığı besin maddesi, kalıntı ve toksin maddesi farklı olduğundan, desteklerin münavebe şartına bağlanarak, ürün gruplarına göre geliştirilerek devam ettirilmelidir.

Münavebe; hem toprak sağlığı ve sürdürülebilirliği sağlamak, hem de ülke ihtiyaçlarına göre ürün grupları belirlenerek ülkemizde yapılması gereken ancak bir türlü adım atılmayan üretim planlamasına altlık olarak ele alınmalıdır.

Üreticilerin özellikle hayvan gübrelerini olgunlaştırmalarını sağlayacak sistemleri kurmalarını sağlayacak programlar uygulanmalı, olgunlaştırılmış gübrelerinin tarım topraklarına katkılarının çok daha büyük olacağı gerçeği benimsetilmelidir. Her üreticinin evsel ve çiftlik organik artıklarını olgunlaştıracakları kompost çukuruna sahip olması özendirilmeli, organik gübre dağıtıcı ekipmanlar daha çok üretici örgütleri aracılığı ile desteklenmelidir. Hayvancılığı yoğun yapan işletmelerin biyogaz tesisine sahip olması ve enerji elde edildikten sonra kalan organik atığın (biyo-gübre) tarım toprakları ile buluşturulması programları desteklenmelidir.

Şehir çevrelerinde yoğunlaşan tavukçuluk işletmelerinin gübreleri işletme çevrelerinde biriktirilmektedir. Bu gübreler jelatin oluşturma özellikleri gereği kolay olgunlaşmamakta, yıllarca taze hallerini muhafaza ederek, önemli çevre sorunlarına neden olmaktadır. Bu gübrelerin belediyeler organizasyonunda toplanması ve kurulan tesislerde olgunlaştırıldıktan sonra tarım toprakları ile buluşturulması yoluna gidilmelidir. Sadece atık veya çevre temizliği olarak değerlendirilemeyecek kadar önemli olan kanatlı gübresi günümüzde yüksek ısıl işlemlerden geçirilerek olgunlaştırılmakta, ticarette hiç de küçümsenmeyecek bir değer oluşturmaktadır. Sıkıştırılıp pelet haline getirilen kanatlı gübresi gübre serpme makineleri ile atılabilmektedir. Üreticilerin gözle görülür verim artışı sağladığı organik gübreleme olarak hem üretimde hem de ticarette yerini almıştır.

Ham maddesinde dışa bağımlı olduğumuz, tarımsal üretimde kullanmazsak verim alamaz duruma gelinen kimyasal gübreleri topraktaki organik madde yokluğu veya yetersizliğinden dolayı zorunlu kullandığımızı biliyoruz. Her yıl ekim zamanlarında taban gübresi, yeşil aksam gübrelemesinde azotlu gübrelerin spekülasyonlarla arttığını biliyorduk ve buna alışmıştık. Ancak son iki üretim döneminde yüzde yüz ve hatta üzeri gelen gübre fiyatları artışı sadece üreticiyi değil, gübre ticareti yapan tüccarı da canından bezdirdi. Peki, bu kadar yüksek fiyat artışında kazanan kim oldu? Yurdum insanı değil tabi ki.

Tarım ve Orman Bakanlığının geçtiğimiz yıllarda destekleme programında olan ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarım Arazilerinin Korunması) projesi belki de üreticilerimizin en fazla fayda elde ettiği proje idi. ÇATAK projesi ve üreticilere verilen destek sonlandı. Sonlanması yerine yukarıda belirttiğimiz konuları da kapsayarak ve daha da geliştirilerek tarım topraklarını destekleyici projeler devam ettirilmelidir. ÇATAK ve buna benzer tarımın Tarım Orman Bakanlığının tarımsal altyapının temeli olan toraklarımızın sürdürülebilir kılınması için faydalı ve gerekli olan projeleridir.

Hep dillendiririz ya sıfır atık. Belediyelerimizde kendi kaynakları yetmediğinden projelerini oluşturup yürütebilme adına kurum, kuruluşlardan destek isterler. Kimi belediye bölgesel kalkınma kurumlarında, kimi belediye çeşitli bakanlığın ilgili yapılarından kaynak bulup sıfır atık projeleri ile hep atıklardan kurtulmak, hem de atıkları geri dönüşüme kazandırma telaşındalar.  Bu projeler her il ve ilçede yaygınlaştırılarak, atıkların kaynağında ayrıştırılması, kurulacak tesislerde organik atıkların olgunlaştırılması, zararlı unsurlardan arındırılması ve minerallerle de zenginleştirilerek organik gübre haline getirilmesi projeleri programlanmalı, bu projelerde belediyeler aktif görev almalıdırlar.

Nostaljiden bakarsak sıfır atık projeleri nasıldı? Eskiden köylerde yenip içilen, kullanılan tüm ürünlerin artıklarından hayvanın yiyeceği parçalanıp koyunlara veya sığırlara verilirdi. Hayvanların yemeyeceği artıklar sobada yakılır, kül olurdu. Yaz başlarında evlerin bir köşesinde biriken hayvan gübresi ve soba külleri doldurulup tarlalara dökülürdü. Hem sıfır atıkhem topraklara organik madde. Doğru bir geri dönüşümama şimdi köylere köy demeye kırk şahit arıyoruz.

#topragınadamı

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.