Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.32
  • EURO
    35.09
  • ALTIN
    2300.4
  • BIST
    9075.04
  • BTC
    71297.44$

TOPLUM BİR KİMLİK BİRİKİMİDİR

06 Ocak 2018, Cumartesi 15:42

Türkiye’mizin istikrar ve ekonomik göstergeleri üzerinde dış güçlerin manevraları akıl almaz bir şekilde sürdürülmektedir. Şu anda tüm haçlı Siyonist evangelist üçgeninin saç ayağında atraksiyon olarak Türkiye’miz hedef tahtasına oturtulmuştur. Bu durum aynen tarihsel geçmişimize baktığımızda hep bir benzerlik hadisesinin yaşandığını öngörür ve bu değerlendirmemizde de karşımızda diri bir Malazgirt Meydan Muharebesini, bir Sakarya Meydan Muharebesini görmek mümkündür. Yani bizler hep bir savaşın eşiğinde dahası içindeyiz. Tarih kitaplarında istersek bin kere okuyalım yok Mondros Ateşkes antlaşması yok bilmem Lozan Barış Antlaşması vs. tüm bunlar sizce savaşın bittiğini mi gösteriyor dersiniz? Hayır, savaş bitmemiştir. Mondrosla sadece ateşkes hükmüne geçildi, ama mütarekenin 7.maddesini kendi anlayışlarına göre yorumlayan batı Hıristiyan dünyası ve Siyonizm asla İslam dünyası üzerindeki saldırganlıklarından ve yıkıcılıklarından İslam düşmanlığından ve bağnazlık tutumlarından kurtulamamışlar ve İslam onlar için yok edilmesi gereken bir sistemdir.   

Osmanlı kimliği toplumsal bir düzeninin yansıyan aksiyonudur. Bu kimlikte öz islamdır. Hareket noktasıdır İslam, Türk töresi ile de çimento haline gelmiştir, toplumsal yapı. Sağlam bir zemin güçlü bir temel ve ileriye yönelik tüm toplumu kuşatan bir akıcı sistemin varlığı toplumun daimi ebediyete intikalinde beslenme kaynaklarını kurutmadan hedefe ulaşmayı, planlı ve akılcı olmayı değişen ve gelişen dünya şartlarına göre şekil almayı ama öz kabuk ve cevherin korunmasını ön görür. Bu yapının kalıcılığı ayakların yere sağlam basması demektir. Osmanlının geçirdiği evrelere baktığımızda toplumsal kuramda kendi içinde akışkan aktivitesini sağlamlaştırıp koruyarak ve kendini daima diri tutarak ayağı yere sağlam basan köprü halini aldığında üzerine gelen her türlü sel vb tehlikeleri kolayca atlatabilmiş ve üst misyon olarak taşıdığı geçmiş ve gelecek arasındaki bağı güçlendirerek nesilleri de, kaynaştırmayı başarmıştır. Her halükarda toplum beslenme değerleri ve akıl kaynakları arasındaki etkileşimi koparmadan özgün şartları yakalayabilmişse, irade hep basiret sahibi olarak kalmış ve değişime karşı akılla hareket edildiğinde hep bir numara olarak zirveyi görmüşlerdir.

Binaenaleyh Osmanlı’nın ilk yerleşim kuruluş aşaması ile devletin organizasyonlu bir şekilde kurumsal yapıya ulaştırılması, devlet ve toplumun aldığı öz bir kimliğin aynada aksi gibi dışa yansıyan temel niteliklerini göz önüne çıkarmaktaydı. Elbette etraftaki Bizans ve diğer toplumsal ve kültürel örneklerde incelenmişti. Bunlar da bize hazır numunelerdi. Bizim bakış açımız burada bu güçlü argümanı oluşturabilmektir. Toplumsal kurumsallaşma ile ortaya çıkan devletin kimliği eğer bir zincirin halkaları gibi birbirleriyle bağlanmış ve kördüğüm karakterli ayrılmaz bir şekle adım atılmışsa ortaya çıkan güçlü yapı etle tırnak misali iç içe geçmiş bir halkanın bütüncül aynasıdır diyebiliriz. uzun yıllar boyunca gelenekçi bir yapının hala adından söz ettirmesi ve hala bir misyonun öncüsü olarak anılması öz değerlerin yapıyı sağlamlaştırdığının kanıtıdır.

Evet, Osmanlı adıyla da kalsa bugün sahip olduğu sistemsel yapısı ile varlığını ve karakterini bizlere bıraktığı mirasın ne denli değerli olduğunu tekraren gösterir. Biz son zamanlarda batı karşısında başarısız duruma düşmüşsek bunun altında yatan temel sebep; içerdeki hainlerin dışarıdaki düşmanlarla yaptığı iş birliği sonucu toplum üzerinde onun varlığının temel gerekçesi olan genleriyle oynamalarıdır. Bu bozulma temeli derinden sarstığı gibi, sürekli olarak onlar üzerinden saldırıların devam ettirilmesi yıkılışı hızlandırmıştır. Ha şu da bir gerçektir ki; batı Osmanlı’yı yıktığını zannede dursun bence Osmanlı hala içimizdedir. Yüreklerdedir. Bizden ayrı değildir. Kopmamıştır. Sadece ismi değişmiştir. Hele şu son onbeş yılda yapılanlar bize bu müjdeyi vermekte yapılanlarda adeta bu değerlendirmeyi doğrulamaktadır. Bu milletin bence kodları sağlamdır. Varsın ittihatçı zihniyetin temsilcileri de muhalefette bulunsun. Ama çoğunluğun aklıselimle hareket öngörüsü düşmanlara ve 15 Temmuz gibi tehlikelere karşı tankın önüne yatacak kadar göğsünü ateşlere açık tutması içimizdeki mayanın ne kadar sağlam olduğunun kanıtıdır.

Her ne kadar bu toplum çok bunalımlar yaşamışsa da bunlarla boğuşmuş ve devlet yapısını korumayı bilmiştir. Gerçi geçirdiğimiz bazı evreler var ki; batı teslimiyetçiliğine körü körüne bağlanma hele bunu da yakın geçmişimizde Atatürkçülük gibi görme/gösterme hastalığı Kemalist baskıların dönem dönem mütedeyyinler üzerindeki baskıcı eğilimi bazı bunalımları ister istemez körüklemiştir. Yani bunun altında devleti kendi sahiplenmesi olarak görmeler ve şekillendirme çabaları iktidar muhalefet gücünü zayıflatmıştır. Tabi bu sorunları aşmak kolay olmamış, batı kendi ideolojik kimliğini pekiştirme adına ülkemiz üzerinde bazı ameliyatlara girişmiştir.

Geçmişte yaşanılan tüm tarihsel geçmişimizi masaya yatırarak toplumun genel beklentileri ve özel şartları doğrultusunda tecrübî bilgileri de kullanarak varlığımızın temel kodlarını tespit etmek zor değildir. Her yaşanılan hadise bize ileriye atılan sağlam bir adım olarak dönmelidir. Çünkü Batılıların içimize toplumsal buhran olarak soktuğu temel sorunları bilmeden, ülke içindeki etnik kökenli ayrıştırıcıların oyununu bozmak kolay mıdır sizce? Daha fazla demokratik haklar, daha fazla adaletin dağıtılması, gelir dağılımının toplumsal hakkaniyete uygunluğu, vergi vb kazançların gelire göre tanzimi, yabancılara dayalı siyasi fanteziler yerine kendi kimliksel gerçek ve değerlerle hareket etmek birçok çözümsüzlüklerin çözümünü kolaylaştıracaktır. Sorunlar konuşulmadan, yalan ve yanlış müdahale ve tespitlerle hastayı ameliyat etmeye kalkışmak onu masada bırakmak demektir.

İnsaflı ve ön yargısız temel gerçekleri ortaya koymak sarsıntıyı hissetmekle beraber çözüm bulma konusunda sorunları kolay atlatmakla eş değerdir. Geçmişi analiz edemeyen genç kuşaklar yada yapılan değerlendirmeleri kendi akli ve vicdani süzgeçlerinden geçiremeyen kuşaklar sorun olmaya devam edeceklerdir. Ama sindire sindire yol almak ve planlı pratik çözümler getirmek hem olası gerginlikleri azaltacak hem de birbirimizi anlamamıza yardımcı olacaktır. Sağlıklı bir bakış açısı oluşturulamayan her bir şey dert yükünden başka ne getirir ki? Olaylar karşısında göstereceğimiz refleks bize kalitemizi ve toplumsal yapımızı tablo olarak serer. Nitekim 15 Temmuzda halkın basireti bize kurulan batıl en büyük tuzağı ve ihanet şebekelerini bozmuş selim akıl ve sağlam irade galip gelmiştir. Mesele şudur:  batı bize hep bir Hıristiyan felsefesinde/ölçütünde yaklaşmış, kurumları kendi şartlarına göre oluşmuş, emperyalizmin temsilcisi bir misyondur. Bizde bize özgün milli zihniyetli karakteristik duruşumuzu göstermek ve takınmak zorundayız. Kimlik budur işte. Ayakta kalmanın yegâne yolu.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.