Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.69
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2334.1
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70899.694$

Tevekkül Etmek Manevi Bir Güçtür

20 Temmuz 2020, Pazartesi 09:33

İnsanın her işinde Allah’a güvenmesi ve O’na dayanmasına tevekkül diyoruz. Bu inanç müminlerin özelliklerinden olup insana manevi güç vermektedir.

Cenâb-ı Hakk'a tevekkül; Allah'ın yardımına, çalışanın emeklerini boşa çıkarmayacağına, sevabını, ücretini tam vereceğine, duaları kabul edeceğine, âdil olduğuna ve haksızlık etmeyeceğine inanmak ve güvenmektir. Tevekkül etmek, tembellik ve miskinlik olmadığı gibi, çalışma ve terakki etmeye de mani değildir.

Tevekkül, gayretle çalışıp çabalamak, çalışıp çabalarken Mevlâ’mızın bizimle birlikte olduğunu hatırdan çıkarmamak ve neticeyi Cenâb-ı Hakk'a bırakmaktır. Tevekkül, çalışmadan, sebeplere sarılmadan işi Cenâb-ı Hakk'a havale etmek değildir.

Ancak her konuda olduğu gibi tevekkül mevzusunda da örnek aldığımız Sevgili Peygamberimize Yüce Mevlâ'mız; Kur'an-ı Kerim'inde ''(Ey Muhammed) Karar verip azmettiğin zaman Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah Kendisine dayanıp güvenenleri sever.''(Ali-İmran Sûresi, 159.) buyurmuştur.

Bir kıssa ile konumuzu daha iyi anlamaya çalışalım. Hz. İbrahim’i yakmak için Nemrut çok büyük bir ateş yaktırmış. Bu ateşin söndürülmesi için bir karınca sırtına küçük bir su parçası koyup gitmeye başlamış. Karıncaya demişler; “Sen bu suyla Hz. İbrahim’in ateşini söndüremezsin” diye. Karınca “söndüremezsem bile ben bana düşen vazifeyi yerine getirmiş olurum” diye cevap vermiş.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ve sadık dostu Ebu Bekir (r.a), hicret ederlerken müşriklerin takibinden kurtulmak amacıyla mağaraya sığınmışlardı. Amansız takipçilerin mağaranın kapısına dayandığını fark eden Hz. Ebu Bekir: “Ey Allah’ın Elçisi, eğilip bir baksalar bizi görecekler” diyerek endişesini dile getirmişti. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): “Üzülme, Allah bizimle beraberdir,”(Tevbe, 9/40.)

“Allah’ın yanlarında olduğu iki kişi hakkında neden endişe ediyorsun ki?”(Buhari, Fedâilü’l-Ashâb, 2.) diyerek arkadaşını sakinleştirmiş ve tevekkül anlayışını ortaya koymuştu.

Bir insan gücü yettiği kadar çalışıp çabalamalı, sağlığı ve imkânı nispetinde gayret etmeli, sonra da Cenâb-ı Hakk'a teslim olmalıdır. Efendim benim kaderim böyleymiş ne yapsam olmuyor dememeli ve tembellik etmemelidir. Sabır ve aşkla gayret etmeli, ancak nasibinde ve kısmetinde ne var ise karşısına çıkacak olan odur.

İnsan olmanın gerekliliğini yerine getirebilmenin en önemli göstergesi, insanın yaratılış gaye ve hikmetinin bir ifadesidir. Bu ifade şekillerinin en önemlilerinden biri de, Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı mahlûkatı için verdiği nimetlere hamd ve şükür vazifesini yerine getirme gayretidir.

Cenâb-ı Hak, kullarına maddi ve mânevi namütenahi ihsanlarda bulunmuş, vermiş olduğu mal, mülk, makam, mevki, evlât ve beden güzelliğinin sadece bunlardan ibaret bir nimet olarak düşünmemek gerekir. Çünkü insanoğluna verilen diğer nimetlerinde farkında olup bir başkasına haset etmemelidir. Bir başkasında bulunan sen de yoksa, sen de bulunan da o kimsede olmayabilir.

Cenâb-ı Hak, kullarına karşı çok merhametli ve lütufkârdır. Bu sebeple onların işlerini dâimâ kolaylaştırır ve hatalarını da devamlı affeder. Kulları kendisine samimiyetle yöneldiğinde onların azını çoğa sayıp karşılığını fazlasıyla verir.

Yazımızı Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in her gün evden çıkarken yaptığı şu dua ile bitirelim:

“Allah’ın adıyla tevekkül ettim. Allah'ım! Ayağımızın kaymasından, şaşırmaktan, zulmetmekten zulme uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlığa uğramaktan sana sığınırız”(TirmizÎ, Deavât, 35.) Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.