Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64188.114$

TARIMDA FELAKET

28 Mayıs 2021, Cuma 07:57

Tarım sektörü “can çekişiyor”

Sektör temsilcileri ve üreticiler son nefesini vermeden önce “imdat” çığlıkları atmayla başladı. Bu, can vermeden önce bir çare arayışı olmalı. Yani “tutun elimizden,yere düşürmeyin bizi.” Sektör yere çakılırsa kalkmak kolay olmayacak çünkü. Rekolte düşüklüğü ve ürün kaybı nedeniyle ithalat kapısı sonuna kadar itelenerek açılacak ve tarım ülkesi Türkiye, dünyadan on milyarlarca dolarlık tarım ürünü ithal etmek zorunda kalacak.Döviz darlığı da başka ve önemli bir sorun.

Öte yandan rekolte düşüklüğü nedeniyle tarımda istihdam daralırken, üretici fakirleşecek. Üreticinin kaybı, ülkenin kaybı ve fakirliği olarak tarihe not  düşecek. Atalarımız bu duruma geçmişte “kıtlık” diyordu. “Kıtlık” çocuklarıydı bizim atalarımız. Benim babam, dedem ve onlarla aynı dönem yaşayan akrabalarımda böyle insanlarmış. Onlardan dinleyerek büyüdüm kıtlığın ne demek ve ne kadar büyük bir felaket olduğunu. O yıllarda bütün Türkiye yaşadı uzun yıllar boyu kıtlığı. Allah korusun gelmesin, olmasın bir daha böylebir felaket . Hem insanlar artık o insanlar değil. Bugün bir don, bir gömlek ile yaşanmıyor. Sırf ekmekle o da bulabilirsen karın doymuyor. Kağnılarla ve at arabaları ile de seyahat edilmiyor. Gerisini, fazlasını varın siz düşünün gari.

Tarihin birinde bu noktaya gelinir mi?

Hani diyorlar ya “radikal tedbirler” diye. Bu yapılmadığı takdirde tarihin birinde olabilir, gelinebilir.

Radikal tedbir yani köklü ve kalıcı tedbir. Tavizsiz ve süreklilik arz eden disiplinli tedbir. Anlıyacağınız günü ve yılı kurtarma amaçlı olmayan tedbir ve tedbirler. Bunun için yalnız devlet organlarının değil, sektör paydaşlarınında sıkı bir irade göstermesi gerekiyor. Daha geniş yelpazade ise sorunun halka mal edilmesi gerekiyor. Bu muhtemel felaket topyekün seferberlik ruhu ile aşılabilir. Kimler, hangi kurumlar başlatır bilmem ama bu süreç hemen ve acil bir şekilde başlatılmalı ve her bir vatandaş elini mutlaka taşın altına koymalı.

Bakınız son yıllarda dünyanın en belli başlı tarım ülkelerinden birisi olan ülkemizde, 35 milyon dönüm tarım arazisi üretim dışı kaldı çeşitli nedenlerden dolayı.

700 bine yakın üretici (ÇKS) Çitfçi kayıt sisteminden ayrıldı.

Üretici elindeki tarlayı satıyor. Tarlaları bankalar alıyor. Tarlaları daha çok tarla spekülatörleri alıyor. Yurt içinden ve yurt  dışından kimin adına  ve  hangi amaçla tarla aldıkları, tarla topladıkları bilinmeyen insanlar ve emlakçılar daha çok da “kol bükerek” tarla kapatmaya başladı. Yabancılar da bir  şekilde büyük miktarlarda tarla alıyor.Misal, “Denize düşen yılana sarılırmış” misali bir çeşit.

Dünyanın geleceği teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin tarlada, toprakta ve tarımda. Dünyanın bir çok ülkesi bu gerçekle hareket ederken, biz olayın neresindeyiz peki? Neresinde olduğumuz malum.  Çeşitli sebeplerden daha çok da artan maliyetler nedeniyle giderek azalan üretim, boş bırakılan tarlalar, üreticilerin mali disiplinsizlikleri ve tarım ürünleri ithalatı için yurt dışındaki çiftçilerine akan onlarca milyar dolar.

Toprak fakiri ülkeler tarım sektöründen zenginleşirken, toprak zengini Türkiye fakirleşiyor. Size tuhaf ve anormal gelmiyor mu bu durum?

Bu yıl tarımda daha farklı bir yıl olacak.

Neden?

Felaketten önce tedbir almadık da ondan. Kimse öngöremedi. Öngöremedi için de zamanında alınması gereken tedbirler her zaman olduğu gibi alınmadı. Devlet alamadı. Üreticiler alamadı ve paydaşlar da alamadı.Bu değirmen dökme su ile dönmüyor, dönmesi de mümkün değil. Bu gerçek bilindiği halde ısrarlı bir şekilde  ibriklerle, güğümlerle, helkelerle su taşıdık değirmene.

Ülkemizde tarihi ve sert bir kuraklık yaşanıyor.

İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve Ege Bölgelerimizde kışın fazla kar yağmadığı gibi, bahar aylarında da yağmur  yağmadı. Konya başta olmak üzere Aksaray, Karaman, Adana, Urfa, Diyarbakır, Kırıkkale, Çankırı , Yozgat, Niğde, Uşak ve daha başka illerimizde de yağış olmadı. Yağış olmadığı için topraklar çatladı ve yarıldı. Gökten yağmayınca, su olan bölgelerde de sulu tarım çare olmadı. Bahar aylarında üç defa sulanan tarlalarda bile ekinler dizboyunu geçebilmiş değil. Kıraç alanlarda ise durum daha vahim. Ekinler başak verdi lakin bir fındık kadar.

Türkiye’de 2020 yılının hasat mevsiminde tarımsal rekolte buğdayda 20 milyon ton, Mısır’da 6 milyon ton, Arpa’da 8 milyon ton olarak gerçekleşmişti. Ülkemizin hububat ambarı olarak bilinen Konya’da ise geçen yıl 2 milyon ton hububat üretimi gerçekleşmişti. İçinde bulunduğumuz yılda bir önceki yıla göre rekoltenin yüzde 40’lar düzeyinde gerileyeceği tahmin ediliyor. Peki Konya?  Önceki  yılda 2 milyon ton olan rekoltenin 1 milyon 250 bin tona gerileyeceği  öngörülüyor.

Beklenen ve umulan yağışlar olmadığı için, yağlık ayçiçeğigibi, mısır ve pancar gibi endüstriyel bitkilerde de önemli miktarlarda rekolte kayıpları bekleniyor.. Bu ürünlerde ve ürünlerin türevlerinde fiyatların uçuşa geçeceği rahatlıkla söylenebilir.

Sonuçta tarımsal ürünlerin ve atıklarının fiyatları afaki bir şekilde artacaktır önümüzdeki sohbahar ayları ile birlikte.Aynı şekilde saman ve yem fiyatlarıda artacaktır.

İthalat kapısı mecburen sonuna kadar açılacak ve onlarca milyar dolar toprak fakiri ülkelere oluk oluk akıtılacak

Yineleyecek olursak: Tarım sektörü can çekişiyor. Sektör, ölmemek için direniyor. Bu durumdan hepimiz sorumlu olmalıyız.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.