Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2426.4
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64184.98$

TARİHTE YAHUDİLER (1)

26 Şubat 2019, Salı 09:03

Peygamberlerine ve hakkı tebliğ edenlere karşı, de­vamlı ihanet içinde olan bu millet,  Allah'ın lâneti ve Pey­gamberlerinin intizarları neticesinde M.Ö. 586 yılında başlayıp 1947 yılına kadar süren asırlarca Babilliler’in, Asurlular’ın, Yunanlıların, Romalıların, Hıristiyanların, Müslümanların ve daha birçok milletin esareti altında ya­şamışlardır.

Yukarıda da izah edildiği şekliyle, esaret günlerinde de uslu durmamışlar, yine karakterleri icabı fitne ve fe­satla iştigal etmişlerdir. Bunlardan aşırı ve fanatik olanlar yani geçmişte bugünkü Siyonistler gibi düşünenlerde çıkmıştır. Bunların bazı aşırı ve olumsuz tavırları da olunca, ortaçağ insanlarının zihnine, “bunlar başka din mensuplarının kan­larını akıtmayı kutsal bir görev sayar” gibi fikirler yerleş­miştir.

Bu sebeple Ortaçağda dev­let ve milletler bunlara güvenmemişler, halklar bunlardan nefret edip dışlamışlar­dır. Avrupa devletleri 14. ve 15. asırlarda bunların birço­ğunu engizisyon mahkemelerinde idam et­tirmişler, kalan­ları da tehcir (Zoraki sürgün)  et­mişlerdir.

Yahudiler Roma’da hiçbir zaman rahat yüzü görme­mişlerdir. Her zaman horlanan, hakir görülen, zulme uğra­yan, katledilen, hatta Hıristiyanların bayram ve yortu gün­lerinde evleri taşlanan, sokağa çıkamayan, malları mülkleri yağmalanan, öldürülen, tecavüz edilen, zorla kiliselere götürülüp haç öptürülen, Hz. İsa’nın intikamını almak is­teyen fanatiklerin her türlü zulüm ve işkencelerine maruz kalan insanlardır.(1)

Papalığın hüküm sürdüğü İtalya’da Yahudiler cumar­tesi günü kiliseye gitmek mecburiyetinde idiler. Orada yapılan bütün hakaretleri mecburen dinlerler, onlar ev­le­rine dönünceye kadar da malları yağmalanırdı. Katolik dünyasında Yahudiler sanat erbabı olamaz, dükkân açamaz sadece eskicilik, çöpçülük gibi süfli işleri ancak yapabilir­lerdi.

Versailles Üniversitesinden Prof. Georges Tate ken­disi ile yapılan röportajda şöyle demiştir:

“…Haçlılar acımasız, kan dökücü vahşiler gibi hare­ket etmişlerdir. Yağmalamışlar, ırza geçmişler, katliam yapmışlardır. Bizanslılar için de, Müslümanlar için de Haçlılar barbarlığı temsil ederler.(2) Almanya’nın Rhenenie bölgesinden geçerken, o bölgede bulunan bütün Yahudi­leri, Hz. İsa’nın katilleri diyerek öldürmüşler ve tek bir Yahudi’yi bile canlı bırakmamışlar, ayak bastıkları her yerde çok büyük kıyımlar yapmışlardır.”

“Suriye’nin kuzey şehirlerinden birinin (Marra) halkı­nın kökünü kazıdılar. Daha sonra acıktıklarında da erkek­lerin ve çocukların bedenlerini pişirerek yediler. Latin yazarlar bu hadiseyi çok açık ve net bir şekilde anlatır­lar.”

“...İki gün boyunca Kudüs tarihinde görülmedik bir kan deryasına dönüşür. Müslümanlar ile Yahudiler kılıç­tan geçirilir veya diri diri yakılırlar… Frenkler kendile­rinden olmayanlara karşı gerçek bir kin duyarlar. Onlar bu yolla cenneti kazanacaklarını düşünürler.”(3)

 “İspanya’ya ise Yahudilerin girmesine asla izin ve­rilmez, girenler olursa üç seçeneği vardır. Ya Hıristiyan olacak, ya diri diri yanmayı göze alacak, ya da ülkeyi en kısa zamanda terk edecek. 14 yaşından sonra Hıristiyan­lığı kabul etmeyen Yahudi gençleri, papazların emri ile diri diri yakılırdı...”(4) 

Hıristiyanlığın Protestan mezhebinin kurucusu olan Martin Luther de ölümünden 3 yıl önce “Yahudiler ve Yalanları” isimli bir kitap yayımlamıştır. Yani Luter de o dönemde kilise mensuplarının hemen hemen tamamı gibi, Yahudi karşıtı ve Yahudi düşmanı birisidir.(5) 

Bu baskılar neticesi 11 ve 14’üncü asırlar arasında birçok Yahudi her yönden emin olan ve kendilerine adil ve şefkatli davranılan Osmanlı Ülkesine göç etmiştir.(6) Bunla­rın ekserisi Selanik ve İstanbul’a yerleşmişlerdir. Bu sebeple Osmanlı döneminde birine; “Sela­nik menşeli” sözü, Yahudi yani dönme olduğunu ima etmek maksadıyla kullanılmıştır.

19. Asırda Yahudi-Hıristiyan İttifakı:

Asırlarca kanlı-kinli yaşayan bu iki din mensupları, 19. asra gelince, yani pragmatik (faydacı-menfaatçi) felse­fenin hakim olduğu dönemler başlayınca bir birlerine ya­naşmış­lar, Haçlılar başta İngiltere olmak üzere İsrail dev­letini kurdurmuşlar ve Yahudilerin koruyucu melekleri olmuş­lardır. Bunun sebeplerinden bazılarını maddeler ha­linde sıralayalım:

1-Hz. İsa Filistin’de doğmuş, büyümüş, peygamber olmuş ve onların inancına göre çarmıha gerilip öldürül­müştür. Aynı cemiyette, aynı insanlara hitap eden bu yeni din yani Hıristiyanlık, birçok yönleriyle Yahudiliğe ben­zemektedir. Tevrat’ın hükümlerine benzeyen birçok ku­rallar vardır. Dolayısıyla Hıristiyanlar, Yahudiliğin kutsal saydığı metinleri “Eski Ahit” adı altında Kitab-ı Mukadde­sin bir parçası olarak benimsemişlerdir. Fakat Hıristiyan­lığın Katolik ve Ortodoks mezhepleri, Tevrat’ın Yahudiler lehine ırkçı ve kayırmacı hüküm­lerini kabul etmemişlerdir.(7)

Dipnotlar:

1- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Tarihi”, c.11, s.476. 

2- Haçlı Seferlerine katılan kişiler genelde Katolik, Bizans sakinleri ise Ordodoks’turlar. Kudüse doğru giderken bu Haçlı orduları, en büyüğü 1204 yılında olmak üzere birkaç defa,  mezhep farklılığından dolayı İstanbul halkını katletmişler ve şehri yağmalamışlardır.

3- Mostar Dergisi, Kasım 2007, s.20.  

4- Yılmaz Öztuna. a. g. e. c.11, s.478. 

5- Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasi İntiharı”, Otopsi Yay. 13. bas. İst. 2007, s.255.

6- Avram Galanti, “Türkler ve Yahudiler”, İst. 1947,  s.9-15.    

7- Anabiritanica c.22, s.257.                                                                                                                                                                                                    

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.