Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2423.9
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64239.048$

SOHBET TADINDA OLSUN

27 Nisan 2017, Perşembe 07:46

Merhaba değerli dostlar/ arkadaşlar, fırsat buldukça sizlerle lüzumunca ara sıra da olsa sohbet mahiyetinde konuşalım diyorum. Ben söyleyim siz dinleyin, siz şayet yorum yaparsanız, bende halimi bileyim derim. Efendim aklıma birden çok konular topluca geliyor, lakin perakende dağılıyor. Neyse bir yerlerden başlayıp konuya girelim, en iyisi. En çok konu akışı bende, genellikle akşamleyin, dahası gece artarak çoğalıyor. Bazen geceleri uyuyamadığımda yaptığım en beğeni işim, abdest alıp gece namazı kılmak ve cüzlere devam etmektir. Neyse bir yerlerden başlayalım diyorum.

Efendim hani VİP salonları vardır. İngilizce “Veri İmportant Person” demek. Yani çok ünlü şahıslar, demek oluyor. Bu salonlardan açıklandığı üzere çok ünlü şahıslar geçiyormuş, niye bizler geçemiyoruz efendim! Canım biz ünsüzüz de ondan. Ünlü olsaydık geçerdik. Ünlüler “in”ünsüzler”out”oluyor. Şimdi ne demek daha geniş manası. Bence şu demek. Ülkemizde ya da dünya da insan hakları, hak hukuk adalet falan filan diye nane yakarlar ya, ben bunlara pek inanasım gelmez/hatta gelmiyor. En büyük insan hakları savunucuları en çok insan haklarını ihlal edenlerdir, örnekler bizde yakın çevremizde Ortadoğu ve Balkanlarda, dünyanın da hemen her yerinde böyük başlar tarafından böyük hak ihlalleriyle yapılagelmketedir.Şimdi diyorum ki madem ülkelerde insanların ünlü ve ünsüz durumlarına göre muamele ediliyor ki;(Acun da kendi dünyasında kurduğu kurgu ile; ünlüler ve gönüllüler diye ayrımcılık yapmıyor mu?)bakın bir teklifte bulunayım. O VİP işini İngilizce değil Bizim Türkçe ile yazalım ve harfleri yan yana koyalım. Çok Ünlü Şahısların büyük harflerini VİP olarak düşünüp o salona asalım. Ve buyurun geçin efendim diyelim. Bakalım kaç kişi o salondan gönül huzuru ile geçer… Meraklıysanız oturun çetele tutun, hadi buyurun diyorum.Neyse bu bahsi burada bırakıp başka bir konuya geçmek istiyorum.Her okula doğru adım atışımda yolda giderken, bazen duygusala bağlayıp hatırların depreştiği de oluyor. İşte bu haller de iken, bazen bir, bazen iki dörtlük yürüyüş esnasında kafamda diziliyor. Hatta bazen yolun ortasına durup unutmayım diye, mısraların notunu alıyorum. Bugünlerde yoğunluk arttı. Ayrıntı fazlalaştı. Detaylarla uğraşmaya başladım. Bereket ki; Köksal dostum beni uyardı, fazla detaya inme, herkes nasıl anlıyorsa öyle anlasın diye. Bende bu açıklamaları göz ardı etmeyim diyerek bu sefer kendimin bazı kendimce olan saplantılarını daha doğrusu nefsanî ve fani olan bazı hazlarımı gözden geçiriyim dedim. Hani Peygamberimizle ilgili “Kâinatın Gülüne” diye yazdığım bir şiir çalışmasında “İlk emir oku ise, biz neyi okuduk” inancımız Müslümanlıksa biz bunun neresindeyiz?” Madem bunları ben söylüyorum, öyleyse ilk ben/kendim hayatımdaki berrak olmayan tortuları atmam gerekmez mi? İlkin kendimden başlamam doğru değil mi? İnsan kendi nefsine söz geçiremiyorsa başkasına telkin ve tavsiye de buluna bilir mi? Bulunsa da gerçekten tesiri faydası olabilir mi? Sanmıyorum. Geçici iyileştirme olsa da kalıcı bir etki çok zor diyorum. Hem kendi nefsim için hem de diğer nefisler için. Günlük olarak kendime her daim şöyle sorarım.”Bugün Allah için ne yaptın?”hayatımızın çizgi ve uzantısı hangi yönde? Bunun muhasebesini düzgünce yapalım eminim birçok sorunlarımız da kendiliğinden çözülecektir.Bugün bir sözünü paylaştığım Tayyip Atmaca beyle, O’nun bir dörtlüğünü www.kululuyuz.biz sayfamdaki(şimdi geçici istirahatta)  bir yazımda alıntı yaparak kullanmıştım. Bir gün maillerimi kontrol ederken baktım Tayyip beyden anlamlı bir mesaj var. Okudum, şaşırdım. Hem alıntı yaptığım için kendinden bahsettiğimden hem de benim yazdığım yazıları okuyup çok beğendiğinden söz etti. Hatta bana kargo ile kitaplarını gönderdi. Allah’ım şükürler olsun sana. Beni de adam yerine koyanlar var demek ki dedim. Bakın bir itirafta bulunuyum. Benim yazdığım yazılara sizlerin verdiği değer kadar evdekilerden böyle bir beğeni almadım. Onun için siz aziz okuyucularıma şükranlarımı ve saygılarımı iletiyorum. İnsan dışarıda benim gibi öğretmen olabiliyor ama evde demek ki öğretmenliği ya beceremiyoruz ya da öğretmenliğimizin hükmü yok.Size samimiyetle ifadelerimi söylüyorum. Neden biliyor musunuz? “ Din samimiyettir” Din samimiyet ise öyleyse sohbette samimiyettir. Yeter ki sınırlar ihlal edilmesin. Gerçi bazen deli rüzgâr gibi esip yıpranıyor/ bir birimizi yıpratıyoruz, ya da yüzümüz turşu satıyor gibi görünse de yüreğimin yufka ve merhameti bir kuşu bile kesmeye/vurmaya avlanmaya müsait değildir. Yapamam ağlarım, acırım, dayanamam.Şimdi dostlarım sözü bayağı uzattık. Biz geniş geniş takılırsak diğer zamanlara ne kalacak, hatta sizlerin kıymetli vakitlerini de heba etmiş olabilirim. Onun için bağışlayın. Cumalar da bile hutbeyi uzatan imama sinir olurum.”Bilmez misin be adam, namazı uzatınız hutbeyi kısaltınız, bilmez misin derim. Tabi içimden.”Şimdi sadede gelelim. Hani yukarıda Tayyip beyden bahsettim ya. İşte ona değinmek istiyorum. Bir kaç gün önce zannedersem onun şu sözünü paylaşmıştım.”bırak suçumuz yüzümüzü ağartsın” tabi dünyevi duyguları okşayan bir söz. Sevgiliye duyulan hicran, sevgi bağları vs vs . Tabi mevzuyu uzattığım için şöyle kısaltayım. Genellikle bazı sözleri defterime yazar düşünürüm. Tayyip Bey suçun yüzünü ağartmasından bahsederken bir başka söz güzelliği de “ utancımız yüzümüzü kızartmasın”diyordu. İşte olaylara farklı desenlerden farklı kumaşlardan bakışlar böyle bir şey. Yani anlayacağınız mevzu derin efendim. Şimdi bana sorarsanız hangisi sizce makbul diye? Derim ki;”yaptığımız ve yapacağımız iş ve fiiller inancımıza ters olmamalı.” Ya olduğun gibi ya göründüğün gibi kısaca. Öyleyse tortuları atmak ve temizliği sindire sindire yapmak gerekir. İnsanları rahatsız ve tedirgin etmenin mantığı olmamalı. Bilhassa genç kardeşler/gönlü genç olanlar/ya da gençlik çağına özenenler her neyse uzatmayım, onlar için diyorum ki; hadi buyurun fabrika ayarlarına dönmeye, nefsimizi benliğimizi arındırmaya. Tortuları atmaya. Kendimize yeni bir sayfa açmaya. Yusuf yüzlü olmaya !!! Kolay değil,ama zor da değil.Rabbim cümlemizin sabrını artırsın.Genç kardeşlerim kolay değil ama gençliğin kıymetini bilelim ve iyi değerlendirelim.Hayatımızın cennete uzanan tuğlalarını ördüğümüzü unutmayalım…Sürçü lisan ettikse affola.Ben hata yaptıysam dostları üzdüysem onlardan özür diliyorum.Haklarını helal etmelerini istiyorum.Hatta peygamberimizin yaptığı gibi buyurun sırtım vurun diyorum.Dahası bundan sonra dünyeviyi çağrıştıran(aşk sevgi vs.) şiirler kaleme almamayı düşünüyorum.Bunun içinde çalışacağım,becerebildiğim kadarıyla.Ve siz dostlar sizleri Allah için seviyorum.Allah’a emanet olun..Saygılar…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.