Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2430.4
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64724$

Sevgili Peygamberimiz ve Mucizeleri (3)

02 Mayıs 2016, Pazartesi 08:31

 

Câbir bin Abdullah (r.a.) anlatıyor:

“…Birgün Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte yürüyorduk. Nihayet geniş bir vâdiye indik. Rasûlullah (s.a.v.) tuvalet ihtiyacını gidermek için gitti. Ben de bir su kabı ile kendisini takip ettim. Rasûlullah (s.a.v.) bakındı, fakat arkasına gizlenebileceği bir şey bulamadı. Vâdinin kenarında iki ağaç gözüne ilişti. Birinin yanına giderek dalından tuttu ve:

«–Allah’ın izniyle bana boyun eğ!» buyurdu. Ağaç, burnu gemli deve gibi Efendimiz’e râm olup eğildi. Öteki ağaca da gidip dalından tutarak:

«–Allah’ın izniyle bana râm ol!» buyurdu. O da ötekisi gibi eğildi. İkisinin ortasına varınca aralarını birleştirdi ve:

«–Allah’ın izniyle benim üzerime kapanın!» dedi. Hemen üzerine kapandılar.

Rasûlullah (s.a.v.) benim yakında olduğumu hissederse daha ileriye gider diye korkarak hızla koşup oradan uzaklaştım. Bir yere oturup kendi kendime düşünmeye başladım. Gözüm hafifçe yana kayınca birden Peygamber Efendimiz’in geldiğini gördüm. O iki ağaç da birbirinden ayrılmış ve her biri gövdesinin üzerine doğrulmuştu. Peygamber Efendimiz’in bir an durakladığını gördüm. Başıyla sağa ve sola işaret etti. Sonra bana doğru yürüdü, yanıma gelince:

«–Ey Câbir! Durduğum yeri gördün mü?» diye sordu.

«–Evet, yâ Rasûlallah!» dedim.

«–Öyleyse şu iki ağaca git de, her birinden birer dal kesip getir. Durakladığım yere geldiğinde, bir dalı sağ, diğerini de sol tarafına dik!» buyurdu. Hemen arzusunu yerine getirip yanına vardım ve:

«–Söylediklerinizi yerine getirdim ey Allah’ın Rasûlü, ancak bunu niçin yaptık?» diye sordum. Rasûlallah (s.a.v.):

«–Azap gören iki kabrin yanından geçtim de, bu dallar yaş olarak kaldığı müddetçe şefaatim sayesinde azaplarının hafifletilmesini arzu ettim» buyurdu.

Sonra kâfilenin konakladığı yere geldik. Rasûlullah (s.a.v.):

«–Câbir, abdest suyu var mı, insanlara bir sesleniver!» buyurdu. Ben de; «Yanında abdest suyu olan var mı?» diye birkaç defa nidâ ettim. Sonra:

«–Yâ Rasûlallah! Kâfile içinde bir damla su bulamadım» dedim. Ensâr’dan bir zât Rasûlullah (s.a.v.) için eski bir tulumda su soğutur ve onu hurma dalına asardı. Rasûlullah (s.a.v.) beni ona gönderdi. Yanında, tulumun ağzında kalmış bir damladan başka bir şey yoktu. O azıcık suyu boşaltacak olsam, tulumun kuru tarafında kaybolup gider, yere bir damla düşmezdi. Hemen Peygamber Efendimiz’e gelerek durumu arzettim.

«–Git, onu bana getir!» buyurdu. Tulumu derhal kendisine getirdim. Onu eline aldı ve ne olduğunu anlayamadığım bir şeyler okudu. Bir taraftan da iki eliyle onu sıkıyordu. Sonra tulumu bana verdi ve:

«–Ey Câbir! Büyük bir çanak var mı, bir sesleniver!» buyurdu. Hemen bir çanak bulup getirdim. Rasûlullah (s.a.v.) parmaklarını açarak elini çanağın dibine koyup:

«–Ey Câbir! Tulumu al da elimin üstüne dök ve bismillah de!» buyurdu. Ben hemen suyu elinin üzerine döktüm ve bismillah dedim. Peygamber Efendimiz’in parmakları arasından su kaynıyordu. Su çanağın içinde dönüyordu, nihayet ağzına kadar doldu. Rasûlullah (s.a.v.):

«–Câbir! Suya ihtiyacı olanlara seslen!» buyurdu. İnsanlar gelip kana kana su içtiler:

«–Suya ihtiyacı olan kimse kaldı mı?» diye seslendim, kimse çıkmadı. Artık Rasûlullah (s.a.v.) elini kaldırdı, çanak ağzına kadar dopdolu duruyordu.

Bir müddet sonra insanlar açlıktan şikâyet ettiler. Rasûlullah (s.a.v.):

«–İnşaallah, Allah sizi doyuracak!» buyurdu. Derken Sîfü’l-Bahr’a (deniz sahiline) geldik. Deniz dalgalandı ve sahile bir hayvan attı. Biz bu hayvanın yanına ateş yaktık, etinden pişirdik, kızartma yaptık ve doyuncaya kadar yedik, ancak yarısını bitirebildik…” (Müslim, Zühd, 74)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.