Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2325.8
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70443.01$

Sahne-i Siyaset (2)

20 Ekim 2015, Salı 00:00

 Şöyle bir latîfe anlatılır: Oğlu Yezid’i veliahd ilân edince o günün yalaka ve yağcıları sıraya girip: “Ne hayırlı bir karar verdiği(!), ne güzel bir iş yaptığı(!)..” ile ilgili sözler söyleyerek teb­rik etmişler, Ahnef isimli bir alim hiçbir şey söylemeden musafaha edip geçince, Muaviye sebe­bini sormuş, o da: “Ne yapayım. Diğerleri gibi çok iyi yaptın desem  Allah’tan korkarım, hiç doğru yapmadın bu Allah’ın kelâ­mına ve Resûl’ün sünnetine aykırı desem başımdan korkarım. En iyisi sükut edip geçmek” diye cevap verince hoşuna gitmiş ve bir zarar vermemiştir.([1])

Bir alime o dönemdeki bu fitnelerden, fücurlardan kavga ve kıtaller­den, kimin haklı kimin haksız olduğundan sorulmuş, adam: “Lütfen! Allah bizi o dönemde yaratmamakla elimizi bulaştırmadı, bugünde biz dilimizi bulaştır­mayalım” diye çok güzel bir cevap vermiş. Bende şahsen bu mese­lelerin eşilmesi, deşilmesi, tekrar gündeme getirilmesi taraftarı değilim ama, günü­müzdeki siyasi oyunlara benzediği için ve neticede bunları yapan insanların sonunda ne kadar pişman olduklarını da dile getirdiğim, misaller verdiğim için acaba, günümüz siyasilerine, bu sahada kendini kaybeden­lere, haddi aşanlara, âhiret hayatını unutup varsa-yoksa 60-70 senelik bir ömür için neler-neler yapabilen kişilere ibret olur mu diye yazıyorum.

Muaviye, Peygamberimizin torunu Hz. Hasan’ın hanımını: “Kocanı öl­dürürsen oğlum yezide seni nikâhlarım halife hanımı olursun” diye kan­dır­mış,([2]) ve zehirleterek şehit ettirmiştir. Sonrada: “Bunca yıl bir yastığa baş koyduğu Peygamber torunu kocasına ihanet eden kadından benim oğ­luma ne hayır gelecek” diyerek, bence de doğru düşünerek verdiği sözü tutmamış ve bu kadını oğluna almamıştır. Malum oğlu Yezid’de Hz. Hü­seyn’i Kerbela’da şehit ettirmiştir.

Emevîlere gelinceye kadar Cuma günleri namaz önce kılınır hutbe na­mazdan sonra irad edilirdi. O dönemde fanatik Emevîler arasında, Ehli Beyte (Peygamberimizin soyuna) küfretmek bir moda haline gelmiş, hatta bunu hutbeye çıkanlar minberde yapmaya başlamışlar, halkın bir çoğu bu    durum­dan tedirgin olunca, namazı kılıp hutbeyi dinlemeden çıkıp gitmeyi tercih etmişler, bunun üzerine zorla insanlara bu küfürlerini ve siyasi pro­pagandala­rını dinletebilmek için, hutbeyi namazdan öne çekmişlerdir.([3]) Bu ve benzeri sebeplerden dolayı İmam Şafi; Muaviye, Amr b. As, Mugire ve Ziyad...gibilerinden  rivayet edilen hadisleri kabul etmemiştir.([4]) İslâm âle­minde kendine koruma tayin eden ilk kişi Muaviyedir.

Ama bütün bu dünyayı dûn işlerinin, bu saltanat ve siyaset oyunları­nın, bu siyasi hırs ve tamah tezahürlerinin ve cinayetlerinin… geçici, yer­siz, ge­reksiz, lüzumsuz olduğunu son demlerinde hissetmiş ve Muaviye ölürken: “Zîtuvâ nâm (bilinmeyen) bir mahelde sakin bir kureyşî olup da emirlik ile meşgul olmasaydım keşke” demiş([5]) ve vefatında Fahr-ı Kâinat Efendimi­zin kendisine vermiş olduğu bir gömleğe sarılıp, yine ondan sak­lamış ol­duğu tırnak kesiklerini de gözlerine koyarak defnetmelerini yakın­larına vasiyet etmiştir.([6])

Şeyhülislâm Yahya Efendi’nin şu beyti bu gerçeği ne güzel anlatır:

 

Halkı rencide eden âlemde

Kendi rencide olur son demde   

Yine Şair: “Kubbede bâki kalan bir hoş sadâdır” demiş. Hz. Peygam­beri gören insanlara sahabe denir ve sahabelerin isimlerinin başına hürmet ve ta­zim ifade eden Hz. (Hazret) kelimesi konur. Muaviye Hz. Peygamberi gör­mekle kalmamış onun yakın hizmetinde bulunduğu, vahiy kâtipliği yaptığı halde, siyasi arenaya çıktıktan sonraki bu ve benzeri uygulamaları yüzünden, geçmişte ve günümüzde birçok kişi, onun isminin başına Hz. Kelimesini koyamı­yorlar. Ne büyük ibret? (devam edecek)

 

 

Dipnotlar:

1- “Makamat-ı Harîri”, MEB Yay. S.  594.

2- İbrahim Canan, “Hadis Ansiklopedisi”, Akçağ Yay. Tarihsiz, c. 12, s. 318.

3- İhsan Süreyya Sırma, a. g. e.  s. 60.

4- İhsan Süreyya Sırma, a. g. e.  s. 35.

5- Ergun Göze, “Son Sözleri Ansiklopedisi”, Boğaziçi Yayınları, İst. 1994, s. 25.

6- A. Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 1, s. 92.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.