Konya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2435.2
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66934.44$

RUHİ BOŞLUK VE ÇÖZÜLMELER (2)

25 Ağustos 2021, Çarşamba 08:33

İnsanın ruh yapısının ahvalini bu tür programlarda daha iyi anlıyoruz. Velev ki sunulan kötü örnekli bir yapımdan sonra olması gereken bir başka örneklik de böylesi mi daha iyi yoksa öncesi mi denilerek vatandaşın eğitim anlayışının da muhasebe edilmesini sağlayacak yapım ve örnekler çoğaltılsa belki eğitim açısından örneklik teşkili olabilir diyebilirim, fakat sadece izleyici çekme ve reyting amaçlı olan ve nerde yüz karası ve insanın ruh halinin canavarlaştığı durumlara yer veren gelişmeler ardı sıra geldikçe vatandaş da ister istemez geriliyor ve ağzı laf yapan çokbilmişlerin işgüzarca davranışları da üstüne tuz biber ekliyordu.

Aile yapımızı ve ahlak anlayışımızı sosyal ruh çözünürlüğünü ve insanların ruhen birbirinden kaçtıklarını ve birbirimizi kadim kültürümüze rağmen tanımama gibi sosyal bir hastalığa nasıl kapıldığımızı, nasıl yakalandığımızı anlatacak bir okul bir mektep bir medrese yok mudur? Bu kadar açılan derin yaralara karşı bir panzehir yok mudur? Bakın pandemi dolayısıyla tüm dünya ülkeleri virüse karşı aşı geliştirmek için seferberlik ilan etmişken ve çabuk davranan parsayı götürmüşken neden tüm dünya toplumlarını etkileyen sosyal yaralara karşı onları izole edici yaraları sarıcı manevi aşı çalışmaları yapılmaz. Hele bizim gibi bin küsür yıldan beri İslamın bayraktarlığını yapmış bir kültürün mensupları bugün acımasızca kendi kimliğine aykırı hareketler geliştiriyor ve toplumsal sıkıntılar patlama derecesine geliyor? Niye biz düşünceden mahrumuz? Biz niye hastalığımızın sebebi konusunda ortak bir payda da buluşamıyoruz?

Bunca okumuş TV’lerde ağzı laf yapıyor ahkâm kesiyor da toplumu kucaklayacak ortak bir manifesto bulunamıyor? Biz şu anki toplumsal yapımıza baktığımızda gelişmelerin hayra alamet olmadığını fakat kimsenin de bunu önleyici veya irşat edici bir çalışma içerisine girmediğini kimsenin umurunda olmadığını görmekte iken bu durum eğer insanlarda rahatsızlık oluşturmuyorsa bu nasıl bir eğitim? Bu nasıl bir kardeşlik? Bu nasıl bir hissiyat? Bu nasıl bir ruh halidir?

Ruhi boşluk ve çözülmeler tüm toplumda kapanmayan bir yaraya dönüşüyor.

Sorumluluk hepimizindir. Başta aileler olmak üzere anne babalar, ebeveynler, iktidar muhalefet, sosyal medya araçları tüm kurumlar toplumsal hastalıkların sirayetinden sorumludur. Bunlar acilen çözümlenmesi gereken kangren haline gelmiş sosyal yaralardır. Tüm eğitim kurumları ve üniversiteler bu konuda gereken adımı atmak ve ortaklaşa bir çaba geliştirmek zorundadır. Yav düşünün bir kere bu nasıl bir hastalıktır ki sözde halkı Müslüman olan bir toplumda, dini ibaresi nüfus kâğıdında İslam yazan bir bireyin islama tamamen zıt ve toplumu tahrik edici giyim ve kıyafet balosundan hiç mi inancı gereği bundan gocunmaz, hiç mi kalbinde Allah korkusu duymaz, rahat rahat orasını burasını kasap vitrini gibi teşhir ederek dolaşır? Biz bu kadar mı zevk ve haz maymununa dönüştük? Bu toplumsal hastalık değil de nedir? Bu yaraların açılması değil midir? Önemseyen küçük yaralar kangrenlere dönüşmüyor mu? Önü alınamayan akla hayale gelmeyen olumsuz örneklerle karşımıza çıkmıyor mu bu toplumsal çarpıklık? Nerde bizim eski Türk Seciyye ve Ahlaki anlayışımız? Nerde dedelerimizin başını yere eğerek karşıdakinin yüzüne bakamadan konuşmaları, nerde ninemim sadece burnunun ucunu gösterdiği yaşmak bağlaması?

Ruhlar aç, nesiller tam takır, köprüler atılmış, yok “z” kuşağı yok” y” kuşağı yok “ milenyum kuşağı” ne bu böyle çocuklarımıza karşı ettiğimiz eziyetler? Onlar da kabahat yok? Biz Veliler de suç. Onları o hale biz getirdik. Bizim eğitim anlayışımız ve sistemimiz itti bunları. Ne ekersen onu biçersin. Toprağa ne atarsan o biter. Hiç kimse masum değil.

Toplumsal bir olumsuzluğun olabileceğini herkes biliyor çünkü gidişat ve ibre, pusula bu yönde iken tedbir alma konusunda bir şeyler yapılmıyorsa vah bize vahlar bize. Cinayetler, rezaletler, çocuk istismarları, kin ve nefret, gayz, husumet, kıskançlık, çekememezlik, kimsenin aynı apartmanda dahi başka hiç kimseyi tanımaması gibi yaygın hastalıklar artmışsa, nefsanî şehevi duygular bizi esir alıp bizi bizden koparmışsa, buna uygun bir çözüm, bir eğitim modeli yok mudur? Çocuklarla aramızdaki bağlar uçuruma dönüşmüşse, boş bırakılan ruh maraza yakalanmış, özenti ve batıcılık derin bir refleks halini almış ve ahlaki boyutun göstergesine ivme kazandırmışsa siz inanıyor musunuz bu toplumun geleceği güvenlidir? İnsanlar samimidir? Ve toplumsal bağlar güçlüdür? Kendimizi kandırmayalım isterseniz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.