Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.02
  • ALTIN
    2325.9
  • BIST
    9090.13
  • BTC
    69908.05$

RESMEDİLEN HAYAT

12 Ağustos 2017, Cumartesi 09:01

Günümüz literatüründe, güncel hayatta daha doğrusu kullandığımız kavramsal niteliklerin ve anlayışların veya mülahazaların müslümanın dünyasında farklı bir konumda değerlendirilmesi olmalıdır. Şu anda bildik tanımlamalarla tele vole dünyasında sahne alan ve batılı normlara göre şekillendirilen anlayışlarında ötesinde Müslüman’a özgü kendi normları ona hayatın anlamını sunar hale getirmelidir. Şu an yaşadığımız/yaşatılan kapitalizmin ışıltılı dünyasında sanatçı örgüsünden bahsedildiğinde hep TV’lerde boy gösteren yaşantısı, hayat görüşü, anlayışı, bakış açısı ve değerlendirmesi hep bizim normların ölçüsüne uymayan değerlere sahip olan esas oğlanların ve çıtkırıldım bayanların kahkahaları yükseliyor sokaklarda, sağda solda kırda bayırda…

Lakin ben bu sanat algısının bizim olmadığına inanıyorum. Benim dünyamla asla bağdaşmayacak her ne kadar adına modern övgüler düzülse de ben herkesin anladığı bağlamda konu mankenliği yapanların sanat algısının dışında ve dünyasında değilim olamam da.

Hakeza siyaset denilince de var olan sanat perspektifinin bakış açısından ayrı bir şey değil tüm şekillenmeler bizim arzularımıza hilaf ve beni tedirgin eden hatta beni olduğum halimle yargılayan düşünceme sekte vurmaya çalışan düzmece eksantrik allamelerle dolu.

Herkes ister sanat algısında ister siyaset peşinde koşsun hedef olarak isimlenmeyi iri laflarla bir şeyler yapıyor sanılmayı mesnetsiz ayrıntılarda boğulmayı ve yuvarlana yuvarlana dökülmeyi yalan dolanla anılmayı sanki peşinen kabul eder ve razı olur bir görünüm çiziyor. Oysa parlak ve gösterişli neon ışıkları insanın iç dünyasını değil sadece göz yanılsamasına muktedirdir. İnsanın iç dünyasını aydınlatacak olan yegâne değer asla kendisinden kopmayan ayrılmayan onunla bir bütün olarak doğuştan gelen inançlarıdır.

Temel mesele bu inançların günümüz dünyasında bozmadan bozulmadan bozdurmadan kullanabilme kabiliyetini koruyabilmektir.

O halde insan doğuştan gelen yeteneklerini deneyimli kazanımları ile birleştirdiğinde ortaya çıkacak olan değerlerin ışığında kendi kimlik konjonktürüyle bir mum kadar bile olsa aydınlatmaya çalışabilir.     Her insanın sanat ve siyaset alanındaki yetenekleri farklılıklar gösterdiğine göre insan hayatı anlamsızlaştırmamak adına kendisindeki gizli kalmış yönlerini keşifle istikametini bozmadan hayata renk katabilmeli ve kısaca ne oldum delisi olmadan renkleştirilmiş neon ışıklarına çarpılmadan dünyevi perestliklerin cazibesinde ruhunu dondurmadan dahası aldanmadan bu ışıltılı âlemde sapmadan yaşamasını bilmelidir. 

Bizim sahip olduğumuz yeteneklerimizi kullanırken yaptıklarımız bize ne yapmamızı en iyi şekilde resmedebiliyorsa karışık meselelerde bile hayatımızı düzenleyen unsurların asli olan yönlerinden sapmadan tarzımızı koruyabiliyorsak eminim ki bir duruşumuz olduğu muhakkaktır.

Şimdi şu içinde bulunduğumuz koca dünyanın çizmeye çalışsak resmini ve ifade etsek sözlerle ve efektlerle belirginleştirsek ne söylemek istediklerimizi, bizim kendi bakış açımızdan yaklaştığımızca   yani Müslüman’ca bir resmiyet telakkisi kazanımı ile yaklaşmak istediğimizde sanat algısının ışıltılı ve İslam dışı bir hayat çizgisinin içselliğinde kaybolup gittiğini ve derinliğine bir nüfuz bıraktığını insanların yaşadığı bu anlayışı tarz olarak benimseme/benimsememe  ikilemi yaşadıklarını ne ondan ne bundan tabiri caizse bir yol ayrımı ve bunalımına kapıldıklarını görüyoruz. Alçaltılan bir sanat anlayışına batıya özgü normlarla heba olan hayatların başrol oynayıcısı halini yükleyebiliriz. Muhayyilenin inkâr noktasına getirildiği ve insanın sadece üretme ve kazanç kaynağı olarak değer bulduğu bir ortam kapitalizmin ana hatlarını da ortaya fay yarığı gibi çıkarmaktadır. Ve insanlar bu kapitalizmin elinden yaşadığı yahut yediği tokadı eğer hiç bitmeyecek hayat tarzı şeklinde lanse ederlerse yemeye devam edeceklerdir. Ama düşüncede yaşanacak bir İslam devrimi ile gerçek hayatın akışına kendini teslim eden bir mümin için çekilen her çilenin bir değeri ve manası vardır ve onun için hayat zaten bir imtihandır. Onun yapması gereken tek şey teslimiyetle inançlarının teyakkuzu ile kendisindeki yeteneklerini konuşturması ve bakış açısını derinlerde tebarüz ettirerek insanlığa bir mıknatıs vesilesi onları çekebilmesi ve bir kurtuluş reçetesi sunabilmesidir.

Eğer insan için hayat zaten bir sanatı icra etmek değil midir? Yaşamak İslami ölçülere göre hayat tarzını oluşturmak gerçek bir sanat değil midir? Eğer sanat insan için uğraşılmaya değer bir meşguliyet felsefesinden sıyrılmışsa o hayat tarzı mekanik tek düzeliliğe teslim olmak değil midir?

Batılı her şeyi bu dünya da elde etme yarışına girip kendi dünyevi ihtirasları uğruna her şeyin en iyisine sahip olma duygusuyla hırsını kabartıp sadece kendisi olarak saldırganlaşmışsa bunun insanlara sunabileceği hayat standardı medeni telakki edilebilir mi? İnsanlığın robotların mekanize kılığına ruhen iç dizayn edildiği bir dünya da sanat adına bir kıymetten bir keyfiyetten ne kadar söz edilebilir?  

Bugün sanatta da siyasette de hayatları pert olmuş batılı normların çizgisinde kendi değerlerini karınca kolonileri gibi yemiş bitirmiş ve küresel ısınmanın alt zeminini hırsıyla yoğurmuş insanın daha doğrusu batılı nemrutların tefekkür buutunu kaybetmesiyle hırçın ve yıkıcı olmalarını ve insanlığa bir şey kazandırmayacağını aklı başında olan herkes ayırt edebilmelidir.

O halde Müslüman ister siyaset sahnesinde ister sanat aygıtının temel fonksiyonlarında olsun kendi çizgisinden sapmadan kendilerine emrolunan şekliyle Hud süresindeki emrolunduğun gibi dosdoğru ol ayetiyle her anlarını yaşamak bu ayette kendilerini bulmak korumak ve istikamet üzere olmak zorundadırlar.

Bu dünyayı kurtaracak olan yegâne şey batılının çakma insanlık dışı medeniyeti değil müslümanın feraseti yani cihat anlayışı olacaktır. Canıyla malıyla sanatıyla ilmiyle haliyle yaşantısıyla kısaca Müslüman’ca kimliğiyle. Yolumuz çetin uhutttan, lakin çizgimiz var, Allah’a olan bağlılıktan ve umuttan. Biz düşmanımızı bile kurtarmayı ön gören bir marifeti Çanakkale’de içeceğimiz kırbadaki suyumuzu düşmana bile insani yönden vermekten geri durmamışız. Biz böyleyiz işte. Böyle olmalıyız…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.