Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64188.114$

PORTRELER VE AYRILAN YOLLAR

25 Aralık 2020, Cuma 09:25

Her biri farklı şehirlerdendi.

Aralarında Uşaklı olanlar vardı.

Antalyalı, Ankaralı olanlar vardı.

Buralı olanlar da vardı..

Biz onlarla 1980’li yılların ilk yarısında tanıştık. Birbirimizi tanıdıkça sevdik önce arkadaş sonra da özel sırlarımızı paylaşacak kadar yakın dostlar olduk.

Neredeyse her gün bir araya geliyor, gelemediğimizde de telefonla görüşüp “Ne var, ne yok” kabilinden hal, hatır soruyorduk..

Her biri mesleklerinde istikbal vaad eden pırıl pırıl ve zeki insanlardı.  Bizimle olduğu gibi kendi aralarında da çok iyi arkadaş ve çok iyi dostdular.. Birlikte olmaktan, bir araya gelmekten büyük keyf alıyorduk.. O tarihlerde böyleydi. Sevgi,arkadaşlık, dostluk vardı ve karşılıksızdı.

Henüz yeni asistan olmuşlardı. Aralarında bir kaç da yardımcı doçent ve doçent  olanlar vardı..Ortak özellikleri hepsinin de doktor olmasıydı. Diğer bir ortak tarafları da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okumaları ve okuldan kimi aynı sınıfta, kimileri de bir alt ya da üst sınıftan tanışık ve arkadaş olmalarıydı..

“Her biri farklı şehirlerdendi” demiştik..

Dr.Recep Memik aslen Uşaklı’ydı. Konya Şeker Fabrikasının açıldığı yıllarda ailesi Konya’ya göç etmişti. Babası Şeker Fabrikası’nda  çalışmış ve oradan da emekli olmuştu.. Recep hoca yoksul denebilecek “emekçi” bir ailenin oğluydu..

Dr.Süleyman Okudan Antalya-Manavgat’lıydı..

Dr. Cevat Özpınar Antalya-Aksekili’ydi.  Ama kendisi Konya’da yetişmişti.

Dr. Kemal Gündüz Ankaralı’ydı.

Dr. Uğur Erongun Ankaral’ydı.

O aralar yardımcı doçent olan Dr.Abdurahman Kutlu Konya Akörenli’ydi.

Sonra bizim yakın arkadaşlık ve dostluk kervanına katılan Dr.Ömer Karahan Uşaklı’ydı.. Dr.Mehmet Kılınç’da  Uşaklı’ydı.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuydular.. Aralarında bir Abdurahman Kutlu Hacettepeli’ydi.. Yurt arkadaşlıkları da vardı.  Arkadaşlıkları ve dostlukları oldukça eskiye dayanıyordu.. Okul yıllarına ait hatıralarını anlattıklarında güler ve eğlenirdik.. Süleyman Okudan ve Kemal Gündüz arasında ta o yıllara dayanan tatlı sert diyaloglardan söz edilirdi.. İkisi de küfretmeyi severdi.. Sohbet ne zaman o yıllara gitse, en azından bir kaç tane karşılıklı  “O İ...” sözü mutlaka devreye girerdi.. Tabi çok sonraki yıllarda bu ifadeler yine oldu ve üstelik çok da ileri  noktalara taşındı..

Ne güzel günlerdi, o günler..

Son derece renkliydi ve renklerin her türünü görüyor ve yaşıyorduk..

Gündüzleri, akşamları bir araya geliyorduk.. Sohbet ediyorduk. Yemek yiyor, dertleşiyorduk..  Benim günün birinde bozulmasına asla ihtimal vermediğim bir arkadaşlık, dostluk vardı aramızda. Kendi kendime “Bu hep böyle kalır” diye, düşünüyordum.. Çünkü, o derece yakındık bir birimize..

Sonra baktım.. Bir de ne göreyim.. İlk önce çatıdan tuğlalar uçmaya başlamış. Çatı yıkılıyor.. Daha sonra duvarlardan  kiremitler tek tek koparılıp, lüzumu kalmamışcasına yerlere atılıyor. Derken, her şey çırılçıplak ve bütün mahremiyeti ile ortaya atılıyor.. Vakti geçmiş güzel bir kadının vücut silüetine benzeyin bir silüetle karşı karşıya kalıyoruz.. Anlayacağınız, yollar ayrılıyor.

O günleri, ne zaman hatırlasam içim acıtır. Hem de öyle böyle değil  çok acıtır.

Önce mesleklerinde yükselmeye başladılar.

Yardımcı doçent oldular, doçent oldular, profesör oldular.. Kariyer sahibi oldular.

Sonra gözlerini yükseklere kaldırıp, kendilerine uygun makam arayışına girdiler.

İlk hamleyi yaş ve statü olarak en uygun olan Prof.Dr.Abdurahman Kutlu yaptı.. Kutlu, 1995 yılında Selçuk Üniversitesinin  reketörü  oldu ve iki dönem bu görevde kaldı.. Taunus marka  gıri renk ve mütevazi bir arabası olan hoca rektör olur olmaz, havasını da kafasını da değiştirmeye başladı. Kendisinin rektör olması için çalışan en yakın arkadaşları ile  anlaşmazlığı düştü ve tartışmanın fitilini ateşledi. Zamanla tartışma büyüdü..  Bir zamanlar dava arkadaşıydı, abiydi.. Ama artık o günler geride kalmıştı... Ve.. Arkadaşlık, dostluk  da  yerini yenilerine bırakmıştı.

Prof.Dr.Abdurahman Kutlu’dan sonra rektör olan Prof.Dr.Süleyman Okudan’da yön hatası yaparak işe başladı.. Gerçi Tıp Fakültesi’nden ülkücü kökenli iki arkadaşını, Prof.Dr.Recep Memik’i Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, bir zamanlar  “can ciğer kuzu sarması” kadim arkadaşı Prof.Dr.Kemal Gündüz’ü de o yıllarda yeni açılan 2.Tıp Fakültesi’ne dekan yapmıştı.. Lakin her iki hocanın bu görevleri uzun sürmedi.. Süleyman hoca hem rektörlük hem de bu iki fakültenin en başta ihale ve kadro tasarruflarını kullanmak  isteyince her iki dekanla da “papaz” oldu..  Bu tercihi kabul etmeyen Memik ve Gündüz hoca dekanlığı bir şekilde bıraktılar.

İki özel hatıradan da yeri gelmişken bahsetmek istiyorum..

Prof.Dr.Abdurahman Kutlu ile bizim kendisinin rektörlüğünün ilk döneminde harika ilişkilerimiz vardı.. 2. Dönem ona  karşı olan bazı hocaları tercih etmemiz yüzünden ilişkilerimiz bozulmaya başladı.. Sonra tamamen konuşmaz olduk.  Bir gün Tıp Fakültesi’nde o dönem başhekim olan Prof.Dr.Cevat Özpınar’ın odasında oturmuş sohbet ediyorduk.. Konu yemekten, içmekten açıldı. Abdurahman hocanın kendisi gibi doktor olan değerli eşi Ruhuşen Hanım “Abdurahman’ın, beyin sağlığı için evde haftada en az iki defa balık yapıyorum “ demişti.. Hocaya kırgınız ya.. Dilimizi tutmamıza imkan yok.. “Vallahi haftada iki gün değil, her gün balık yedirsen bile olmaz..Hocaya fayda sağlamaz” demiştim..

Diğer özel bir hatıramızda şöyle...

Prof.Dr. Recep Memik’le ne zaman konuşsak, İhlas Holding’e 100 bin markın üzerinde para kaptırdığını ve alamadığını söylerdi..”Adamları dindar sandık. Birikimlerimizi kaptırdık” der ve kızardı..Hoca, ihlaszedeydi.

Bugün en başta bahsettiğim ne kadar isim varsa hepsi de birbirine kırgın ve küs..

Neden mi?

Makamlar ve mevkiler o sonu gelmeyecek gibi sandığımız arkadaşlıkları, dostlukları umulmadık bir anda ve bir şekilde bitiriveriyor.  Bitirmekle kalmadığı gibi telafisi mümkün olmayan hasımlık ve hatta düşmanlıklar meydana getiriyor.

Ve.. Bizim o halkanın en mütevazi, en insan damarlı ve yüksek karakter sahibi insanlardan birisi olarak gördüğümüz, Prof.Dr.Recep Memik dün aramızdan ansızın ayrıldı..

Recep hocaya Allah rahmet eylesin.. Mekanı cennet olsun..

Fazla söze gerek yok.. Üzgünüm..! İyi bir insanı daha kaybettik..

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.