Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64081.954$

PANCARIN HATIRLATTIKLARI

24 Eylül 2021, Cuma 08:00

İkisi de ünlü bir avukattı.

O yıllarda Konya Barosu’na kayıtlı avukat sayısı 400 kadar olmalıydı.

Mesleğin parlayan yıldızı gibiydiler.

Bilekleri bükülmeyen insanlardandı onlar.

Mangal gibi yürek lazımdı insanda, onların karşısına çıkıp yarışa bilmek için.

Mesleğin liderlerindendiler.

Onları  farklı yapan başka bir meziyetleri de, birer siyaset ustası olmalarıydı.

Siyaseti, sanatkar titizliği ile yapıyorlardı.

Siyasette de sabır, bilgi  ve ısrar mesleklerinde de olduğu gibi vazgeçilmezleriydi.

Samimiydiler.

Gişesi olmayan tiyatroları sahneledikleri görülmedi.

Oynamak istedikleri her ne oyun varsa sahneye çıkıp oynadılar kendileri.

Bulundukları görevlerde de kapılarını herkese açık tuttular.

Dağları yaratan adam olmadılar hiçbir zaman.

Ne kendileri ne de taraftarları böyle bir çukura düşmedi.

Onlar avukattı.

Onlar siyasetçiydi.

Birisi İçeri Çumralı diğeri de Seydişehirliydi.

Bahse konu avukatlar İçeri Çumralı Haydar Koyuncu.

Seydişehirli Erdoğan Bakkalbaşı.

İçeri Çumra o yıllarda kasabaydı.

Kasabaydı ama ülke siyasetine şekil verme gücüne sahipti.

Merkez sağın iki önemli lideri olan Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in kendi dönemlerinde bu kasabadaki siyasi eğilime göre, siyasi pozisyon aldıkları bilinirdi. Yerel siyasetin zaten merkeziydi kasaba. Siyasete yön veren ilçelerimiz var ama siyasete yön veren tek kasaba olması bakımından İçeri Çumra’nın özel bir öneme sahip olduğunun hakkını teslim etmek gerekir.

İlçe, Çumra’ydı fakat her şekilde merkez olan İçeri Çumra’ydı.

Çumra ilçeleriyle, kasabalarıyla, köyleriyle pancar tarımının merkeziydi.

Pancar denilince uzun yıllar boyu daha çok Çumra havalesi gelirdi insanların aklına.

Bölgenin ileri gelenleri o yıllardan itibaren pancar tarımının yönetimine de olağanüstü ilgi göstermeye başladı.

Seydişehir’in köylerinde de Çumra kadar olmasa da Pancar tarımı yapılırdı.

Bölgenin geçim kaynağı gene de geleneksel ürünlerdi.

Bakliyatın,  Beyşehir’le birlikte merkezlerinden birisiydi Seydişehir. Özellikle fasulye ve nohut bu ilçelerin geçim kaynağıydı. Seydişehir Alüminyum Tesisleri o yıllarda henüz yapım aşamasındaydı. Yapıldıktan sonra fabrika bölgede işsizlik sorununu çözerken çok büyük ölçüde de insanların gelir kaynağı oldu.

Çumra’ya karşı yok yoksul değil ama daha kıt gelire sahip olan Seydişehir siyasetin sol tarafında  duruyordu daha çok.. Aslında CHP’li olmadığı halde Mustafa Üstündağ bölgesindeki eğilimin tesiriyle CHP’de siyaseti başlamıştı. 1965 yılında milletvekili seçilen Üstündağ Seydişehir’in, “Altın Çocuğu”ydu. Tam bir halk adamıydı. Ecevit’le birlikte o da CHP’de yükselişe geçti. Sade bir öğretmen iken milletvekili seçildiği partinin önce Genel Sekreterlik sonra da Genel Başkan Vekilliği koltuğuna oturma becerisini göstermişti, kendi bilek gücünü kullanarak.

Seydişehir’in merkez sağda siyaset yapan önemli isimleri de vardı. Mesela Necati Kalaycıoğlu ve Oğuz Atalay gibi. Kalaycıoğlu, Üstündağ ile hala dayı çocuklarıydı. İkisi de İvriz Öğretmen Okulu mezunuydu. Oğuz Atalay ise mühendis olup Demirel’in gözdelerindendi.

Üstündağ, Kalaycıoğlu ve Atalay’ın bir özellikleri de Seydişehir’in Ortakaraviran kasabasından ve yakın akraba olmalarıydı. O yıllarda bir kasabadan üç yakın akrabanın milletvekili seçilmeleri çok dikkat çekmiş ve çok konuşulmuştu.

İKİSİ DE AVUKATTI AMA

Avukattılar ve siyasetçiydiler.

Erdoğan Bakkalbaşı hayatının bir döneminde CHP’den senatör seçildi.

Haydar Koyuncu ise MDP’den milletvekili seçildikten sonra, ANAP’a geçti.

Bakkalbaşı aktif siyasi hayatını noktaladıktan sonra İzmir’e yerleşti.

PANCAR KOOPERATİFİ GENEL KURULU

Genel Kurul nedir pek bilmediğimiz yaşlardaydık.

Galiba 1970’in ilk yıllarıydı.

Pancar Kooperatifi’nin Genel Kurulu yapılacakmış.

Hükümet Meydanı’ndan triportöre ( o yıllarda biri önde ikisi arka tekeri olan dolmuş) bindik gittik.

Yanımızda bir meslek büyüğümüzle birlikte..

Pancar Kooperatifinin kapısından içeriye girdik.

Kooperatif binasının hemen yanında bir hangar.

İçerisi bir hayli kalabalık.

İtişen kakışan ve her an yumruklaşmaya hazır ateşli taraftarlar.

Bizim ilk gençlik yıllarımızda gördüğümüz, ilk Genel Kurul’du bu.

O Genel Kurulu bizim acımızdan son derece ilginç ve unutulmaz yapanda, mesleklerinde ve siyasi hayatlarında bilekleri bükülmeyen iki insanın başkanlık yarışı yapmalarıydı.

Çıktılar, yarıştılar..

Kazanan mı?

Haydar Koyuncu kazanmıştı.

Fakat insani ilişkileri herkesle yanlarında olsun olmasın, bozulmadan sürüp gitmişti.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.