Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2303.2
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70861.92$

Osmanlının Sanat ve Estetik Anlayışı (5)

26 Kasım 2020, Perşembe 08:42

İnsan odaklı Osmanlı medeniyetinin kırılma noktası, çöküşe doğru gidişi, 4. Murad, Sultan İbrâhim ve 4. Mehmed dönemlerinde çıkan “Kadızâdeler Hareketi” ile başlamıştır.

Kadızâde Mehmet Efendi (1582-1635), katı tutumu, dar görüşleri ve İbni Teymiyeci fikirleri ile vatanın, milletin, memleketin yararına atılan her türlü adımı, “bid’attir, hurâfedir, kâfiri taklittir” diye red­detmiş, yenilikleri sekteye uğratmış, za­man zaman devlet idârecile­rinin de desteğini alan bu akım, Osmanlı ilim ve medreselerinin de­jenere olmasının başlangıcı olmuştur.(34) Köprülü Mehmet Paşa (1575-1661) geniş selâhiyetlerle sadrazam olur olmaz, bu insanların İslâm’a ve İslâm Medeniyetine verdiği zararları gayet iyi bildiği için, hemen bu akıma mensup din görevlilerini sürgün etmiştir.(35)

Osmanlının bu gerileme ve yozlaşma dönemlerinde medreseler de bozul­muş, ilim adamları eski vasıflarını kaybetmiş, müspet ilim sâhibi insanlar azalmış, horlanmış, izzet, ikram ve itibar tasavvuf ve tarîkat erbâbına kay­mıştır.(36) Halk câhilleşmiş ve tercihlerini onlar­dan yana kullan­maya başlamış­lar, tekkeli-medreseli kavgaları bü­yümüştür.(37) Medreselerden astro­nomi, felsefe, mantık gibi dersler kaldırılmış,(38) İsrâilî ve hurâfî bilgileri ihtiva eden kitaplar, ders kitâbı olarak okutulmaya başlanmıştır. Osmanlı, med­rese talebelerini askerlikten muaf tuttuğu için, son zamanlarda daha da sıkla­şan sa­vaşlardan kurtulabilmek için medreseler, asker kaçakları ile dolup taş­mıştır.(39) Rüşvetle, hatır ve gönül ilişkileri ile talebe kimlikleri veril­miş, beşik uleması diye akla ve hayâle sığmayan bir uygulama başlamış ve 13-14 yaşın­daki çocuklara müderrislik (profesörlük) unvanları satılmaya başlanmıştır.(40)Kısaca bir zaman­lar ilim ve irfân yuvası olan bu müessese­ler son zamanlarda film ve fitne yu­vaları olmuşlardır.

Osmanlının son zamanlarında her yeniliğe karşı çıkan bu bozul­muş medrese mensupları; kafalarına uymayan veya menfaatlerine dokunan bir uygulama söz konusu olduğu veya başladığı zaman, gûyâ medreselerdeki bu büyük âlimler tarafından(!) Rüyalar görülür, Hz. Peygamber onlara o işin bid’at ve hurâfe olduğunu söyler,(41) onlar câmi vaizle­rine haber gönderir­ler, konu câmilerde, kürsülerde minberlerde işlenir, o yenilikten ve memle­ket için hayırlı işlerden vazgeçilmesi sağlanır, aksi halde isyanlar, ihtilaller, infialler başla­yıverirmiş. Özdemiroğlu Osman Paşa Yemen görevinden dö­nerken getirdiği kahveye bile bu karakterde olan insanlar bid’at diye karşı çıkmış­lardır.

Osmanlının son zamanlarında ki din adamları, hocalar ve vaizle­rin bazılarının neka­dar câhil ve bağnaz olduklarını dile getirmek için Mehmet Akif Ersoy şöyle demiştir: “Doğrusu bu herifleri dinle­dikçe, genç­lerdeki dinsizlik modasını hemen hemen mazur görece­ğim. Eğer dinin ne olduğunu bunlardan öğren­seydim, mutlaka ben de dinin en büyük düşmanı olurdum.”(42)

 

İmam Hatip Okulları sâyesinde, bizim memleketimizde asgariye inmiş olsa da; İslâm âleminde bu zihniyetteki kafalar hâlâ tükenmiş değildir. 1995 yılında, Özbekistan’da icra edilen; “İslâmî Değerlerin Geleceği Sempozyumunda” cereyan eden şöyle bir olay anlatılır. Zikri geçen sempozyum icra edilir. Sempozyum heyeti bir yere ye­meğe giderler. Sofrada çatal-kaşık yoktur. Bizim Profe­sörlerden birisi isteyince, bağnaz bir Özbek; “Hazreti Peygamber döne­minde çatal-kaşık mı vardı? O elleriyle yerdi” deyince bizim Profesör: “Doğru ama O’nun döneminde takside yoktu. Gideceği yere deveyle giderdi. Bu­raya ne güzel Mersedes taksilerle geldik, o zaman onlara da binmeyelim” deyince bozulmuş ve bir cevap verememiş. İşte bağnazlık ve yobazlık diye buna derler.(43)

Sâmiha Ayverdi rahmetli Osmanlı evlatlarının bugünkü düştüğü zillet durumunu bir türlü tolere edemiyor (hazmedemiyor) ve şöyle serzenişte bulunuyor: “Neden o zirvelerden bu zırvalara, çukurlara indik? Ne­den yeri göğü titreten sesimiz kısıldı? Neden sadaka verdi­ğimiz mil­letlerin  iânesine el açar duruma gel­dik?”(44)

Yüce Allah şöyle buyurur: “…Şüphesiz ki, bir kavim kendi du­ru­munu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. On­lar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.”(45)Nitekim Müslümanlar kendilerini değiştirdikleri, îmânlarından, inançla­rından, ihlaslarından tâviz verdikleri, sâfiyetlerini koruma­dıkları için Allah onları değiştirmiş ve bin sene dünyâya medeniyet damgalarını vuran in­sanlar, bugün Haçlıların ve bir avuç Yahûdi’nin oyuncağı ve kepâzesi ol­muşlardır. Allah bizlere İslâmî şuur ve basîret lütfeylesin.

 

34- Ahmet Turan Yüksel, a. g. e. s. 125; Ahmet  Şimşirgil, “Kayı-6”, Timaş Yay. İst. 2015, s. 225. Zeynep Dramalı, “Târihi Tersten Okumak”, Yetitepe Yay. 2015, s. 317.

35- Sâmiha Ayverdi, “Türk Târihinde Osmanlı Asırları-2”, Damla Yay. İst. 1978, s. 85.  

36- Halil İnalcık, “Söyleşiler ve Konuşmalar” Profil Yay. c. 1, İst. 2013, s. 224.

37- Mustafa Kara, “Niyazi-î Mısrî”, TDV Yay. Ank. 2006, s. 63.

38- Kâtip Çelebi, “Mîzânü’l-Hak fî İhtiyâri’l-Ehakk”,  Marifet Yay. İst. 2001, s. 42; Yaşar Sarıkaya, “Ebû Said Hâdimî”, Kitap Yayınevi, İst. 2008, s. 86.

39- Mahmud Soydan, “Ankaralı’nın Defteri”, Türkiye İş Bankası Yay. İst. 2007, s. 53; Mahmud Muhtar Paşa, “Rumeli’yi Neden Kaybettik?”, Örgün Yay. İst. 2007, s. 194.

40- A. Turan Yüksel, “İslâm’da Bilim Târihi” Kitap dünyâsı Yay. Konya 2002, s. 140.

41- Ali Rıza-Mehmed Gâlip, “Geçen Asırda Devlet Adamlarımız-2” Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1977. s. 24.

42- Ahmet Hamdi Akseki (Sempozyum), Yay. Hazırlayanlar Hüseyin Arslan-Mehmet Erdoğan, TDV Yay. Ank. 2005, s. 89.

43- İslâmî Değerlerin Geleceği Sempozyumu, s. 190.

44- Sâmiha Ayverdi, “Ne İdik Ne Olduk”, Kubbealtı Yay. İst. 2007, s. 16.

45- Rad Sûresi, 11.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.