Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2431.4
  • BIST
    9793.94
  • BTC
    64141.51$

OSMANLININ BORÇ ANLAYIŞI VE BORÇ ALMALARI(1)

25 Mart 2017, Cumartesi 07:36

İstiğna Ne Demek?

İstiğna: Hırslı tamahkâr olmadan, elindeki ile iktifa edip, başkalarına im­renmeyen, borç almayan, başkalarına minnet ve müdane etmeyen mânâsına­dır. Bunu başarabilen kişilere de müstağni denir. Allah ve Resûlü Müslüman­lardan müstağni olmalarını isterler. Peygamber Efendimiz: “Müminin izzeti, kimse­den bir şey istememesindedir”(1) buyurmuştur.

Hz. Sevban çok fakirdi. Resülullah ona kimseden bir şey istememesini tavsiye etmişti. O hiç kimseden bir şey istemedi, o kadar ki; deve üstünde yolculuk yaparken kamçısı düşse, yerde de yürüyenler olsa “şu kamçımı bir alıverin” demedi indi kendisi aldı, Allah Resûlünün sözüne bu derece uygun davrandı.(2) Konuyla ilgili Allah Resûlünün en çarpıcı hadislerinden biride şöyledir:

 “Nefsim kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, borçlu birisi Allah yolunda şehit olsa, sonra diriltilip tekrar şehit olsa, daha sonra diril­tilip tekrar şehit olsa, borcu ödenmedikçe cennete giremez.(3)

Bu sebeple Osmanlı son derce mütevâzı ve müstağni yaşayan insanlardı. Bozuldukları ve Batı mukallidi oldukları son dönemler hariç, lüks israf bil­mez, son derece sâde bir hayat yaşarlardı. Avrupalı idârecilerin şato ve mali­kânelerine bakıp, onların yaşadıkları köy görüntüsündeki Topkapı sarayından da bunu anlamak mümkündür. Hâlbuki Süleymaniye’yi, Selimiye’yi yapan insanlar neler yapamazdı?

Pilevne savaşlarını ve o şanlı müdafaayı anlatan İngiliz su­bayı ese­rinde der ki: “Osmanlılar aylarca şanla şerefle devam ettirdikleri şanlı Pilevne mü­dafaasından sonra çaresiz kalınca bir yarma hareketi denediler ama başarılı olamadılar,  olmaları da mümkün değildi. Birçoğu esir edildi. Belki de hafta­lardır midele­rine bir lokma indirmeden savaşan bu askerler ne kadar onurlu ve haysiyetli idiler ki,Rusların kendilerine ver­diği yiye­cekleri yemeyi redde­diyorlardı, bir türlü ağızlarına götüremiyorlardı,  haysiyet hisleri buna mâni oluyordu”.(4)

Şimdi de koyuverseler nüfusumuzun her halde yarıdan fazlası Avrupa’ya akacak ve oraya giden insanlarımızın büyük bir çoğunluğu da Avrupalılara kendini çalışmadan nasıl besleteceğinin hesabını yapıyor. Hâlbuki Neyzen Tevfik ne güzel söylemiş:

Her ne yap becerip izzet-i nefsinle geçin

Kimseden bekleme yardım iki el bir baş için

Fransızlarla-İngilizlerle beraber Ruslara karşı yaptığımız Kırım sava­şında gösterdiği kahramanlıklardan dolayı Fransızlar, Hasan Ağa isimli alay­dan yetişme bir askere madalya takmak istemişler, niçin çağırdıklarını bilme­den geldiği madalya töreninde Hasan Ağa, meseleyi anlayınca belinden üs­tünü hızla soymuş ve şaşkın bakışlar arasında vücudundaki onlarca savaş ya­ralarını gösterip şöyle kükremiş:  "Sizin nişanlarınıza ihtiyacım yok,  onlar neye yarar ki. İşte benim Rabbime göstereceğim madalyalar bunlar."(5)

Mehmedçik böyle mistağni ve mütavazı idi. Maddî ve mânevî hiç kimse­den bir şey beklemez yaptığı her işte Rızay-ı Bâri’yi gözetirdi. Ama son za­manlarda İstisnasız hepsinde “Haç” işareti olan, ayrıca verilme şartlarında “Hıristiyanlık için canla başla çalışma” şartı bulunan Batılıların madalyalarını alıp kalbinin üstüne takabilmek için, olmadık şaklabanlıklar yapan Haçlı hay­ranı paşa ve bürokratlarımız da olmamış değil.

Borç, Köleliğin Başlangıcıdır

Hz. Ebû Bekir ve birçok sahâbe Mekke’den Hz. Peygam­berin emri ile hicret edip Medîne’ye gelince Ensar onlara yardım etmek, yiyecek ve içecek getirmek, borç ve iâne vermek için yarışa girmişler, “mal ve mülkümüz sizinle ortak. İstediğiniz gibi tasarrufta bulu­nun”  demişler ama onlardan başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere birçok kimse, bunlara iltifat etmeyip; “Malınız ve mül­künüz size mübârek olsun, bize pazarın yolunu gösterin” demişlerdir.(6)

Dipnotlar:

1- Câmiu’s-Sagîr, 1:102, Hadis No: 89. 

2- Ebû Dâvûd, Zekât, 27; Müsned 5-275.

3- Neseî, Buyu 98.

4- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 12, s. 378; İbrahim Refik, “Geçmişten Geleceğe Işıklar”, Albatros Yay. İst. 2003, s. 97.

5- Zafer Dergisi, sayı 271, s. 7.

6- Osman Nûri Topbaş, “Vakıf İnfak Hizmet”,  Erkam Yay. İs¬tanbul 2002. s, 217.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.