Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2423.8
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64374.07$

OSMANLILARIN YALAN SÖYLEMEDİKLERİ (1)

22 Ekim 2018, Pazartesi 08:37

Söz Namustur, Sözünde Durmayan Münâfıktır:

Hz. Muhammed; sözünde ve vadinde durmamayı münâfıklık telâkki et­miştir.(1) Onu çok seven, inançlı insanlar oldukları için Osmanlılar bu hu­susta o kadar hassasiyet göstermişler ki; düşmanlarını bile hayran bırakmış­lardır.

İsveç Elçisi olarak İstanbul’da görev yapan ve Osmanlı târihi yazan Mouradgea D’Ohsson eserinde şöyle der: "Namus, doğruluk ve dürüstlük bir Türk'ün şiarıdır.  Meşru yollar dışında bir     ka­zanç,  onların en nefret ettikleri şeydir. Türkler arasında başka milletlerde olduğu gibi, senet ve yazılı vesi­kaya lü­zum yoktur.  Verdikleri söze sadıktırlar. Sözlerinin ve vaat­lerinin esi­ridirler. İnsanları aldatmaktan vicdan azabı du­yarlar. Hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar, bütün insanlara karşı aynı şekilde davranırlar.  Müslüman’la gayr-i Müslim arasında fark gözetmezler…"(2)

En müfrit Osmanlı düşmanları bile Onun bu huy ve hasletine hayrandır­lar. Osmanlı ile yaptığı büyük mücâdeleden dolayı kendisine papalar ve pa­pazlar tarafından "Büyük" unvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan ölürken evlatlarına "Görüyorum ki bu gi­dişle yakında himâyeye muhtaç olacaksınız. Sakın bir ha­taya düşüp Rusların veya başkalarının himâyesine girme­yin. Os­manlıyı tercih edin. Çünkü onlar bizin düşmanımız olsa da adildirler. Söz ve vaatlerinde dururlar, size kalleşlik yapıp zarar vermezler"demiştir.(3) 

Osmanlının son zamanlarında Yemende askerlik yapan ve “Yemende Türkler” isimli nefis bir kitap yazan Zeki Ehiloğlu’nun verdiği bilgiye göre; Kanûnî ve zamanındaki adamlar o kadar hak ve adâlete riâyet ederlermiş ki, Habeş Yemen gibi yerlerde insanlar yemin etmezler “ahd-i Süleyman mı?” diye söz verirlermiş, bu senet altına atılan imzadan daha kuvvetli bir yemin kabul edilirmiş. Özdemir paşa bu kadar âdil davranmış ve bu sevgiyi yerleş­tirmiştir.(4)

Pargalı İbrahim Paşa yukarıda da zikri geçtiği üzere küçük yaşta esir edilen bir balıkçı Rum’un oğludur. Dul bir Türk kadınının yetiştirmesidir. Kanûnî bunu yanına alır, hızla yükselir, saraya damat olur, paşa olur bey olur, Sadrâzam olur, 13 sene Sadrâzamlık yapar, Kanûnînin sonsuz güvenine    maz­har olur, ama son zamanlarda bu güveni istismar etmeye, dişe dokunan hare­ketler yapmaya başlar. Kanûnî seni idam ettirmeyeceğim diye söz verdiği için her şeyine katlanır ama Osmanlı Hânedanının kırmızı çizgisi olan “hânedanı bölmek veya ortaklık iddia etmek” gibi bir hataya düşer.

İran üzerine yapılan seferde birçok azgınlıklarının yanında kendine “sultan-ı sani-ikinci sultan” lakabını kullanmaya hattâ bazı resmi evrakın altına bu şekilde yazdırmaya başlayınca, bu hususta öz evlatlarına bile tâviz vermeyip kellesini aldıran Kanûnî, bunu idam ettirmek ister ama söz verdi. Osmanlıda söz namustur. Baş­kaları bilmese bile verdiği söze nasıl hıyanet edecek? Bunu bilmezden gelip onu nasıl idam ettirecek? Koskoca Kanûnî sözünü yememek için aylarca dü­şünür, tereddüt eder, hal çaresi arar, ama illâki kellesinin alınması gerek, aksi takdirde devlet büyük zarar görecek.

 

 Sorduğu âlimler kesin çara değilse bile, hile-i şer’iyye cinsinden şöyle bir çıkış yolu gösterirler ve şöyle derler: “Pâdişahım siz; yaşadığım müddetçe sizi idam ettirmeyeceğim diye söz vermişsiniz, uyku yarı ölümdür, yaşamak sayılmaz, siz uyuyun cellâtlar idam olayını ger­çekleştirsinler, bundan başka çıkış yolu yok” derler ve bu şekilde idam ger­çekleşir. O güne kadar kısa zamanda kazandığı mevki, makam, şan, şöhret ve statüden dolayı “Makbul İbrahim Paşa” diye şöhret bulan Pargalı, ölümünden sonra “maktul İbrahim Paşa” diye anılmıştır. Burada dikkat çeken husus şu; dünyayı titreten Kanûnî, verdiği söz karşısında titriyor ve sözünü yiyip idama yanaşamıyor, illa ki bir çıkış yolu arıyor.(5)

Dipnotlar:

1- Tecrid-i Sarih Tercemesi, DİB. Yay. c. 7, s. 393.

2- D'Ohson, “Tableau general de l’Empire Othoman, 1791, c. 4, s. 261. 

3- Recep Şükrü Apuhan, “Ruhumda darp İzleri Var”, Timaş Yay. İst. l990 s. 41, 136. 

4- Zeki Ehiloğlu, “Yemende Türkler”, Kitâbevi Yay. İst. 2001, s. 46.

5- Hester Donaldson Jenkins, a. g. e. s. 4,  9, 108. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.