Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63890.037$

OSMANLILARIN PEYGAMBER SEVGİLERİ (7)

04 Ekim 2018, Perşembe 08:25

Osmanlının temel prensiplerinden biri de şu idi ki; Harameyn işlerine hiç karışmazlar ve onları Ehl-i Beyt’in idâresine bırakırlardı.

Bunu şu örnekle daha iyi anlaya­biliriz. Bir gün Osmanlı ulemasından bir kısmı Vezîri-i Azam Piri Mehmed Paşaya derler ki, “Ne olur Sultanı­mızı ikna etseniz de Ana­dolu’dan Mekke ve Medîne’ye kadı gönderilse.” Piri Paşa da bu konuyu yazıp Yavuz Sultan Selime bildirdiğinde O’na şu ce­vabı verir: “Yeryüzünde İslâmi­yet yayılalı 900 yıldan ziyade oldu. Mekke Cenâb-ı Allah’ın haremi, Medîne ise Hz. Pey­gamberin başkentidir. Bu zamana gelene kadar onlara taşradan kadı gön­derilmiş midir? Mekke ve Medîne’nin pâdişahlığı (idâresi) Hz. Pey­gamber evlâd-ı kiramı elle­rindedir. Ben o memleketleri asker çekip almadım. On­lar edep ve saygı ile bana itaat etti­ler ve tam bağlılık gösterdiler. Bu şere­fin mükâfatı bana lâzımdır. Allah’ın bana bir lütfu ve ihsanıdır ki, Mekke ve Medîne’de bay­ramlarda ve hutbelerde benim adım anıl­maktadır. Bu­nun için Allah’a ne kadar hamd ve se­nâlar etsem azdır. Bundan duyduğum mutlu­luğu bütün dün­yanın pâdişah­lığına değişmem. Harameyni’ş- Şerîfeyn Mekke ve Medîne halkına her ne çeşit gayret, şefkat, yardım lâzım ise esirgeme göster, ver, sakın ha sakın Mekke ve Medîne işlerine müdahale etme.”(1) Bu tehdit­kâr emirlerden Kutsal Beldeler ve Ehl-i Beyt hak­kında Yavuz Sultan Selim’in ne kadar hassas ve hür­metkâr olduğu anlaşıl­maktadır. Bu se­beple Yavuz dö­neminde buralara çok büyük hizmetler veril­miş­tir.

Diğer pâdişahlar da Hâkimü’l Harameyn değil, Hâdimü’l Harameyn olduklarının bilincinde oldukları için, dinlerine ve Peygamberlerine hürmeten Mekke ve Medîne kale ve kışlala­rına hâkimiyet alâmeti olan bay­rak diktirme­mişlerdir.(2)

Kılıç Kuşanma Merâsimleri:

Osmanlı Pâdişahlarının Eyüp Sul­tan Türbe­sinde, yani Hz. Peygam­berin akraba ve arkadaşının türbesinde, kılıç kuşanma geleneği başlamış ve Os­manlı Pâdişahları genellikle tahta çıkmayı izle­yen ilk Cuma günü kılıç ku­şanmışlardır. Yine Hazreti Pey­gambere olan muhabbet ve merbutiyetlerinden dolayı, genellikle Hz. Pey­gamberin, bazen de hem O’nun hem de başka sahâbenin kılıçları, büyük tö­ren­lerle Şeyhülislâm veya Kutsal beldelerin Payitaht­taki temsil­cisi olan Nakîbü’l-Eşraf tarafından Pâdişah­lara kuşatıl­mıştır.(3) Sultanlar kılıç ku­şanma merâsiminden sonra ecdâdlarının türbelerini zi­yaret ederek saraya dönmüşlerdir.(4)

Avrupa hükümdarlarının taç giyme törenlerine mu­adil, Osmanlıda Kılıç Kuşanma Merâsimleri olmuştur, ama hiç­bir zaman onlarınki gibi tantanalı, depdebeli olmamıştır. Osmanlı­nın her şeyinde bir asillik ve sâdelik vardır.   

Sürre Alayları:

Dinine ve Peygamberine olan sevgi ve muhab­be­tin­den do­layı Mekke ve Medîne’ye vakfedilen yerlerin gelir­leri, ayrıca o mukaddes belde halkına yapılan aynî ve nakdî yar­dımlar sene boyu toparlanır, bir fonda biriktirilir, ay­rıca devlet ve devlet ileri gelenlerinin hediye ve bağışları da cem edilir (toplanır), İstan­bul’da dokunan Kâbe örtüsü ve benzeri hediyeler alınır, yüksek rütbeli bir paşanın başkanlı­ğında, çok görkemli bir törenle yola çıkarı­lır ve her geç­tiği yerlerde resmi tö­renler yapılmak sûre­tiyle kutsal beldelere ulaştırılırdı.(5) Hareket günü Mekke Şerîfine gönderilen Name-i Hümâ­yun ve Sürre-i Hümâyun def­terleri incelenip Sadrâzam huzurunda mühürlendikten sonra, Pâdişahın önünde kızlar ağası tara­fından Sürre Emini’ne teslim edilirdi.

Gülbang-ı Muhammedî:

Osmanlıda sübyan (İlkokul) mekteplerinde tale­beler ta­ra­fından hep bir ağızdan okunan ve âdeta dua mahi­yetinde öğreti­len sözlere, and’a denir. Bu da yine Pey­gamber ve Ehl-i Beyt sevgisinin Osmanlı Milletinde bir dışa vu­rumudur. Sözler şöyle­dir:

“Allah Allah illallah, Celil’ül Cebbâr, Muîn’üs Settâr, Hâliku’lleyli ve’n-nehâr, Lâ yezâl, Zü’l-Celâl, birdir Allah.

Erin erliğine, Hakk’ın birliğine, Din-i Mübin uğ­runa şehit olan gaziler hürmetine diyelim aşk ile birdir Allah.

Allah Allah Allah dâim hay  (üç defa).

Evveli Kur’an, âhiri Kur’an, eli kan, kılıcı kan, si­nesi ür­yan, ciğeri pür­yan, din-i mübin uğruna şehit olanlar ve gaziler aşkına diyelim aşk ile birdir Allah.

Allah Allah Allah daim hay (üç defa).

Evveli gaza, âhiri gaza, inâyet-i Hudâ, kasd-i adâ, din-i mübin uğruna şehit olanlar ve gaziler aşkına diye­lim aşk ile birdir Allah.

Allah Allah Allah daim hay (üç defa).

Hacılar, gâziler, râviler, üçler, yediler, kırklar, Gülbang-ı Muhammedî, nur-ı Nebî, Kerem-i Ali, pîrimiz üstâdımız Haz­ret-i Osman-ı zinnûreyn-i velî.

Gerçekler demine devrânına, Hu diyelim huuuu.”(6)

Dipnotlar:

1- Ahmed Uğur, Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı, 46, s. 62.

2- C. Yıldırım, a.g.e. s.395.

3- Erol Özbilgen, “Bütün Yönleriyle Osmanlı”, İz Yay. İst. 2003, s. 60.

4- M. Zeki Pakalın, a.g.e.c. 2, s. 266.

5- Esat Efendi, “Osmanlıda Töre ve Törenler”, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1979, s. 33.

6- Erol Özbilgen, “Bütün Yönleriyle Osmanlı”, İz Yay. İst. 2003, s. 470.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.