Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2479.7
  • BIST
    9530.47
  • BTC
    61252$

OSMANLILARIN MÜZİKLERİ  (MÛSİKÎLERİ)(2)

17 Temmuz 2018, Salı 07:41

Mevlâna ve Mûsiki:

Hz. Mevlâna; “Her yol Allah’a götürür. Ben sema ve mûsiki yolunu seç­tim” der. Ünlü Filozof Tales’de şöyle demiştir: “Kulaklarımız yeterince güçlü olsaydı, gökteki kürelerin dönüşlerindeki Mûsiki ne ilham verici olurdu”

Hz. Mevlâna hoşgörü ve müsâmahanın pîri ve reh­beri ol­duğu için, Mûsikiyi hoş karşılamış, Sema ve Ayinlerinde kul­lanmış, onu Allah’a ulaştı­ran bir vasıta, bir vesile olarak de­ğerlendirmiştir. Bu hususta o kadar toleranslı davranmış ki; ibâdet edilen yerlerde Sema ve ayinlerin de icra edilmesinde bir beis görmemiştir. O bazı rubailerinde şöyle der:

 “Biz hepimiz Âdem’in cüzleriyiz. Cen­nette o güzel ses­leri duyduk, din­le­dik”

“Demek ki güzel ses, çalgı dinle­mek, âşıkların gıdası­dır. Bu dinle­yişte buluş­mak, kavuşmak hayali var­dır.”(1)

Mevlânâ’nın beyitlerinden anlaşıldığına göre; en­gin bir Mûsiki bilgisine sahiptir. Makamların hepsine aşina­dır. Yalnız bir gazelinde 14 makamdan bahset­mektedir. Geçmişte ve gü­nümüzde hiçbir tarîkat ve tasavvuf hare­keti Mevlevîlik kadar müzikle iç içe ol­mamıştır.

Mev­levî ayinleri, Divan Edebi­yatının ve Ta­savvuf Mûsikisi­nin, hattâ Sanat Mûsikisi­nin temelini teş­kil et­miştir. İl­ham kaynağı olmuştur. Târihi­miz bo­yunca; Sultan l. Murad, Sultan 2. Murad, Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanûnî Sultan Süleyman, Sultan 3. Selim, 2. Mahmud, Abdülaziz,  2.Abdülmecid, ve 5. Mehmed Reşad gibi bir­çok Pâdişahın Mevlevî oluşları,(2)  en büyük şâirlerin, en ünlü bestekârların, en se­vilen sanatkârların, Aziz Dede, Zekai Dede, İsmail Dede, Hâfız Post, Itri, Sadullah Ağa, Abdülkadir Meragı… Gibi Mûsiki dahilerinin Mevlevî oluşu da belki bu sebep­tendir.(3)

Hz. Mevlânâ’nın Mûsiki ile bu denli iç içe olmasını, Sema ve Ayin­lere bu kadar kendini kaptırmasını hazmedeme­yen, O’nu kâ­firlikle, zındıklıkla itham edenler de ol­muştur. Yaptığı şeyin haram olduğuna, Müslümanları iğfal etti­ğine, avam arasına fitne saçtığına fetva veren­ler de ol­muştur.

Evet mûsikiye meyletmiş­tir ama insanı hoplatan, nefsini oynatan müzik tür­leri değil, in­sanı ruh âleminin engin deryasına daldıran, lâhûti ufuklarda gez­diren, buram buram mâneviyat kokan, ruhunu itminana ulaştıran, her namede, her ma­kamda imanı bir kat daha billurlaşan bir mûsikiye meyletmiş. O, Âyin, Sema, Çile, tarîkat um­deleri gibi ritüellerde bile dâima ölümü ve ötesini çağrıştıran sem­boller kullanmıştır.

Müzik Devrimi!

Fakat bu milletin, son zamanlarda ya­şadığı bir­çok trav­madan biri de mü­zik hususunda  ol­muştur. 1926 da bu milletin hâlet-i ruhiyesini yansıtan, âli duy­gu­larını terennüm eden, buram buram mâzi ve aşk kokan sanat müziği şarkılar resmen ya­saklanmıştır.

Bir hastanın ilacını ve antibiyotiklerini kes­mek gibi bir uy­gulama olan bu baskı ve yasağı halk bir türlü kabul­le­nememiş, rûhî bir gıda telâkki edilen bu arzusunu tatmin için, içinde sanat müziği­mize ben­zeyen şarkılar olan Arap-Mısır filmlerine dadanmış, bunun farkına varan o günün idârecileri bu filmlerdeki şarkı­lar Türk­çeleşirse ancak ithaline (yurda girişine) izin veririz de­mişler, film şirketleri bu işe bir çare bulabilmek için, Türk Arap mü­ziği melezi (Arabesk) bir müzik türü ortaya çıkarmış, dili­miz ve müziğimiz bozulmuş git­miştir.(4)

Solcu kimliği öne çıkan, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Atilla İlhan bile millî Mûsikimizi yasaklayıp horlayışımıza siten ediyor ve şöyle diyor: “Elin keferelerini bile çarpıp (mest eden) millî Mûsikimizi biz yıllarca hor görmü­şüzdür., hâlâ hor görürüz. İlericilik adına yediğimiz namelerden birisi de budur. Kendi hesabıma ben, bu önemli yanılgımın farkına ancak otuz yaşına doğru varabildim; ancak o yaştan sonra Türk Mûsikisine yöneldim; yoksa gidin bulun lise, üniversite arkadaşlarımı, size Türk Mûsikisini ne kadar kü­çümsediğimi anlatsınlar. Nasıl küçümsemezdim ki, İnönü diktatörlüğü bizi Batı Mûsikisine doğru yöneltiyordu.”(5)

Dipnotlar:

1- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay.Konya 1966. c. 4, beyit No: 732.

2 - İslâm Ansiklopedisi, MEB yayınları, c. 8, s. 169; Eva de Vitray, “Konya Hz. Mevlânâ ve Sema”, İl Kültür Müdr. Yay. Konya. s. 83.

3 - A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-2”, TDV Yay. Ankara 2007, s. 216.

4 - Ali Ulvi Kurucu, “Hatıralar-1”, M. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yay. 2007, İst. 2. baskı, s. 358.

5 - İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 172.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.