Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2424.2
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64440.54$

OSMANLILARIN MÜZİKLERİ  (MÛSİKÎLERİ)(1)

16 Temmuz 2018, Pazartesi 07:26

Mûsiki ve İslâm:

İnsan iki unsurdan yaratılmıştır, ruh ve beden. İkisinin de doyması, tat­min edilmesi gerekir. Bedenin ihtiyacı olanlar yiyecekler, içecekler. Ruhun ihtiyaçları ise mânevî gıdalar, yani iman, inanç, ibâdet, dua… Müzikte bun­lardan biridir. Onun için dünyada Mûsikisiz millet yoktur.

Aşırı olmayan, insanın şehevi duygularını tahrik edip, nefsî isteklerinin kölesi yapmamak kaydıyla ruhun bu ihtiyacının da giderilmesi gerekir. Fakat yukarıdaki kural­lara uyulmazsa Mûsiki, ruhun değil, nefsin gıdası şeytanın da kötülük aracı olur.

Kur’an-ı Kerimde Mûsiki, direkt olarak geçme­mekle bera­ber, “Allah yolundan saptıran faydasız sözler” şek­linde geç­mesi, bazı kişileri Mûsikinin haram olduğu kanaatine sevk etmiştir. Müşriklerden bazı zenginler Müslüman olmayı dü­şünen kimseleri duyduklarında; şarkıcı kadınlara para verip, “Git falanın yanında bulun, şarkı söyle, onu meş­gul et, İslâm’a gir­mesine mâni ol” derlermiş. Bu âyet-i celilenin bu olaylar üze­rine indiği rivâyetleri vardır.(1)

Fakat yukarıda sayılan kötülüklere insanları teşvik ve sevk etmeyen, normal ve sınırlı müziğe cevaz veren hadisler ve uygulamalar da vardır:

Peygamber Efendimiz Aişe vâlidemizle beraber,  bazı folklor ve yöresel oyunları seyretmişler,(2) bazı düğün ve sün­net düğünlerinde davul def gibi aletlerin çalınmasını emret­mişlerdir.(3) Mekke’den Medîne’ye hicret edip geldiğinde Medîne halkı evinde ne bulduysa; davul, dümbek, tava, tencer, tepsi kapıp “Veda Tepesi” denen yerde “Taleal bedru aleyna” diye başlayan o çok hareketli parçayı çalarak karşılamışlar, Allah Resûlü bir şey dememiş.(4)

Bu ve benzeri olaylar, aşırı ve şehevi olmamak kaydıyla, insanı içki, ku­mar, fuhuş gibi kötülüklere sevk etmediği takdirde Mûsikinin meşru olacağına kail olan âlimler vardır.

İmam Şafi bir gün bir yerde otururken birisi gâyet etkili ve hüzünlü şar­kılar söylemiş, Hazreti İmam yanında oturan bir kişiye “bir şey anladın mı? Bu söylenenleri sevdin mi?” diye sormuş. Adam hayır deyince; “o halde sende insanî duygular dumura uğramış” buyurmuş.(5)Yani Mûsiki insanın fıtratında mevcut olan bir duygudur.

İmam Gazali İhyasında şöyle der: “Baharın ve çiçeklerin ud’un ve telle­rinin tahrik etmediği kimsenin mizacı o kadar basittir ki, ilacı yoktur. Güzel ses; söz anlamayan sabiyi, yaratılış i’tibârıyla budala olan deveyi bile etkiler ki; bu sayede ağlayan çocuk susar uyur. Deve sırtındaki ağır yükün hafifledi­ğini hisseder, uzak mesafelere katlanır. Duyduğu sevinçten âdeta mest olur”(6)

Sadi de Gülistanında bir Arap çocuğunun söylediği şarkı yüzünden deve hareketlenmeye, oynamaya başlar ama sâhibi olan bedevi, ondan hiç etkilen­mez ve deveyi azarlamaya, dövmeye başlar, bunun üzerine Şeyh Sadi; “bu güzel mûsiki hayvanı bile etkiliyor ama sana hiç tesiri olmuyor” diyerek bağ­naz ve dar ufuklu insanları tenkit eder.(7) 

Mevlânâ ve Mûsiki:

Hz. Mevlânâ; “Her yol Allah’a götürür. Ben sema ve mûsiki yolunu seç­tim” der. Ünlü Filozof Tales’de şöyle demiştir: “Kulaklarımız yeterince güçlü olsaydı, gökteki kürelerin dönüşlerindeki Mûsiki ne ilham verici olurdu”

Hz. Mevlânâ hoşgörü ve müsâmahanın pîri ve reh­beri ol­duğu için, Mûsikiyi hoş karşılamış, Sema ve Ayinlerinde kul­lanmış, onu Allah’a ulaştı­ran bir vasıta, bir vesile olarak de­ğerlendirmiştir. Bu hususta o kadar toleranslı davranmış ki; ibâdet edilen yerlerde Sema ve ayinlerin de icra edilmesinde bir beis görmemiştir. O bazı rubailerinde şöyle der:

 “Biz hepimiz Âdem’in cüzleriyiz. Cen­nette o güzel ses­leri duyduk, din­le­dik”

“Demek ki güzel ses, çalgı dinle­mek, âşıkların gıdası­dır. Bu dinle­yişte buluş­mak, kavuşmak hayali var­dır.”(8)

Mevlânâ’nın beyitlerinden anlaşıldığına göre; en­gin bir Mûsiki bilgisine sahiptir. Makamların hepsine aşina­dır. Yalnız bir gazelinde 14 makamdan bahset­mektedir. Geçmişte ve gü­nümüzde hiçbir tarîkat ve tasavvuf hare­keti Mevlevîlik kadar müzikle iç içe ol­mamıştır.

Dipnotlar:

1- Elmalı Hamdi, Lokman Sûresi, 6. Âyetin Tefsîri.

2 - Buhârî, Iydeyn 2,3,25,Cihad 81,Menâkıb 15,Menâkıbu'l- Ensâr 46; Müslim, Iydeyn 19,(892).

3 - Tirmizî, Nikah 6, (1089), Buharî, Nikah 63.

4 - Refi Cevad Ulunay,“Mevlânâ, İhtifaller ve Konya Yazıları”,Haz. M.Özcan, Konya 2003,s. 50.

5 - Dursun Gürlek, “Karınca Huzura Varınca”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 127.

6 - Dursun Gürlek, “Karınca Huzura Varınca”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 96.

7 - Hasan Çifçi, “Hiciv ve Sosyal Eleştiri”, Kültür Bak.Yay.Ank. 2002,  s. 262.

8- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay.Konya 1966. c. 4, beyit No: 732.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.