Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2325.3
  • BIST
    9093.72
  • BTC
    70160.99$

OSMANLILARIN GÜÇLERİ, KUDRETLERİ (6)

15 Ağustos 2017, Salı 07:26

Siyasî Güçleri:

“Hak güçlünündür”, “Önce toplar, sonra diplomatlar konuşur” gibi siyasî gücün askerî güce bağlı olduğunu belirten sözler vardır. Bu geçmişte de, gü­nümüzde de böyledir ve böyle olacaktır. Dolayısıyla son zamanları hariç Os­manlının siyasî gücü her zaman çok etkili olmuştur.

Şimdiki ABD’nin pozis­yonu gibi onsuz oyun kurulamamış, onsuz düzen tutulamamış. Yerine göre Avrupa’da ve Balkanlarda tahta çıkacak prenslere bile etkili olmuş, onun iste­dikleri taht ve taç sâhibi olabilmiştir. Bir zamanlar Polonya (Leh) Kralını Os­manlı seçerdi.(1) 1606 Târihindeki Zitvatoruk Antlaşmasına kadar durum böyledir. Birkaç somut örnek verelim:

Sultan 2. Beyazid döneminde Venedik sarayının bazı duvarlarına Os­manlıya hakaret eden, küçük düşüren resimler yapılmış ve bunu sultan casus­ları vasıtasıyla haber almış. Venedik balyozuna (kralına) bir ferman gönder­miş ve “elçimin gözleri önünde o duvarları derhal yıktıracaksınız” diye tehdit etmiş ve gerçekten elçi oradan ayrılmadan duvarlar yıkılmış, tablolar imha edilmiştir.(2) Yine Venedikliler 4. Murad döneminde Avlonya limanımızda bir câminin minâresini top ateşiyle yıkmışlar, Osmanlının gazabından kurtulmak için 200 bin altın tazminat ödemişlerdir.(3)

En zayıf dönemlerinde bile Osmanlının siyasî gücüne çarpıcı bir misal daha: Sultan 2. Abdülhamid döneminde İslâm’a ve Peygamber Efendimize hakaret eden bir piyesi Paris’te sahneye koymak isterler. Sultan Hamid Fransa hükümetinden piyesin yasaklanmasını ister ve yasaklanır.

Bunun üzerine “İn­giltere daha demokrat, daha güçlü, orada müdahale etmezler” düşüncesiyle Londra’da oynatılmak istenir, Sultan Abdülhamid İngiliz Hükümetinden de aynı ricada bulunur. Ama onlar “İngiltere demokrasinin beşiği olan bir mem­leket, böyle şeylere müdahale edemeyiz” mealinde cevaplar verir. Bunun üze­rine Sultan; “o halde bende İslâm memleketlerine Halîfe-i Müslimin olarak bir selâm-ı şahane göndereyim” deyince İngilizler hemen pes etmişler ve piyesi kaldırmak mecburiyetinde kalmışlardır.(4)

1700 yılına kadar Rusya Osmanlıya değil, Devlet-i Âliyye’ye metbu (bağlı) bir devlete yani Kırım Hanlığına haraç ödeyen bir devlet idi.(5) Ama maalesef Osmanlı torunları onlar gibi olmak bir yana, onlar gibi düşünmeyi bile terk etmişlerdir. Günümüzde  hâlâ bazı çevreler; “Osmanlı Yemende ne arardı da, giden gelmedi, bu kadar şehit verildi?” diyorlar.

Büyük devlet felsefesini ve idealizmini bilmeyen insanlar elbet böyle düşünebilir ama on­lara sormak lâzım; İngilizler Çin, Hindistan ve Avustralya’da ne ararlardı? İspanyollar Güney Amerika’da ne ararlardı? Günümüze gelelim; ABD Irak ve Afganistan’da ne arar?

17. Yüzyılın sonlarına kadar dünyada üstünlük Türklerdeydi. Türk ilerle­yişinin bir türlü durdurulamaması, ne yaparlarsa yapsınlar Osmanlıyı bir türlü yenememeleri neticesi Avrupa’da “Türkler yenilmez” imajı oluştu. Altı asır süren Osmanlı Devleti son dünya düzeniydi. Yenisi  hâlâ kurulamadı.(6)

Osmanlıyı hakkıyla takdir için iyi düşünmek lâzım: Azak’tan Aden’e, Viyana kapılarından Hint Adalarına muazzam bir İmparatorluk. Tekraren söyleyelim; bugün Osmanlının toprakları üzerinde 60’dan fazla müstakil devlet var. Nijerya, Nijer, Çad, Mali, Mozambik, Habeşistan… Ta Mambassa’ya kadar Osmanlı toprağı.(7)

 Fâtih’in Bizanslılara: “Benim kudreti­min ulaştığı yere sizin haylleriniz bile ulaşamaz” dediği ters yüz ol­muş, bugün dedelerimizin güçlerinin ulaştığı yerlere bugün maalesef bizim hayallerimiz ulaşamamakta, kel Yunan ve onun koruduğu Kıbrıs, bir asırdır bize kafa tutmakta ve biz bir şey yapamamaktayız.

 Yani eskiden Açe’ye uza­nan kol ve kudretimiz, bugün burnumuzun dibindeki düşmanlara yalvarır hale gelmişiz. Kıbrıslı Rumlara “tekerimize taş koymayın da biz de sayenizde AB’a girelim” diyoruz. Veyl olsun Osmanlı düşmanlarına, yazıklar olsun dedele­rine dil uzatanlara. Yuh olsun ceddime hor bakıp laf atanlara!..

Ekonomik ve Fizikî Güçleri:

“Osmanlının Zenginlikleri” başlığı altında bu konuyu daha detaylı işle­yeceğiz ama, burada da birkaç misal verelim:

Paris’teki Notre-Dame Kilisesinin inşaatı 200 yıl sürmüş ama(8) Ünesco ta­rafından Dünya Eserleri listesinde olan Sultanahmet, Selimiye gibi eserlerin yapımı en fazla 7 sene sürmüştür. Onların yavrusu mesabesinde olan ve gü­nümüz teknik ve taktiğinden de faydalanıldığı halde Ankara Kocatepe Câmii­nin yapımı 25 seneden fazla sürmüştür. İşte Osmanlının gücü budur.

Dipnotlar:

1- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 137.

2- İlhan Bardakçı,“İmparatorluğa Veda”,Hülbe Yay.İst.1985.s.263;Târih ve Med.Drg.Sayı 17,s.30.

3- Mustafa Armağan, “Geri Gel Ey Osmanlı”, Ufuk Kitap, Ekim 2007, İst. s. 132.

4- Târih ve Medeniyet sayı 17, s. 32.

5- N.Kösoğlu,Türk Dünyası Târih ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler”,Ötük. Yay.Ank.1997,s.390.

6- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 14.

7- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 32.

8- Beynun Akyavaş, “Seni Seven Neylesün”, TDV Yay. Ank. 2012, s.147.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.