Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    64098.926$

OSMANLILARIN DÜZEN, TERTİP VE DİSİPLİNLERİ (1)

17 Temmuz 2017, Pazartesi 09:31

Düzen ve Disiplin Timsâli Türkler:

Düzen, tertip ve disiplinin olmadığı bir yerden başarı beklemek aklen muhaldir, imkânsızdır. Osmanlı asırlarca başarılı olduğuna, târihe nam ve şan saldığına göre kısaca hüküm vermek yeterli olur ama biz yinede dedelerimizin nasıl bir tertip ve düzen içinde olduklarını, düşmanları oldukları halde ger­çekleri itiraf etmekten geri duramayan Batılı seyyah ve devlet adamlarının dilinden dinleyelim:

Kanûnî döneminde elçi olarak gelen ve seferlere de iştirak eden Busbecq Kanûnî’nin Amasya Ordugâhını şöyle tasvir eder: “Bu muazzam kalabalık içinde methe değer görünen nokta, sessizlik ve disiplindir. Hiçbir bağrışma ve uğultu yoktur. Hâlbuki alelade kalabalıklarda böyle şeyler eksik olmaz. Her­kes kendisine tayin edilen noktada rahatça duruyordu. Paşalar, sancak ve alay beyleri, yüzbaşılar ve daha küçük Türk subayları, yerlerine oturmuşlardı. Alelade neferler ayakta idi. En çok göze çarpan topluluk, sayıları birkaç bine erişen yeniçerilerdi. Bunlar, diğer birliklerden ayrı bir yerde uzun bir saf halinde duruyorlardı. O kadar sessizdiler ki, benden çok uzakta bulunmadık­ları halde, acaba canlı insanlar mıdır? Yoksa birer heykeller midirler diye tereddüt ediyordum…”(1)

“Osmanlıda Bir Köle” adıyla dilimize çevrilen, Osmanlıya esir düşüp yıllarca içlerinde yaşayan Michel Herbeer isimli esir Hatıralarında şöyle der: “Aslında burada Türklerin askerî düzenlerinden de söz etmem gerekir. Her tarafta nasıl bir düzenin egemen olduğunu, aralarında ne kadar iyi geçindiklerini, birlik içinde sessiz ve kafa tutmadan, uyum içindeki davranışlarını, küfretmeden, içki içip sarhoş olmadan, birbirlerine de içmeye kışkırtmadan, fahi­şelerle  düşüp kalkmadan, birbirlerine karşı  kin ve haset güt­meden, kendilerini gösterişe kaptırmadan, yaya ve atlı askerler­den oluşan ordunun muazzam karargahlarına nasıl bir tutum­luluk içinde yönettiklerini görüp onların arasında yaşamamış olanlar böyle bir düzenin mümkün olacağına inanmazlar. Bu konular başka kimseler tarafından enine boyuna anlatılmış ol­duğundan ben sözü uzatmayıp tekrar kendi öyküme döneceğim.”(2)

Büyük Fransız târihçisi Rene Grousset (1885-1952) de, “Asya’nın Çeh­resi” isimli meşhur eserinde Türk düzen ve disiplini hakkında şöyle der: “Bu­günkü Asya milletlerinin hepsine, millet ve devlet olmayı Türkler öğretmişler, Türkler teşkilâtlandırmışlardır. Hepsinde Türklerin birleştirici, basit hale irca edici (indirici) tesirleri görülür. Hepsinde “Türk Düzenini” buluruz. Zaten devlet ve hükümetin mânâsı, Türklere göre sâdece “düzen” dir. Osmanlı târihin en şaşırtıcı maceralarından birini temsil eder. O derece ehemmiyet kesbetmişlerdir ki, Türk ırkını yalnız Osmanlıların temsil ettiği sanılır. Deb­debelerin târihin en büyük destanlarından biridir.”(3)

Fransa(Burgonya) elçisi olarak 2. Murad döneminde bulu­nan Broçguiere:  "Bizde; Fransız ordusunda 10 kişi, Türk­lerde 1000 kişinin yapacağı gürültü­den fazla ses çıkarır. . Türk ordusu dünyanın en ilahi düzenine sahip ordudur. Hıristiyan ordularının 10 günde aldıkları yolu, Türk ordusu bir gecede ra­hatça alır. " diye yazmaktadır.(4) Yukarıda zikri geçen Busbecq’de hayranlı­ğını şöyle belirtir: “Her yeniçeri  ve sipahi bizim Batılıların bir bölük şövalye­sinden daha ağırlıklı bir asalet abidesiydi”(5)

Osmanlı seferlerine gözlemci olarak katılan, daha sonra el­çiliğe kadar yükselip İstanbul’da görev yapan Meşhur İngiliz diplomatı Ricault orduyu hümâyun ile Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın Uyvar seferine katılmış ve gözlemlerini şöyle dile getirmiştir: “…Fakat benim fikrime göre bu halden daha fazla bir ihtişâm gösterisi mümkün değildir. Bunu ancak Osmanlı İmpa­ratorluğu gerçekleştirebilir. Orduda düzen tek kelimeyle fevkaladedir. Fik­rimce bu düzen içki yasağı ile sağlanmaktadır. Ordugâhta içki içene idam cezası bile verilir. İçki olmadığı için ordugâhta en ufak bir gürültü ve müna­kaşa duymak mümkün değildir.”(6)

Dipnotlar:

1- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 266.    

2- Michel Herbeer’in Anıları,“Osmanlıda Bir Köle”, Çev.Türkıs Noyan,Kitap Yay.İst.2003.s.314.

3- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 392.

4- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 264.

5- İlhan Bardakçı, “Târih­ten Bugüne”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2004, s. 24.

6- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 269.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.