Konya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2439.6
  • BIST
    9717.13
  • BTC
    63485.14$

Osmanlı?da Tebaa Adâleti (2)

18 Ocak 2017, Çarşamba 07:54

Osmanlı ise bir yeri alınca toprakların bir kısmını  eski sahiplerine ve kiliseye verir, sâdece cüz’i bir vergi alırdı. Bir kısmını da fethe katılan sipahilere tımar olarak verirdi. Onun için Osmanlı tercih edilirdi. Kıbrısta bile böyle olmuş, Kıbrıs fethi esnasında yerli halk Ada’nın hakimi durumundaki Venediklilere yardım etmemiş, bilakis Osmanlı tarafını tut­muştur.(1)

Târihçi Prof. Mc Neill Amerikalı bir papazın oğludur. Karısı Rum asıllı Elizabet’dir. Yaptıkları araştırmalar neticesi genel hatlarıyla vardıkları netice şudur: Cengiz Han, Timur gibi imparatorluklar kuran kişilerin temel dayanağı yağmadır. Bir yeri alırlar, yağmalarlar, zenginleşirler, yeni askerler bulurlar, yeni yerler fethederler ve bu döngü devam eder.

 Avrupa’nın sömürgelerinde yani kolonilerinde kurdukları imparatorluklar da az farkla böyledir. “Fakat Roma ve Osmanlı gibi imparatorluklar, reya’yı zenginleştirip onların refah ve güvenliğini sağlayarak vergi kaynaklarını artırmak sûretiyle güçlü ve devamlı imparatorluklar kurmuşlardır.”                                                       (2)

Geraud Poumaredez, “Haçlı Seferine Son Çağrı” isimli kitabında şöyle der: “...Öte yandan Türklerin ilerlemesinin bazı Hıristiyan toplulukları tara­fından endişeyle değil, rahatlamayla hattâ memnuniyetle karşılandığı da ol­muştur. Artık gelenekselleşmiş bir açıklamaya göre, Osmanlılar Balkanlar­daki hızlı ilerlemelerini vergileri hafifletme ve düzeni geri getirme güvence­siyle köylü kesimi kazanarak sağlamışlardır.

16. Yüzyıl başında Ege adala­rındaki Yunan toplulukları bazen Türkleri, gerektiğinde Latin kökenli efendi­lerinin aşırılıklarına karşı başvurulacak bir kurtarmacı merci gibi gördüler. Yani Doğudaki Venedik topraklarında Yunanlıların Türk saldırılarını püs­kürtmekte genel olarak gösterdikleri gayrete rağmen, kişisel olsun topluca olsun, işgalcinin (yani Osmanlının) tarafına geçildiği de olmuştur...”(3) 

Kendi idârecilerinin baskı ve aşırı vergilerinden bıkıp usanan Korsika Adasının bazı önderlerinin, Osmanlıya elçiler göndererek Devlet-i Âliyye’nin idâresine girmek için talepte bulundukları da yine târihî gerçeklerdendir.(4) 

Macar Yazar Kald Nagy (1838-1901)  bu duruma şöyle bir misal verir ve şöyle der: "l558-1560 yılları arası, yani iki sene içinde Os­manlı bizden 6 mil­yon akçe vergi topladı, 23 milyon akçe  Macaris­tan’da yaptığı sosyal tesislere sarf etti" (5) Başka bir Macar yazar Takats (1860-1923) “Macaristan Türk Âleminden Çizgiler” isimli eserinde; “Osmanlının Macaristan’a her yönden faydalı olduğunu” yazar.(6)

Osmanlı fethettiği yerleri sömürmek için, geçici kalma anlayışıyla fet­hetmemiştir. Erhan Afyoncunun da tabiriyle her fethettiği yeri vatan olarak görmüş ve Kızılelma hedefine daha yakın olması hasebiyle, esas vatanı Ana­dolu’dan daha fazla oralara sosyal hizmetler götürmüş, yol, köprü, han, ha­mam, ibâdethane, suyolları... İnşa etmiştir.

 Avrupalı sömürgeciler sömürdük­leri yerleri ölünceye kadar sağacakları bir inek gözüyle gördükleri için böyle sosyal hizmetler yapmamışlar, sâdece oraların kanını emmişlerdir. 300 sene kaldıkları yerlerde bile bir eserleri yoktur.(7)

 ABD Başkanlarından Franklin Ruzvelt (1882-1945), Afrika ülkelerinden Gana’yı ziyaret eder ve şöyle der: “Burada durum felâket, bu yerliler bizden 5000 yıl gerideler ve İngilizler 200 senedir buradalar.”(8) Yani İngilizler bu bölgeleri 200 senedir sömürmelerine rağmen taş taş üstüne koymamışlar ve bu insanlara teknik ve taktik adına hiç­bir şey öğretmemişler demek istiyor.

 

 

Michel Pahariet 19. Yüzyıl Balkan ekonomileri üzerine yaptığı araştır­malar neticesi; “Balkanların Osmanlı devleti çatısı altında uzun müddet sa­vaşsız yaşaması ekonomik yönden onların lehine oldu ve güçlendiler” yoru­munu yapmıştır.(9)

Osmanlıyı her hususta tenkid eden, onların torunları olmaktan utanan Cumhuriyet ricali, Cumhuriyetin ilk yıllarında “Varlık Vergisi” diye çok ağır vergiler koymuşlar, dünya nezdinde Türklerin i’tibârını zedelemişler ve içi­mizde asırlardır yaşayan birçok azınlığın memleketi terk etmelerine sebep olmuşlardır.(10)

 

Dipnotlar:

1-Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 192. 

2-Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 318.

3-Geraud Poumaredez, “Haçlı Seferine Son Çağrı”  Yeniçağ Avrupasında Osmanlı İmgesi,  Çeviren İsmet Birkan, İletişim Yay. İst. 2010, s. 18.

4-Editör: Seyfi Kenan, “Osmanlılar ve Avrupa”, İSAM Yay. İst. 2010, s.27.

5-Târih ve Medeniyet Dergisi sayı, 50, s. 20. 

6-Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c, 13, s. 26. 

7-Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 16.  

8-10. 04. 2013 NTV saat 22. 30. Atom bombası belgeseli.

9-Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 17.

10-Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 175.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.