Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2423.5
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66088.42$

Osmanlıda Kitap Kıymeti ve Ödünç Verme

07 Ocak 2015, Çarşamba 08:30
Eski dönemlerde basım yayım işleri bugünkü kadar kolay olmayınca kitap çok kıymetli, çok pahalıdır. Osmanlı Vak’anüvistlerinden Esat Efendi yazdığı bir kitaba karşılık Kanlıca’da bir yalı parasını padişahtan ihsan olarak alabilmiştir.( ) Kitap Osmanlı döneminde iyi bir yatırım aracı imiş. 100 bin akçe, yani bugünkü rayiçle milyonlar değerinde kitaplar varmış.( )  Sultanların, beylerin, paşaların, bürokratların düğünlerinde en kıymetli hediye olarak kitap getirilirmiş.( )  4. Mehmet oğlanlarını everince düğünde çok kıy¬metli 71 adet eser hediye gelmiştir. Çok kıymetli bir ilim malzemesi olduğu ve nadir bulunduğu için insanlar birbirinden ödünç alıp okurlar ve sahibine iade ederlermiş. Ama bazı zamanlar bu geri verme işinde aksamalar olduğu için, kitap sahiplerinden şiirler, fıkralar, darb-ı meseller zikredilmiştir. “Ödünç verilen kitaplar Yemen’e giden askerler gibi geri gelmezler.” Diyenler olduğu gibi; “Kitaplar çok iyi dostlardır, ama ödünç verildiği zaman çok acı çekerler. Öylesine kırılırlar ki, bir daha geri dönmezler.” Diyenlerde olmuş. Köse İmam diye bir zat verdiği kitaplar geri gelmeyince canı sıkılmış ve kütüphanesine şöyle bir levha asmış: Dest-i gadr-i müsteirandan ziyânım bîhesabAhdim olsun âriyet hiç kimseye vermem kitap Yani: Ödünç kitap alanlar elinden hesapsız zarar ettiğim için, yeminim ettim kimseye ödünç kitap veremem. Mevlânâ soyundan olan Şefik Can, Kuleli Askeri Lisesinde talebe iken hocası Tahirül Mevlevi’den ödünç kitap ister ama hocası vermez. Yıllar sonra hocası ile baba-oğul gibi iyi bir dostluk kuran Şefik Can, hocasına bu olayı hatırlatınca, Tahirül Mevlevi kütüphanesinde asılı olan şu levhayı gösteriyor: “Benim dünyada yegâne sevgilim kitaptır. İnsan sevgilisini geçici bir süre için bile olsa, başkasına verebilir mi?”( )  Ahmet Vefik Paşadan birisi ödünç kitap ister o vermez ve “ben bu kütüphaneyi böyle teşekkül ettirdim!” diye latife eder. Bu durum da şöyle yanlış bir anlayışın doğmasına sebep olmuştur: Matbaada yüzlerce, binlerce basıp Piyasaya sürülmesinin söz konusu olmadığı dönemlerde, adam kitap kurdu, kitap aşığı, ama kitap yok. Çok güzel bir kitabın varlığını duyunca okumak ister ama elde edemez, satın almak ister piyasada bulunmaz, ödünç ister verilmez, ne yapacaklar? “Kitap çalmak günah olmaz, ilim metaı olduğu için başka hırsızlıklarla kıyaslanmaz” gibi yanlış bir anlayış doğmuş ve çok olmamak kaydıyla böyle olaylarda vuku bulmuştur. Kethüdazade Mehmet Arif Efendi kitaplığından kıymetli kitap çalan birini görmüş, seslenmemiş ama arkasından hizmetçisini gönderip sahaflardan adamın sattığı kitabı para ile alıp geri getirtmiştir.( )  Osmanlıda kitap satmak ilme ihanet telakki edilmiştir. Babasından, dedesinden miras kalan kitapları bile satmazlar, ehil olanlara hediye ederlermiş. Mecbur kalıpta kitap satmaya kalkanlar kendi kitaplarını bile gizlice satma yoluna giderlermiş.  Kitapların böyle kıymetli olduğu asırlarda kitap alışverişi yapan kişilere Sahaf veya Sahhaf denmiştir. Bunlardan bazıları kıymetli nadir bulunan kitaplar hususunda o kadar insafsız davranmışlar, tabir caizse karaborsa uygulamışlar ki; “Sahhaf-ı bî insaf” sözü şüyu bulmuştur (yayılmıştır). Fakat günümüzde Batı dünyasında kitap bir insanın ihtiyaç listesinin 18. sırasında, bizde ise 122. sırasında olduğunu maalesef ve maalesef yapılan istatistikler gösteriyor.( )  Dipnotlar:1- İbrahim Refik, “Köklerden Göklere”, Albatros Yay. 2001, s. 112.  2- Derin Tarih Dergisi Şubat 2014 sayı 23, s. 81.3- İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 29. 4- Dursun Gürlek, “Maziye Bir Bakıver”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 187. 5- Kethüdazade Mehmet Arif Efendi,“Osmanlı Hayatından kesitler, İnsan Yay. İst. 2007, s. 41.6- Y. Bülent Bâkiler, “Sözün Doğrusu-1”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. 7. Baskı, İst. 2006, s. 261. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.