Konya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    35.11
  • ALTIN
    2326.3
  • BIST
    9117.07
  • BTC
    70104.96$

Osmanlıda Kitap Aşkı ve Kütüphâneler (1)

15 Aralık 2020, Salı 08:26

Bir medeniyetin ilimsiz, kitapsız ve kütüphânesiz olması müm­kün değil­dir. Osmanlı Medeniyetinin muharrik gücü (hareket kay­nağı) de bu malzemeler olmuştur. “Sahâbeden sonra İslâm’ı en iyi anlayan ve hayata tatbik eden Osmanlılar­dır’ diyen âlimler oldu­ğunu daha önce yazmıştık.(1) Hal böyle olunca ilmin, âlimin, kitap ve kütüphânenin kıymetini de en iyi anlayan onlar olmaları gerekir.

Kâğıt, ilim malzemesi olduğu için Osmanlı’da kutsal sayılmıştır. Eskiden yokluğu da çekildiği için son derece hürmet görmüş, mez­beleliklere, çöp­lere atılmamıştır. Benim çocukluğumda bile yâni 1960’lı yıllarda bile ihti­yarlar yerde bir kâğıt parçası gördüler mi, hemen onu alırlar, üstüne akıtılmayacak bir yere kaldırırlar ve “kâğıdın üstüne abdest bozanı şeytan çarpar” derlerdi.

Müslümanlar arasında ilim ve öğrenme, doğar doğmaz çocuğun kula­ğına ezan okumak suretiyle başlar, helal süt emzirmek, iyi örnek olmak suretiyle devam eder, 5 yaşına gelince “Âmin Alayı”(2) diye çocuğun ömür boyu unutamayacağı, herkesin maddî durumuna göre görkemli bir törenle hocanın önüne gönderilirdi. Her hususta bozul­duğu son zamanlar hariç tu­tulursa, Osmanlı milleti muasırlarına göre okuma oranı daha yüksek, daha bilgili ve aydın insanlardır. Pey­gamberimiz “İnsanlar meliklerinin (idârecilerinin) dini üzerine­dir”(3) buyurduğuna, yâni onlar nasılsa, halk da öyle olur dediğine göre, kısacası halkın ölçüsü idârecileri olduğuna göre, onlardan bir­kaç örnek sunalım:

Bâzıları Türkleri at ve kılıçtan başka bir şey tanımayan, ilim ve irfânla alâkası olmayan, “Etrak-ı bî idrak-İdraksiz Türkler” olarak tanıtır. Bu Haçlı fanatik­lerin iftira ve tezvirlerinden başak bir şey değildir. Yukarıda da zikrettik. Şu bir realite ki; ilimsiz medeniyet olamaz. Osmanlı medeniyeti diye bir mede­niyet varsa ki vardır, bu­nun ilimsiz olması mümkün değildir. Eğer öyle olsa, bugün hâlâ ayakta olan medreseler, dâru’l-hadisler, daru’l-ilimler, daru’l-kurra­lar, daru’l-fıkıhlar… Süs için mi yaptırılmıştır.

Bugün dünyâ üze­rinde ilmi olmadan, temâyüz eden, ilerleyen, yükselen, yücelen, bir millet gösterilemez. Osmanlı cihan devletinin ku­rucusu evlatlarına “beni kırın, ama sakın Edebali’yi kırmayın” derken, onun kara ka­şına, kara gözüne hayran olduğu için mi söylüyordu? Onun ilmine ve irfânına hürmet ediyordu.

İlmi, ilim adamını, okumayı, araştırmayı çok seven Fâtih, Mânisa’da şehzâde iken bir kütüphâne oluşturmuş, Sultan olunca bu kıymetli hazîne­sini başkentine yâni Edirne’ye getirmiş, İstanbul’un fethinden sonra da İstanbul’a taşımıştır.(4) Savaşa giderken bile atın üzerinde, ilim erbâbını etrafına toplayıp, ilmi müzakereler yaparak giden bir Sultandır.(5)

Devrinin meşhur eserlerini okuduğu gibi, Ho­meros’un İlyada Destanını ve diğer Yunan klasiklerin­den birçoğunu oku­duğu, yeni yeni arşiv araştırmaları netîcesi ortaya çıkmaktadır. Fe­tihten sonra Fâtih, Hristiyan din görevlisi patrik ve papazlara bile, ilim sâhibi oldukları için, o kadar iyi davranmış ki, Avrupa’da onun Hristiyan olacağına veya gizli Hristiyan olduğuna dâir söylentiler çıkmış, bundan cesaret alan Papa ll. Pius, Fâtihe Hristiyanlık teklif eden bir mektup yazmıştır.(6)

1365 Girit doğumlu ama Trabzon Pontus Rum imparatorluğunda uzun müddet görev yaptığı için Trabzonlu Georgios; olarak tanınan kişi, yazdığı eserlerde Fâtih hakkında o kadar güzel şeyler kaydetmiş ki, bâzı Avrupalılar onu, Papalık sarayında bir Osmanlı casusu diye tanımlamışlardır. Bu zat, Hristiyanlığın ezelî ve ebedî arzu ve isteği olan “tek dünyâ impara­torluğu” tahakkuk etse (gerçekleşmiş olsa) o devletinbaşına Fâtih’i lâyık görmüş ve kitaplarına öyle yazmış­tır. Çoğu Bizanslı için Türklerin zuhuru, günahlarından dolayı Hristi­yanların cezalandırılması için, Tanrının görevlendirdiği kırbaçlar­dır.(7)

Fâtih’in Kendi özel kütüphânesinde 5 binden fazla kitap bulun­duğu tes­pit edilmiştir.(8) Fâtih ayrıca sarayına, Latince ve Yunanca gibi yabancı dillerdeki eserlerden müteşekkil özel bir kütüphâne de kurmuştur.(9) Fâtih’in hocalarından Molla Fenârî’nin ölümünden sonra kütüphânesinde 10 binden fazla kitap bulunduğu kayıtlara geçmiştir.(10)

Dipnotlar:

1- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayâleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 67.

2- M. Nuri Yardım, “Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hâtıraları”,Timaş Yay. 3. bas. İst. 1998, s. 53.  

3- İbnü’l-Cevzî, Menâkıbu Emîri’l-Mü’minin Ömer b. El-Hattâb, Thk. Ali Muhammed Ömer, Kahire 1997, s. 223.

4- Dursun Gürlek, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 248.

5- Faik Reşat, “Eslaf”, Tercüman 1001 Temel Eser, s. 64.

6- Mıchel Balivet, a. g. e. s. 157-161. 

7- Mıchel Balivet, a. g. e. s. 186, 196.

8- İbrâhim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.

9- Halil İnalcık, “Rönesans Avrupası”, İş Bankası Yay. 2011, s. 300.

10- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 177.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.