Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2439.9
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64943.7$

OSMANLI YENİÇERİLERİ,  ASKERLERİ (5)

07 Ocak 2019, Pazartesi 08:59

“Kaybedeceği bir şeyi olmayan insan kadar tehlikeli birisi yoktur” diye bir atasözü vardır. İşte belki Yeniçerilerin zafer sırrı da burada saklıdır. Yeniçerilerde; evlât-ıyal, ev-eş, mal-mülk, eş-dost, ana-baba, akraba… Yok, gözü ve gönlü geride bırakacak hiçbir şey yok. Bir canı bir de ekmeğini yediği pâdişahı vardır. Bütün gaye ve hedef ona hizmet ve ekmek hakkını ödemektir. Yeniçerileri görüp tetkik eden Batılılar onlar için “Savaş Makinesi” tabirini kullanmışlardır. Fakat bozuldukları dönemlerde bu yokların hepsi var olmuş ve bozgunlar başlamıştır.

Yeniçeriye Gazel:

Vur Pençe-i Âlî'deki şemşîr aşkına
Gülbang-i âsmâni tutan pîr aşkına

Ey leşker-i müfettihü'l-ebvâb vur bugün
Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına

Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün
Gelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına

Düşsün çelengi Rûm'un, eğilsün ser-i Firenk
Vur Türk'ü gönderen yed-i takdîr aşkına

Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar
Fecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına

Yahya Kemal

Yeniçeriler ilk zamanlar 12-14 bin arasında olmuşlardır. Fakat gâyet kalifiye bir güç. Her yönden tâlimli ve disiplinli. Emir ve yasaklara o kadar itaat ederlermiş ki, halk arasında “kırkı bir kıl” tabiri kullanılmış. Yani kırk tane bile olsalar bir kişi gibi hareket ediyorlar mânâsına.(1)

Yazın seferden sefere koşan, kışın ellerimiz nazikleşmesin diye mermer şamarlayan, keçeden heykellere kılıç çalan, dilimiz nasırlaşmasın diye boş zamanlarında dualar ve gülbanklar okuyan, bir görev verildi mi şoklanmış gibi ona bağlanan ve koşan, vurucu tim, kemiyet az ama keyfiyet mükemmel. Daha sonraları çoğalmışlar hattâ sayıları 140 binlere kadar ulaşmış ama özelliklerini yitirdikleri için düşman önünde kaçıp târihe rezil olmaktan başka bir işe yaramamışlar.(2)

Bozulmaları, İsyanları ve Mafya Oldukları Dönem:

Yeniçeri denince onların başarılarından önce isyanları akla gelir. Târihe böyle kötü bir imaj bırakmışlardır. İlk İsyanları Fâtih’in ilk hükümdarlığı sırasındaki Buçuktepe İsyanıdır. Paranın değerinin düşürülmesini bahane ede­rek Çandarlı Halil Paşa’nın da teşvikiyle isyan etmişler ve Fâtihin babasının Manisa’dan gelip tekrar tahta geçmesi ve maaşlarına yarım kuruş zam yapıl­masıyla son bulmuştur.

İlk zamanlar gâyet düzenli tertipli olan Yeniçeri Ocakları 16. Yüzyılın sonlarından i’tibâren bozulmaya ve kokuşmaya başlamış. Evlenenler, kışlada kalmayıp kiralık ev tutanlar, sübyancılık yapanlar,(3) güpe gündüz kadın hamamlarını basıp sokağa çıplak kadın çıkaranlar,(4) iş ve meslek sâhibi olup işinde gücünde gezerken sâdece aybaşlarında maaş almak için kışlaya gelen­ler, ölenlerin kayıtlarını düşürmeyip maaşlarını almaya devam eden zorbalar, rüşvetle ocağa yazıp maaşa bağlamalar, esnafı, zenginleri, hattâ mahalleliyi bile haraca bağlamaları…

İnsanlar bunlardan o denli korkmuşlar ki, bir yer­den haraç almak istedikleri zaman o eve, o dükkâna bir balta asmaları kâfi hale gelmiş, bunu gören işyeri sâhibi korkusundan hemen gider en yakın ye­niçeri karakoluna haracını verir hale gelmiş, tâlim yapmamaları, savaşa git­memeleri, gidenlerin de en ufak bir vuruşmada döngeri edip kaçmaları, kadın kaçırmaları, hattâ evli kadınlara tasallut etmeleri, her yeniliğe karşı çıkıp ka­zan kaldırmaları, ordunun modernize ve disiplinize edilmesine şiddetle karşı koymaları, Avrupa Rönesans’ın ivmesiyle alıp başını giderken her yeniliğe ve ıslahata bid’attir, gâvur icadıdır deyip ayak diremeleri, kendi içlerinde yaptır­madıkları gibi, devletin başka birimlerindeki yenilikleri de yaptırmamaları, yeni silâhları kullandırmamaları, yeni harp usullerini uygulatmamaları, Pâdişahı ve bütün devleti vesâyetleri altına alıp, istemediklerini hiçbir şeyi yaptır­mamaları, sık sık isyanlar, ihtilallar, ayaklanmalar çıkarıp pâdişahları ve gay­retli devlet adamlarını devre dışı bırakmaları, yan gelip yatarak para ve men­faat temin ettikleri için birçok kişi dükkânını tezgâhını kapatıp torpil ve rüş­vetle Yeniçeri yazılmaları, maddeye aşırı önem vermeleri, sık sık ulûfe ve cülus bahşişleri için arbede çıkarmaları,(5) Yükselme Döneminde 6-7 yıl Acemi Oğlanı adı altında tâlim ve terbiyeler görüp ondan sonra askerî ocak­lara atladıkları halde, bozulma döneminde bu müddet 1 veya 1,5 yıla indir­meleri,(6) son zamanlarda bir savaş anında mevcut yeniçerilerin dörtte birinin cepheye zor gitmeleri…(7) Yaptıkları kötülüklerden bazıları. 

Dipnotlar:

1- Ali Seydi Bey, “Teşrifat ve Teşkilâtımız”, Tercüman 1001 Temel Eser, Bas. Haz. Niyazi Ahmed Banoğlu, Târihsiz, s. 168.  

2- Reşad Ekrem Koçu, “Yeniçeriler”,  Doğan Kitap Yay. İst. 2004, s. 82.

3- Reşad Ekrem Koçu, “Yeniçeriler”,  Doğan Kitap Yay. İst. 2004, s. 148, 374.                                                                                                     

4- Reşad Ekrem Koçu, “Yeniçeriler”,  Doğan Kitap Yay. İst. 2004, s. 277.

5- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-4”, KTB Yay. İst. 2013, s. 285.

6- Ricaut, “Türklerin Siyasi Düstûrları” Terc.1001 Temel Eser, Bas. Haz. M.Reşad Uzmen, s.305.

7- Reşad Ekrem Koçu, “Yeniçeriler”,  Doğan Kitap Yay. İst. 2004, s. 398.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.