Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63891.729$

Osmanlı Elçilerinin Saygınlığı(2)

25 Temmuz 2017, Salı 10:56

Köprülüler döneminde yani 1670’li yıllarda bile Avrupalı elçiler Sadrâzamın eteğini öpüyor, pâdişahın huzurunda yüzünü yere sürerlermiş.(1) Bunu hakkıyla yerine getirmezlerse bazen kötü muâmeleye de ma’rûz kalıyorlarmış ama Batılılar bunun rövanşını çok acı bir şekilde almışlar, Osmanlının son zamanlarında onlarda bize çok onur kırıcı ve hakaret edici davranmışlar, İs­tanbul’daki elçileri değil, konsolosları bile başımıza birer imparator kesilmiş­lerdir.

 Mehmed Akif merhum eski günlerdeki haşmetimizi ve bugünkü mağ­rur Avrupalının zilletini ne güzel dile getirir:

Donanma, ordu yürürken muzafferen ileri,

Üzengi öpmeğe hasretti Garb’ın elçileri!

O ihtişâmı elinden niçin bıraktın da,

Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?

“Kadermiş!” Öyle mi Hâşâ, bu söz değil doğru:

Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.(2)

 

Zorla Hamama Sokulan ve Tedib Edilen Elçiler:

“Kokuşan Asırlar ve İslâm Âleminde Temizlik” isimli kitabımızda da dile getirdiğimiz üzere, Avrupalılar geçmişte gerçekten çok pis ve pejmürde in­sanlarmış. Ticâretle iştigal ettikleri için elçiliklerle teşrik-i mesaileri de çok olurmuş.

Şâir Abdülhak Hamid'in babası Hay­rullah Efendi, Tahran Büyükel­çisi iken, elçiliğe Türk tebaa­sından İstefenaki isimli bir gayri Müslim gelir gidermiş. Çok zengin olmasına rağmen çok pis ve kokar olduğu için, Hay­rullah Efendi bu adam hakkında şu beyti sık sık söylermiş:

Ol mertebe murdar kokuyor üstü fena ki

Midem bulanır geldiği gün İstefenaki

Garplı elçilerin pisliği hususunda da yine birçok târihî kayıtlar var: 1495 de ilk gelen Rus elçisi Mihail Pleçsev çok pis ve pejmürde olduğu için Os­manlı tarafından elçi olarak kabul edilmeyip geri gönderilmiştir.(3)

Yine Vezîri­azam Davut Paşa pis koktuğu için Çar elçisini huzurdan kovmuştur.(4) Osmanlı bu husustan çok muzdarip olunca, Avrupa’dan ve Rusya’dan gelen elçileri önce hamama sokmak, sonra da protokole çıkarmak âdet olmuş.(5)

Anlaşmalara uymayan, Osmanlı devlet ve sultanına gerekli hürmeti gös­termeyen, terbiyesizlik yapan, kalleşlik yapan, Sultanın huzurunda yeteri ka­dar eğilip hürmet göstermeyen elçiler sert muâmelelerle i’kaz edilir, zorla eği­lir, hattâ bazen hapsedilirmiş.(6)

 

Son Zamanlarda Yabancı Elçiler Hegemonyası

Dedelerimizin bazı elçilere karşı muâmelesini belki yadırgayanlar ol­muştur. Avrupalılar korkmasa daha kötüsünü dedelerimize yapacaklardı. Ni­tekim Osmanlı zayıflayınca Avrupalı elçiler hattâ konsoloslar öyle onur kırıcı, öyle rencide edici hareket etmişler ki, hepsi başımıza birer kral veya impara­tor kesilmiş, çok eziyet etmişler ve dedelerimize rahmet okutmuşlardır.

Tayinleri, terfileri, atamaları onlar yaptırmış, devletin her işine müdahale etmişler, içimizdeki azınlıkları azdırmışlar, isyan ve ihtilala teşvik etmişler, suç işleyenleri hattâ cinâyet işleyenleri bile Avrupa’ya kaçırmışlar veya elçi­liklere alıp cezalandırılmalarını önlemişlerdir. Gelir getiren her şeyimize el koyup masum Anadolu halkını açlık ve sefâlete terk etmişlerdir.

Kendi içi­mizden karaktersiz ve seciyesiz olanlara sahip çıkıp, onları haksız yere terfi ettirip pâdişaha karşı isyanlar ve terbiyesizlikler yaptırmışlardır. İşler o kadar çığırından çıkmış ki, bir elçilik tercümanının Saraya gidip birkaç söz söyle­mesiyle bir Sadrâzamın azledildiği, birinin tavsiyesiyle birinin nâzır yapıldığı görülmüştür.(7)

 Kısacası Haçlılar rövanşı çok acımasız şekilde almışlardır.

Dipnotlar:

1- Ahmed Refik Altınay, “Köprülüler”, İş Bankası Yay. İst. 2001, s. 67. 

2- Mehmed Akif, “Safahat”, Ö. Rıza Doğrul, Yeni Matbaa, İstanbul, 1966, s. 267.

3- Sâmiha Ayverdi, “Türk-Rus Münasebetleri ve Muhârebeleri” Kubbealtı Yay. İst. 2004, s. 94.

4- İbrahim Refik, “Sohbet Tadında Târih”, Albatros Yay. İst. 2005, s. 81.

5- Sâmiha Ayverdi, “Kölelikten Efendiliğe”, Kubbealtı Yay. İst. 2009, s. 50.

6- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 5, s. 418, 436.   

7- Ersal Yavi, a. g. e. s.6, 149. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.