Konya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2488.6
  • BIST
    9538.58
  • BTC
    63992.83$

ORMANLARIMIZ DEĞİL CİĞERLERİMİZ YANDI

05 Ağustos 2021, Perşembe 08:47

Nefes almak için mecbur olduğumuz oksijenin yüzde 70-80’i okyanus ve denizlerde bulunan algler ve yosunlarca geriye kalan yüzde 20-30’u klorofilli bitkilerden üretilir. Bitkiler içerisinde en büyük kaynak ormanlardır. Bitkiler fotosentezle karbondioksiti alıp oksijene dönüştürmektedir.

Dünyamızın % 71'i sularla kaplı % 29'u karalarlarla kaplı, kara parçasının yüzde 30’u ormanlarla kaplıdır. Ancak ormanlarımız tehdit altında olup son otuz yılda yüzde 2,5 küçülerek 3.700 milyon hektara gerilemiştir.

Küresel ısınma dediğimiz gerçek; tabanda karbondioksit, atmosferde karbon monoksit birikip sera gazının oluşmasıdır. Bu tehdide karşı Paris İklim Anlaşması sonrası çok önemli mesafe alındı. Aralık 2015'te Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nda 195 ülkenin onayıyla kabul edilen Paris Anlaşması, iklim değişikliğine karşı küresel çapta verilen mücadelede önemlidir. 

Amaç karbon ayak izini yenilenebilir seviyelere çekmek. Neydi karbon ayak izi? Her insanın ulaşım, ısınma, enerji tüketimi, başka bir ifadeyle gerçekleştirdiğimiz her türlü faaliyet için gerekli olan enerjinin üretilmesi sırasında atmosfere salınan karbon gazının toplamıdır. Doğal süreçlerin etkisiyle milyonlarca yıldır devam eden iklim değişikliği, günümüz insan kaynaklı çevresel kirlilik nedeniyle etkisini ve zararını daha da arttırmıştır. Geçmişten aldığımız temiz ve sağlıklı çevre mirasını gelecek nesillere de gerektiği gibi aktarabilmek için her kişi ve kurulaşa sorumluluk ve vebal düştüğü bir gerçektir.

Dünya ormanlarının Amenajman Planları ile işletilmesi giderek artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin ormanlarının sadece % 6' sı orman amenajman planları ile işletilmekte iken bu oran gelişmiş ülkelerde % 89 gibi bir rakama ulaşmış bulunmaktadır. Türkiye ormanları ise 1963 yılından itibaren düzenli olarak orman amenajman planları ile işletilmektedir.

Dünyadaki orman varlığı zaman içinde sürekli azalırken, coğrafik ve klimatik olarak zor koşullara sahip olan ülkemizde orman varlığımızın alan olarak artmakta olduğunun saptanması sevindirici bir gelişmedir. Kıtalar içinde de orman alanı itibariyle artış kaydedilen tek yer Avrupa’dır. Bu başarıda ülkenin en ücra köşelerine kadar teşkilatı bulunan OGM, AGM ve onların bünyesinde çalışan orman mühendislerinin payı çok büyüktür. Minnettarız. Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü zaman içerisinde kapatılmış olup, şu an için ağaçlandırma ve erozyon kontrolü işlerini Orman Genel Müdürlüğü yerine getirmektedir.

Ormanlar; insanlığa gıda, yakıt, barınak, temiz hava ve su, ilaç, gelir kaynağı, istihdam, dinlenme, peyzaj gibi maddi-manevi birçok ekonomik, ekolojik, sosyokültürel faydalar sunan tabii bir kaynaktır. Bir ekosistem olarak orman, belirli bir kapalılıkta ağaçlar, diğer bitki ve hayvan topluluğu ile topraktaki gözle görünmeyen diğer organizmaların cansız çevreyle belli bir denge içinde karşılıklı olarak birbirleriyle etkileşimde bulunduğu canlı bir sistem ve topluluktur. Dolayısıyla orman canlı bir ekosistemdir. Bu paha biçilemeyen tabii kaynağın maddi ve manevi faydalarının ve hizmetlerinin kıyamete kadar sürmesi, tabiatına uygun olarak sürdürülebilirlik ilkesi ile idare edilmesine bağlıdır. Karada yaşayan tüm canlıların yüzde 80’i ormanlarda yaşamakta, barınmakta, bir denge ve ahenk içerisinde geleceğe hizmet etmektedir. Ancak biz insanoğlu son yıllarda ormanları yakıp yıkmakta, orman içerisinde oluşan dengeyi de bozmaktayız.

Ormanlar su üretim havzalarından yararlanır. Yağmur, kar suları yüzey akışına geçip derelere, oradan da deniz ve göllere ulaşmaması için ağaçlandırma ve teraslama çok önemlidir. Ormanlarda yeraltına süzülen sular kullanılabilir temiz sular olarak yeraltı su kaynaklarını beslemektedir. Dünyada ve ülkemizde su kaynakları varlığı kritik seviyeyi geçti, stratejik eşik seviyesine geldi. Hem yeraltı suyunu beslemesi hem de su depolama yapılarımız barajlarımıza sedimantasyon birikmesini en az seviyeye düşürdüğü için su hasadının en önemli kaynağı ormanlarımızdır.

Ormansız bir yurt vatan değildir, diyor Atatürk.

Ülkemizde ilk Orman Amenajman Planı 1917 yılında yapılmış ve bu plan ile birlikte ülke ormancılığında planlı döneme geçilmiştir. Türkiye’nin ulusal ekonomisi yönünden olduğu kadar, ormancılık sektörü için de 1963 yılı önemli bir yıl olmuş ve 1963-1972 yılları arasında kalkınma planlarında ormancılık sektörü için tespit edilen hedeflere ulaşılması gayesi ile Türkiye’deki bütün ormanların amenajman planları 10 yıllık bir sürede tamamlanmıştır. Böylece ormancılık sektörü tüm Türkiye’yi planlayan ilk sektör olmuştur. Ülkemizde orman envanteri bilgileri, arazi çalışmaları ve uzaktan algılama yöntemlerinin birlikte kullanıldığı kombine envanter yöntemiyle orman amenajman planları için toplanan verilerden elde edilmektedir.

Ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan büyük öneme sahip olan ormanlar günümüzde küresel bir nitelik kazanmış ve ormanların korunması ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi için uluslararası işbirliği kaçınılmaz olmuştur. Nitekim 1992 yılında BM tarafından Rio’da gerçekleştirilen Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda ormansızlaşmanın gerek iklim değişikliği açısından gerekse biyolojik çeşitlilik açısından çevre tehdidi oluşturduğu açıkça ortaya konmuş, ormanların insanlık için bir ‘Hayat Destek Sistemi’ olduğu kabul edilmiştir. Çevre endişelerinin başında iklim değişikliği, küresel ısınma ve biyolojik çeşitliliğin yok olması hususları gelmektedir.

Dünyadaki hızlı nüfus artışı ve sanayileşme, tabii kaynaklar üzerinde yoğun baskılar oluşturmakta ve bu olumsuzluktan ormanlar da ciddi şekilde etkilenmektedir. Ormanların biyoçeşitlilik, toprak koruma, su üretimi, rekreasyon, avcılık, ekoturizm gibi fonksiyonlarının giderek önem kazandığı günümüzde, bu gelişmelerin de ormanlarımız üzerindeki baskıları artıracağı düşünülmektedir. Bu baskıların asgariye indirilebilmesi mevcut orman alanlarımızın biyolojik çeşitlilik başta olmak üzere zengin yapısının iyi bilinmesi ve nerede nasıl bir işlem tesis edileceği açısından önemlidir.

7 Kasım 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle; Ülkemiz 78 milyon hektarlık alanıyla, ekolojik bakımdan zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Bu zenginlik içerisinde ormanlar tür ve kompozisyon olarak önemli bir yer tutmaktadır. Sanayileşmenin hız kazandığı günümüzde; havanın, suyun, toprağın ve bunların oluşturduğu güzelliklerimizin korunması gün geçtikçe önemi artan bir konu olarak hep gündemimizde yer almaktadır.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre, topraklarımızın % 29,3’lık bir kısmı 22 milyon 933 bin  hektar alan ormanlarla kaplıdır. Orman yangınlarından başka tarım alanı, yerleşim yeri, madencilik alanı açmak amacıyla ormanlarımız tehdit altındadır.

Orman yangınlarında geçen yıl yaşadığımız Hatay yangınlarından sonra bu yıl Akdeniz ve Ege Bölgelerimizde terör bağlantılı yangınlarla nefesimiz kesildi ciğerlerimiz yakıldı. 

Ormandan bir dal kesenin başını keserim, diyor Fatih Sultan Mehmet.

Yetkili makamların yaptığı açıklamalara göre son 10 günde 33 İlde, 169 yangın kontrol altına alınmıştır. Manavgat, Akseki, Marmaris ve  Milas'ta yoğun olmakla birlikte 16 bölgede yangın kontrol altına alınamamış durumda. Orman yangınlarının sadece iklimsel yangınlar, ihmalden kaynaklı yangınlar olduğunun kabul edilmesi beklenemez. Kundaklama, terör faaliyetlerin olabileceği üzerinde de durulmalıdır. Devletimiz büyüktür, Milletimiz güçlüdür, imece usulü ile bu yangınında üstesinden geleceğiz ancak yanan sadece ormanlarımız değil, yüzyıllarımız.

Can kaybı az demek bir teselli mi? Hayır olmamalı. Dünya insandan ibaret değil ki! Canların yanında, onca yaban hayatı, doğanın derisi topraklarımızın canlılığını oluşturan üst katmanında bulunan milyonlarca börtü böcek, milyarlarca mikroorganizma yok oldu. Kontrol altına alınamayan alanlara karadan ulaşım imkânı yok. Havadan yapılacak mücadele veya yağış olursa yangınlar söndürülebilecek.

Yangınlarla mücadele kadar öncesi tedbirler de önemli. Terör olayı haricinde turizm alanı, tarım alanı oluşturma konusunda kimse heveslenmesin. Hepimizin öğrendiği Anayasanın 169. maddesine göre orman alanlarına başka bir faaliyet yapılamayacaktır. Bu konu hem devletin yetkili organları hem de milletimizin takibinde olacaktır.

Ancak 28 Temmuz 2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7334 sayılı kanunun 1 maddesi d fıkrasında:  “Turizm Merkezleri: Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri dışında kalmakla birlikte, bu bölgelerin niteliğini taşıyan, turizm hareketleri ve faaliyetleri açısından öncelikle geliştirilmesinde kamu yararı bulunan orman vasıflı olanlar dâhil  Hazine taşınmazları ile tescili mümkün olan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilân edilen alanları,” belirlenirken umut ediyor ve bekliyoruz Anayasanın 169. maddesi engelleyici ve koruyucu bir hüküm olacaktır. Yangınlardan bir gün önce yapılan bu kanun değişikliğinin milletimizin hassas olduğu bugünlerde iptal edilmesi sosyal yangını söndürmeye önemli bir nefes olacaktır.

Keşkelerin bir anlamının olmadığı tarihte çokça örnekle yaşamaktayız. Yanan ormanlarımız, yok olan köylerimizin tekrar imarı için Devlet Millet seferberliğinin başladığını görmekteyiz ve ümitliyiz. “Geleceğe Nefes” ağaç dikme etkinliği siyaset üstü bir birliktelikle herkesin üzerinde mutabık kaldığı ve etkisi artarak devam eden bir çalışmaya dönüştü. Kimi sevap, kimi doğa aşkı nedeniyle, terör ve destekçileri hariç ülkenin tamamı projeyi desteklemekte ve bu projeye katılmaktadır. Kurum hafızası ve tecrübesiyle orman teşkilatımız yapacağı çalışmalarla ormanlarımızı imar edecek, Çevre Şehircilik Bakanlığımız Yerel Yönetimlerle işbirliği içine girerek milletimizde seferberlik içine girerek bu yok olan zarar gören köylerimizi imar edecektir.

Sahada yangınlarla mücadelede canhışar çalışan orman teşkilatı, bölge ve çevre belediyeler, gönüllü yardım kuruluşları ve sivil halk adeta gece uyumuyor gündüz oturmuyor, zamanla yarışıyor. Bunun yanında sosyal medya bilgi ve paylaşım kirliliği insanlarımızı karamsarlığa itmekte, çoğu aslı olmayan haberler çalışmalarda canını ortaya koyan gönüllüleri ve bunların ailelerini tedirgin etmektedir. Yangın ateşini söndürmek için kahramanca mücadele ediliyor. Yangın ateşini söndürmek için mücadeleye destek verelim, sosyal yangını, fitne ateşini yakmayalım.

Esas seferberlik yangınlar söndürüldükten sonra hayatı ve bölgelerimizi normalleştirmek için yapılmalı. Her bir vatan evladı imkânı ölçüsünde üzerine düşen yardımı yapacaktır ve yanan alanlarımızı mamur etmek için el birliği, güç birliğine dönüşecek, ormanlarımızdan kuş sesleri, insanlarımızın kahkalarının yankılandığı yaşam alanlarını tez zamanda oluşturacağız.

Yaşananları geleceğe tecrübe olması açısından yangın söndürme uçaklarının Orman Genel Müdürlüğünün yangına hassas Ege ve Akdeniz kıyılarındaki Hatay, Mersin, Adana, Antalya, Muğla, Balıkesir, Çanakkale ve İstanbul gibi şehirlerinde su alma problemi de olmamasından dolayı uçaklar tahsis edilebilir. Bu bölgelerde yaklaşık olarak 20-25 uçak tahsis edilerek, Türkiye’miz orman yangınlarında daha etkin olabilir. Ancak genel manada Türkiye'nin her türlü arazi şartlarında görev yapabilen ve Türkiye’de yaklaşık 3000 adet yangın havuzlarından da su alabilen helikopterler daha etkin kullanılabilecektir.  Böylelikle yangınla mücadelede tedbirlerimizi arttırabiliriz. Deprem, kuraklık, sel gibi orman yangınları coğrafyamızın kaderi olup başımıza gelince mücadele etmek yerine, önceden tedbir alarak başımıza geldiğinde an az zayiatla yangınları söndürmeliyiz.

Yangından sonraki safha ise Orman teşkilatının en uzman olduğu ve en kolaylıkla yerine getirebileceği bir konudur. Türkiye’nin 1950 yılından bu yana gelen ağaçlandırma tecrübesi bulunmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü yanan sahaları geçmişte olduğu gibi, günümüzde de başarı ile ağaçlandıracaktır. Geriye dönülüp daha önceki yanan sahalara ve ağaçlandırılan yerlere bakıldığında da bu görülecektir.

#topragınadamı

https://pureadvantage.org/wp-content/uploads/2015/03/forest-bg.jpg

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.