Konya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.07
  • ALTIN
    2301.6
  • BIST
    9056.12
  • BTC
    70495.76$

ORMANLAR NEFESİMİZDİR

11 Kasım 2021, Perşembe 09:11

Nefes almak için mecbur olduğumuz oksijenin yüzde 70’i okyanus ve denizlerde bulunan algler ve yosunlarca, geriye kalan yüzde 30’u klorofilli bitkiler tarafından üretilir. Bitkiler içerisinde en büyük kaynak ormanlardır. Bitkiler fotosentezle karbondioksiti alıp oksijene dönüştürmektedir.

Dünyamızın 2/3’ü sularla kaplı, 1/3’ü karalarla kaplı, kara parçasının yüzde 30’u ormanlarla kaplıdır. Ancak ormanlarımız tehdit altında olup son otuz yılda yüzde 2,5 küçülerek yaklaşık dört milyon hektara gerilemiştir.

Küresel ısınma dediğimiz gerçek şu şekilde meydana gelir:

Dünyamız; yüzeyinden yansıyan güneş ışınlarıyla başta karbondioksit, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan sera gazları tarafından tutulur, böylece dünya ısınır. Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera etkisi denir. Genel olarak, sera etkisi doğal bir şeydir. Sera gazları olmadan, Dünya üzerindeki sıcaklık, hayatı desteklemek için çok yetersiz kalırdı. Ancak Sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonlarının doğal miktarlarının üzerinde artması sonucu yeryüzü sıcaklığının yapay olarak yükselmesi durumunda küresel ısınma dediğimiz olay gerçekleşmektedir. Bu tehdide karşı Paris İklim Anlaşması sonrası çok önemli mesafe alındı. Aralık 2015'te Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nda 195 ülkenin onayıyla kabul edilen Paris Anlaşması, iklim değişikliğine karşı küresel çapta verilen mücadele de önemlidir.  Anlaşmaya göre her ülke atmosfere ne kadar karbon salıyorsa hesaplanacak, o ülkenin ürettiği oksijen miktarından düşülecek, atmosfere saldığı karbon fazlası kadar belirlenen vergi ödeyecek. Fazla oksijen üreten ülkeler de bu vergilerden yararlanacak. 195 ülkenin imzası yanında Çin anlaşmaya imza vermemiş, ABD vermiş olduğu imzayı geri çekmiştir. Şimdi anlaşmaya tekrar imza verdiler, ne zaman geri çekecekleri veya hangi şartı koşacakları beklenen bir bilinmeyen olarak olaya taraf bilim insanlarını ve ülke yetkilileri tarafından beklenen bir soru.

Anlaşmanın temel özellikleri:

* Küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesine göre 2°C'nin oldukça altında tutan ve hatta 1,5°C ile sınırlamayı amaçlayan uzun vadeli bir hedefi vardır.

* Anlaşma; tüm paydaşlara, yatırımcılara, işletmelere, sivil toplum örgütlerine ve politika yapıcılara temiz enerjiye küresel olarak geçişin vazgeçilmez olduğuna yönelik mesaj verir.

* Tüm emisyonların yaklaşık % 98'inden sorumlu 189 ülkenin sunduğu ulusal iklim planları ile iklim değişikliğiyle mücadele gerçek bir küresel çaba haline gelmiştir.

* İzleme ve durum değerlendirmesi yapmayı amaçlayan dinamik bir mekanizmaya olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. 2023 yılından itibaren taraflar, emisyon azaltımı, uyum ve sağlanan/alınan destekler konularındaki ilerlemeyi değerlendirmek üzere, her beş yılda bir "küresel durum değerlendirme" zirvelerinde bir araya gelecektir.

Amaç, karbon ayak izini yenilenebilir seviyelere çekmek. Neydi karbon ayak izi? Her insanın ulaşım, ısınma, enerji tüketimi, başka bir ifadeyle gerçekleştirdiğimiz her türlü faaliyet için gerekli olan enerjinin üretilmesi sırasında atmosfere salınan karbon gazının toplamıdır. Doğal süreçlerin etkisiyle milyonlarca yıldır devam eden iklim değişikliği, günümüz insan kaynaklı çevresel kirlilik nedeniyle etkisini ve zararını daha da arttırmıştır. Geçmişten aldığımız temiz ve sağlıklı çevre mirasını gelecek nesillere de gerektiği gibi aktarabilmek için her kişi ve kurulaşa sorumluluk ve vebal düştüğü bir gerçektir.

Dünya ormanlarının amenajman planları ile işletilmesi giderek artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin ormanlarının sadece % 6' sı orman amenajman planları ile işletilmekte iken bu oran gelişmiş ülkelerde % 89 gibi bir rakama ulaşmış bulunmaktadır. Türkiye ormanları ise 1963 yılından itibaren düzenli olarak orman amenajman planları ile işletilmektedir.

Dünyadaki orman varlığı zaman içinde sürekli azalırken, coğrafik ve klimatik olarak zor koşullara sahip olan ülkemizde orman varlığımızın alan olarak artmakta olduğunun saptanması sevindirici bir gelişmedir. Kıtalar içinde de orman alanı itibariyle artış kaydedilen tek yer Avrupa’dır. Bu başarıda ülkenin en ücra köşelerine kadar örgütlenmiş bulunan OGM ve bünyesinde çalışan orman mühendislerinin payı çok büyüktür. Minnettarız.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre, topraklarımızın %29,15’lik bir kısmı 22.74 milyon hektar alan ormanlarla kaplıdır. Orman yangınlarından başka tarım alanı, yerleşim yeri, madencilik alanı, turizm alanı açmak amacıyla ormanlarımız tehdit altındadır.

Orman yangınlarında en son yaşadığımız 2020 Hatay yangınlarından sonra bu yıl Akdeniz ve Ege Bölgelerimizde terör bağlantılı yangınlarla nefesimiz kesildi, ciğerlerimiz yakıldı. 

Ormandan bir dal kesenin başını keserim, diyor Fatih Sultan Mehmet.

Orman yangınlarının sadece iklimsel yangınlar, ihmalden kaynaklı yangınlar olduğunun kabul edilmesi beklenemez. Kundaklama, terör faaliyetlerin olabileceği üzerinde de durulmalıdır. Devletimiz büyüktür, Milletimiz güçlüdür, imece usulü ile bu yangınların da üstesinden geleceğiz ancak yanan sadece ormanlarımız değil, yüzyıllarımız.

Can kaybı az demek bir teselli mi? Hayır olmamalı. Dünya insandan ibaret değil ki! Canların yanında, onca yaban hayatı, doğanın derisi topraklarımızın canlılığını oluşturan üst katmanında bulunan milyonlarca börtü böcek, milyarlarca mikroorganizma yok oldu.

Yangınlarla mücadele kadar öncesi tedbirler de önemli. Terör olayı haricinde turizm alanı, tarım alanı oluşturma konusunda kimse heveslenmesin. Hepimizin öğrendiği Anayasanın 169. maddesine göre orman alanlarına başka bir faaliyet yapılamayacaktır. Bu konu hem devletin yetkili organları hem de milletimizin takibinde olacaktır.

 

Keşkelerin bir anlamının olmadığını tarihte çokça örnekle yaşamaktayız. Yanan ormanlarımız, yok olan köylerimizintekrar imarı için Devlet-Millet seferberliğinin başladığını görmekteyiz ve ümitliyiz.

Ormanlar; insanlığa gıda, yakıt, barınak, temiz hava ve su, ilaç, gelir kaynağı, istihdam, dinlenme, peyzaj gibi maddi-manevi birçok ekonomik, ekolojik, sosyokültürel faydalar sunan tabii bir kaynaktır. Bir ekosistem olarak orman, belirli bir kapalılıkta ağaçlar, diğer bitki ve hayvan topluluğu ile topraktaki gözle görünmeyen diğer organizmaların cansız çevreyle belli bir denge içinde karşılıklı olarak birbirleriyle etkileşimde bulunduğu canlı bir sistem ve topluluktur. Bu paha biçilemeyen tabii kaynağın maddi ve manevi faydalarının ve hizmetlerinin kıyamete kadar sürmesi, tabiatına uygun olarak sürdürülebilirlik ilkesi ile idare edilmesine bağlıdır. Karada yaşayan tüm canlıların yüzde 80’i ormanlarda yaşamakta, barınmakta, bir denge ve ahenk içerisinde geleceğe hizmet etmektedir. Ancak biz insanoğlu ormanları yakıp yıkmakta, orman içerisinde oluşan dengeyi bozmaktayız.

Ormanlar su üretim havzalarından yararlanır. Yağmur, kar suları yüzey akışına geçip derelere oradan da deniz ve göllere ulaşmaması için ağaçlandırma ve teraslama çok önemlidir. Ormanlarda yeraltına süzülen sular süzülüş kullanılabilir temiz sular olarak yeraltı su kaynaklarını beslemektedir. Dünyada ve ülkemizde su kaynakları varlığı kritik seviyeyi geçti, stratejik eşik seviyesine geldi. Hem yeraltı suyunu beslemesi hem de su depolama yapılarımız barajlarımıza sedimantasyon birikmesini en az seviyeye düşürdüğü için su hasadının en önemli kaynağı ormanlarımızdır.

 

Ormansız bir yurt vatan değildir,diyor Atatürk.

 

Ülkemizde ilk Orman Amenajman Planı 1917 yılında yapılmış ve 25.01.1918'de yürürlüğe girmiştir. Bu plan ile birlikte ülke ormancılığında planlı döneme geçilmiştir. Türkiye’nin ulusal ekonomisi yönünden olduğu kadar, ormancılık sektörü için de 1963 yılı önemli bir yıl olmuş ve 1963-1972 yılları arası dönemde, kalkınma planlarında ormancılık sektörü için tespit edilen hedeflere ulaşılması gayesi ile Türkiye’deki bütün ormanların amenajman planları 10 yıllık bir sürede tamamlanmıştır. Böylece ormancılık sektörü tüm Türkiye’yi planlayan ilk sektör olmuştur. Ülkemizde orman envanteri bilgileri, arazi çalışmaları ve uzaktan algılama yöntemlerinin birlikte kullanıldığı kombine envanter yöntemiyle orman amenajman planları için toplanan verilerden elde edilmektedir.

Ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan büyük öneme sahip olan ormanlar günümüzde küresel bir nitelik kazanmış ve ormanların korunması ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi için uluslararası işbirliği kaçınılmaz olmuştur. Nitekim 1992 yılında BM tarafından Rio’da gerçekleştirilen Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda ormansızlaşmanın gerek iklim değişikliği açısından, gerekse biyolojik çeşitlilik açısından çevre tehdidi oluşturduğu açıkça ortaya konmuş, ormanların insanlık için bir ‘Hayat Destek Sistemi’ olduğu kabul edilmiştir. Çevre endişelerinin başında iklim değişikliği, küresel ısınma ve biyolojik çeşitliliğin yok olması hususları gelmektedir.

Dünyadaki hızlı nüfus artışı ve sanayileşme, tabii kaynaklar üzerinde yoğun baskılar oluşturmakta ve bu olumsuzluktan ormanlar da ciddi şekilde etkilenmektedir. Ormanların biyoçeşitlilik, toprak koruma, su üretimi, rekreasyon, avcılık, ekoturizm gibi fonksiyonlarının giderek önem kazandığı günümüzde, bu gelişmelerin de ormanlarımız üzerindeki baskıları artıracağı düşünülmektedir. Bu baskıların asgariye indirilebilmesi mevcut orman alanlarımızın biyolojik çeşitlilik başta olmak üzere zengin yapısının iyi bilinmesi ve nerede nasıl bir işlem tesis edileceği açısından önemlidir.

7 Kasım 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle; Ülkemiz 78 milyon hektarlık alanıyla, ekolojik bakımdan zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Bu zenginlik içerisinde ormanlar tür ve kompozisyon olarak önemli bir yer tutmaktadır. Sanayileşmenin hız kazandığı günümüzde; havanın, suyun, toprağın ve bunların oluşturduğu güzelliklerimizin korunması gün geçtikçe önemi artan bir konu olarak hep gündemimizde yer almaktadır.

Bu kapsamda ülkemizin orman sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, erozyon kontrolünü teşvik ederek toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi yeniden oluşturmak hedeflenmiştir. Biyolojik çeşitliliği geliştirmek, çevre değerlerini korumak, ağaç ve orman sevgisini yaygınlaştırmak, toplumun çevreye olan duyarlılığına katkı sağlamak ana hedefe konmuştur. 11 Kasım 2019 “Geleceğe Nefes” ağaç dikme gününün her yıl 11 Kasım günü daha geniş katılımlarla devam edeceğini gördük. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın koordinasyonunda; kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları kapsamında, tüm yurtta eş zamanlı olarak fidan dikme etkinliği devam etmektedir. 

“Geleceğe Nefes” ağaç dikme etkinliği siyaset üstü bir birliktelikle herkesin üzerinde mutabık kaldığı, katılımı ve etkisi artarak devam eden bir çalışmaya dönüştü. Kimi sevap, kimi doğa aşkı nedeniyle, terör ve destekçileri hariç ülkenin tamamı projeyi desteklemekte ve bu projeye katılmaktadır. Böyle bir kampanya olmasa da Orman Genel Müdürlüğü gerekli ağaçlandırmayı yapabilirdi. Sosyal katkıyı sağlamak, çevre bilincini oluşturmak için son derece önemli bir çalışma. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.

Peygamber Efendimiz Hadis-i Şerifinde ‘Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz’ diyerek konunun önemini ortaya koymuştur.

Toprak, Su, Orman Atalarımızın mirası değil, torunlarımızın emanetidir. Emanete hıyanetlik etmeyelim, kullanılabilir şekilde geliştirerek emaneti sahiplerine ulaştıralım. 

 

Daha yeşil bir Türkiye için fidanlarımızı toprakla buluşturuyor, geleceğe nefes oluyoruz. El ele, gönül gönüle, katıl bize. Haydi Türkiye, Fidan Dikmeye! Tarım Orman Bakanlığı

#topragınadamı

Yorumlar

  • yorum avatar
    Gürbüz Mızrak
    11-11-2021 10:19

    Celil Bey;Kalemine, bilgine sağlık.Çok yakın bir geçmişte hafızadan noksan, liyakate önem vermeyen bir yönetimin neden olduğu orman yangınlarına tahribatın neden olduk. Sağduyulu halkımızın, kamuoyunun gayretleri ve uyarıları ile öngörüsü yönetim konunun önemini ancak anladı. İnşallah bundan böyle benzer hatalar yapılmaz, geçmişte kazanılan tecrübeler dikkate alınarak, liyakatli kişiler göreve getirilerek ormanlarımız heba olması engellenir.

  • yorum avatar
    tuncay özkan
    11-11-2021 09:22

    Eline yüregine saglık yörükoglu çok pilinçmemiz ve çok daha çok çalışmamız lazım kalkınmak çalışmaktan geçer kalemine saglık güzel insan

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.