Konya
23 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2407.6
  • BIST
    9645.02
  • BTC
    66295.56$

Niyet Kalbin Amelidir

02 Temmuz 2018, Pazartesi 08:01

İhlâslı ve samimi duygulara sahip olmak her işte sonucu güzelleştirdiği gibi, niyetlerinde en vazgeçilmez unsurudur. Niyet ve ihlâs bir bütünün iki yarısı gibi birbirini tamamlarlar. Kişinin niyeti ve hâdiseye bakışı o kadar önemlidir ki, bu sâyede en dünyevî bir iş bile ibadet hâline geliverir. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur:

“Ameller niyetlere göre değer kazanır. Kişi neye niyet ettiyse onun karşılığını alır…” (Müslim, İmâret, 155; Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1; Îmân, 41)

Niyet, kastetmek, karar vermek, kalbin bir şeye yönelmesi, ne yaptığını bilerek yapmak anlamına gelir. Niyette kişinin kalpteki bir tercihi söz konusudur. Bu nedenle niyet, ancak sahibinin açıklaması veya davranış haline dönüştürülmesiyle belli olur. Niyet her şeyin özü ve başıdır; adeta amellerin ruhu gibidir.(Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları, “Niyet” md.)

Günlük hayatta yapmış olduğumuz her işi ihlâs ve samimiyet içinde yapmalıyız. İyilik yapma hususunda kalpten geçen samîmî duygular, başlıbaşına bir ibadettir. İnsan âciz olduğundan, kâmil manâda her hayrı işlemesi mümkün değildir. Bu durumda “samîmî niyetler” devreye girer ve insanoğluna büyük sevaplar kazandırır.

Çünkü niyetin en önemli şartlarının başında ihlâslı ve samimi olmak gelmektedir. Yeryüzünün her tarafı ibadet mekânıdır. İbadet etmek için, günlük meşgaleleri bir kenara bırakarak bir yere kapanmak gerekmez. İnsan her an ve her yerde ibadet hâlinde olabilir. Samimi ve ihlâsla yapılan bir niyetin insanoğluna sağladığı bir başka güzellik ise, asıl itibariyle ibadet olmayan hususlara iyi niyet sayesinde ibadet değeri katmasıdır.

Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde niyetin önemini bizlere şöyle bildirmektedir.

Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.(Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1.)

 “Müminin niyetinin amelinden hayırlı sayılmasının sebebi şudur: Niyet kalbin amelidir ve kalp marifet kaynağıdır. Marifetten kaynaklanan amel de tabii ki, diğer amellerden üstün olur.”

Yani insanın niyeti Allah rızâsını kazanmak olduktan sonra yaptığı en küçük şey bile sadaka ve iyilik olmaktadır. Nitekim yürüdüğümüz yolda bulunan taşı “Allah rızası niyetiyle” kaldırmak, yine O’nun rızası doğrultusunda helal lokma kazanmak için çalışmak, kişiyi ibadet sevabına ulaştırmaktadır. Hatta mü’min kardeşine tebessüm etmesi bile…

Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.) diğer bir hadislerinde şöyle buyuruyor:

“Kıyamet günü Allah’ın huzuruna öyle bir kul getirilir ki, adamın sıradağlar gibi iyi amelleri vardır. Fakat bu arada: “Falancada hakkı olan gelip alsın.” diye bir ses duyulur. Bu ses üzerine birçokları gelip adamın iyi amellerinden hakları kadarını alıp götürürler. Sonunda iyi amelleri tükenip te adam şaşkın gibi ortada kalınca, Allah kendisine şöyle buyurur: “Benim katımda sana ait öyle bir hazine var ki, ondan ne senin ne meleklerin ne de kullarımın haberi yoktur.” buyurur. Adam: “Ya Rabbi, nedir o hazine?” diye sorunca, Allah ona şöyle buyurur: “Bu hazine, senin niyet edip te yapamadığın iyiliklerdir. Onların her birisi için defterine yetmiş kat sevap yazdım.”

Kişinin niyeti iyi olduğu müddetçe yapmış olduğu işlerin neticesi iyi, kötü niyetin getirisi de kötü olacaktır. Aldatan aslında sadece kendini aldatmaktadır.

Hz. Mevlana’nın “Ya göründüğün gibi ol, Ya olduğun gibi görün” sözüyle çok güzel bir şekilde ifade ettiği üzere insanın içi ve dışı bir olmalıdır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de gösteriş için yapılan işin geçersizliğini bizlere şöyle bildirmektedir.

“Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın...”(Bakara, 2/264.)

 Ömür sermayesinin kıymetini bilen kimse, zamanını israf etmemeli ve her dakikasını hayırlı amellerle değerlendirmelidir.  Dünya ve ahiret hayatındaki güzelliklerin ortaya çıkması insanoğlunun inancı ve inancının gerektirdiği doğru amelleri işlemekle sağlanacaktır. Çünkü Cennet, emel ile değil, amel ile kazanılacaktır.

Cenâb-ı Hakk, iman ile coşan, amelleriyle cennete koşan iyi kulların şevk ve gayretini cümlemize ihsan eylesin. Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.