Konya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63891.729$

NİĞBOLU ZAFERİ

21 Eylül 2018, Cuma 09:07

(25 Eylül l396) Yıldırım Bayezid, Osmanlı sultanlarının dördüncüsü­dür. Babası Sultan I. Murad Hüdavendigâr I. Kosova Meydan Muharebe­sini ka­zanmış, savaş sahrasını gezerken yaralı Sırplardan Miloş isimli bir hain, bir şey söylemek bahanesiyle Sultana yaklaşıp kalbine hançer vurmak suretiyle onu şehit etmiştir.

Yıldırım babasının şahadetinden sonra 29 yaşında 1389 tarihinde Os­manlı tah­tına geçmiştir. Dost ve düşman tarihçilerin ittifak ettiklerine göre Yıldırım; celalli, hareketli, vakur, cesaretli ve süratli bir padişahtır. Bu va­sıflarından dolayı kendisine "Yıldırım" lâkabı verilmiştir.

Tahta geçer geçmez lakabıyla mütenasip hareketlere başlamış,  Sır­bis­tan’ı kesin itaat altına almış, Bosna, Bulgaristan’ın bazı bölümlerini ve Üsküp'ü fethetmiş, Saruhan, Aydın, Germiyan, Menteşe, Hamit ve Teke bey­liklerine son vermiş, Karaman üzerine sefer açıp Konya’yı kuşatmıştır. 

Her Osmanlı sultanının ideali haline gelen İstanbul’u fethedebilmek  ga­yesiyle Anadolu Hisarını yaptırmış, Mora’ya seferler düzenlemiş ve Se­lanik’i fethetmiştir. Akıncılar Almanya toprakları içlerine kadar dalıp çık­maya baş­lamışlardır.

Osmanlının şarkta ve garptaki bu faaliyetlerinden Hıristiyan âlemi fev­kalâde rahatsız olmuşlar, istikballerinden endişe ederek, Macar Kralı Sigismond ile Bizans İmparatoru Manuel, Papa Bonifacus'a elçiler gönde­rerek;

"Bu sıralar tedbir alınmaz, Osmanlıya dur denmezse, yakında bütün Avrupa ve Hıristiyanlık âleminin Osmanlı akıncılarının ayakları altında ezile­ceğini" büyük bir korku ile dile getirmişlerdir. 

 

Papa'nın harekete geçip Hıristiyan âlemini ayaklandırması neticesinde, Fransa, İngiltere, İskoçya, Almanya, Polonya Bohemya, Avusturya, Maca­ristan, İtalya, İsviçre, Belçika, Ve­nedik, Rodos Şövalyeleri ve sair Avrupa devletlerinden bir Ehl-i Salîb ordusu teşekkül etmiştir.

İmparatorların, kralların, prenslerin, büyük kumandanların katılma­sıyla sayıları 200 bine ulaşan bu haçlı ordusu, Macaristan’da ikiye ayrılıp bir kolu Sırbistan, bir   kolu da Eflak üzerinden ilerleyip, Tuna'nın sahili üzerindeki Niğbolu kalesi önünde birleşmişlerdir. 

Canavarlar sürüsü gibi geçtikleri her yerde masum ve silahsız Türkleri vahşiyane bir şekilde boğazlamışlar, teslim olanlara bile merhamet etme­miş­lerdir.

Yıldırım'ı İstanbul muhasarasıyla meşgul bildikleri için, Niğbolu ka­lesi etrafında 15 gün içip sarhoş olup nara atmışlar, bu esnada Yıldırım’ın şimşek gibi üzerlerine geldiğinden haberdar olmamışlardır.

Bunların gafletine bakın ki, bazı tarihi kayıtlarda şunlar yazılıdır:  Yıl­dı­rım Bayezid tek başına kılık değiştirip bunların içinden geçip, bunların ku­şatması altındaki kale surları önüne gelip, kale kumandanı Doğan Bey'le ko­nuşup bilgi aldıktan sonra geri dönmüştür.(1)

Haçlı ordusu sayılarına güvenmişler, vurdumduymaz bir tavır sergile­mişler, hatta Osmanlı Sultanı Yıldırım’ın korkusundan Mısır’a kaçtığı söy­lentilerini yaymışlar, Yıldırım Ordularının çok yaklaştığı haberini getiren iki gözcünün söylediklerini alaya almışlar, yalan söylediklerini iddia ederek             za­vallıların kulaklarını kesmişlerdir. Kimse kimseyi dinlemiyor, emir ko­muta diye bir şey söz konusu değildir. Etraftaki Türk ve Hıristiyan köyle­rinden topladıklarını yiyip, içip sarhoş olup nara atmakla vakit geçiriyorlar.

25 Eylül sabahı Osmanlı ordusunu karşılarında görünce aptallaşmışlar,  Anadolu’dan şimşek hızıyla gelen Yıldırım 60-70 bin kişilik ordusunu Hi­lâl şeklinde yerleştirmiş, haçlı sürülerinin karşısına iman ve ihlâs abidesi gibi dimdik durmuştur. 

Savaş başlayınca, Osmanlının savaş taktiğini bilmeyen Avrupalı asker ve kumandanlar, Hilâlin karnına doğru hücum etmiş, Yıldırımın askerleri çekil­dikçe zafere ulaşıyoruz zannıyla, tedbirsiz ve ihtiyatsızca ileriye doğru koş­muşlar, Hilâlin uçlarının kapanıp arkalarının çevrildiğini anladıklarında artık iş işten geçmiştir.

Osmanlıyı tanıyan ve Hilâlin içine dalmayan Macar Kralı Sigimond, Ef­lak Prensi Mirce gibileri daha savaşın yarısında neticenin ne olacağını kestir­dikleri için canlarını zor kurtarıp kaçmışlardır. Büyük bir imha savaşı olan Niğbolu’da birçok kral, prens ve asilzade öldürülmüş, yine birçoğu da esir edilmiştir.

Avrupa’nın tamamına tek başına karşı çıkan, inanç ve idealinin yardı­mıyla muzaffer olan Yıldırım'ın, esirler arasındaki Fransa Kralının amca oğlu Korkusuz Jean 'a söylediği şu sözler ne kadar manidar. O günkü izzet ve aza­metimize ne güzel misal:

 "Bana karşı bir daha silah kaldırmayaca­ğınıza dair ettiğin yemini, sana bağışlıyorum. Bilâkis, şerefini kurtarmak üzere, bana karşı Hıristiyanlığın bütün kuvvetlerini topla. Yeniden gel. Bana şan ü şere­fimi artırmak için yeni fırsatlar bahşet.’’(2)

Yıldırımın bu temennisi maalesef gerçekleşmemiş, karşısına Haçlı or­du­ları değil de aynı soydan ve aynı dinden Timur orduları dikilmiş. Karşıla­rında haçlı âlemi dururken, boşu boşuna, pisi pisine bir birleri ile, bir gurur, bir enaniyet yüzünden yaptıkları Ankara savaşı neticesinde daha 43 yaşında iken, çok şeyler yapabilecek, dünya tarihinin kaderini değiştirebilecek, enerji ve potansiyele sahip olan Yıldırım, tarih sahnesinden çekilmiş git­miştir.

İbret alınmış mı? Hayır. Günümüzde de, Müslüman devletler ve ce­maat­ler bir birleriyle uğraştığı için, kâfirler rahat ediyor ve ilerliyorlar.  57 devlet birleşti Amerika Birleşik Devletleri oldu. 14 Avrupa devleti birleşti. Çocuğun adı  AB  yani Avrupa Bir­liği.

 Müslüman devletlerde de bırakalım bir birleriyle birleşmeyi, kendi içle­rinde, mezheple­rinde, siyasi partilerinde bile bir birlik yok. Her şeyi­mize tefrika hakim. Ner­deyse atomlarımıza ayrılacağız diye gayret ediyo­ruz. Allah sonumuzu hayreylesin.           

Dipnot:

1-Y.  Öztuna,“Büyük Türkiye Tarihi”,c.2,s.327,“Osmanlı Tarihi  Kronolojisi”,c.1.s.106.

2-Hammer, “Osmanlı Devleti Tarihi”, Üçdal Neşriyat. c.1, s. 219.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.